|

İstanbul'dan evvel Müslüman olan şehir ÜSKÜP

29-30 Eylül tarihleri arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Makedonya topraklarında gezindi yüreklerimiz. Küçücük çocukların, ak sakallı dedelerin muhabbet üzere akıttıkları gözyaşları ile yol aldık: Maziden istikbale, istikbalden maziye...

Fatma Barbarosoğlu
00:00 - 5/10/2011 Wednesday
Güncelleme: 22:09 - 4/10/2011 Tuesday
Yeni Şafak
İstanbul'dan evvel Müslüman olan şehir ÜSKÜP
İstanbul'dan evvel Müslüman olan şehir ÜSKÜP

Bir şehirden başka bir şehre doğru yol alırken; gidenin kimliği ile varılan yerin kimliği birbirine karışır çoğu defa. Gezi notları bize gidilen yeri anlatmaz. Gidilen yerin kimliğini vermez. Anlatanın kimliğini verir. Kelimeler, anlatanın şehre ne kadar dâhil olabilindiğinin izini gösterir sadece.

Havaalanından şehre girerken gazeteci arkadaşların her birinin gözlemini size aktaracak kadar önemsiyorum onun için. Birlikte seyahat ettiğimiz arkadaşların her biri kendi meşrebinin güzelliğini ve saflığını taşıyordu. Onun için bakışlarını isim vermeden yansıtmak isterim.

Üsküp'e girdik. Duvardaki yazılara sokakların kendine mahsus telaşına bakarak, "Bunlar mı Avrupa Birliği'ne girecek" dedi Üsküp'e dair heyecanını ilk paylaşan.

Çok zarif minareye sahip bir cami gördüm. Arkadaşlarla paylaşmak istedim. Caminin biraz ötesinde bir kilise. "Ne güzel!" dedi ikinci konuşan "Cami ile kilise yanyana."

O an anladım ki henüz şehrin kapısından içeri girmemiştik. Kendi önyargılarımızın izleğinde yol alıyorduk. Turist ile seyyahı ayıran budur. Turist her gittiği yere kendini götürür. Konfor önemlidir onun için. Gezgin kendini bırakarak gider. Yeni bir ben bulmak üzere bütün alışkanlıklarını, beklentilerini sılada bırakarak sefer eder.

EVLİYA ÇELEBİ'NİN İZİNDE

Bu satırların yazarına gelince... Ben Üsküp'ün kapısından Yahya Kemal ile gireceğimi zannediyordum. Bilmem neden Evliya Çelebi hiç peşimi bırakmadı. Evliya'nın doğumunun 400. yılını kutladığımız için mi? Ömrünün 50 yılını at sırtında geçirdiği için mi? Döneminin zor şartlarında, her gittiği yerde sadece iki üç gün kaldığı halde, adım attığı her şehrin mimarisinden yaşama uslubuna kadar her şeyi ince ince yazdığı için mi?

Evliya Çelebi'nin ayak izine basarak yürüyünce her gördüğümü saymaya başladım.

Üsküp'te 120 cami olduğunu söylüyordu Evliya. Kalacağımız 'Arka Otel'e varınca otelin dörtbir tarafından minareleri saymaya başladım.

Üsküp Kalesi'nden aşağı doğru bakınca altı tane minare birkaç hamam kubbesi görünüyor. Gözümün görüp sayabildiklerim yirmiyi geçmedi.

1453'TE 61 SENELİK MÜSLÜMAN KENT

İstanbul 1453 yılında fethedildiğinde, Üsküp'ün alnı 61 yıldır secdeye değiyordu.

Nereye gidersen Vardar/Oraya şans ve talih akar" diyen Makedon türküsünün izinde Vardar'dan geçiyoruz. Geçişimizi borçlu olduğumuz Taşköprü Osmanlı eseri.

Vardar'ın bir tarafı eski bir tarafı yeni. Eski kısımda Osmanlı eserleri her şeye rağmen direniyor. Arnavutlar ve Türkler ezan seslerinin gölgesinde yaşıyor.

Yeni tarafta Hıristiyan Makedonlar var. Yeni taraf fazlasıyla 'yeni'...

Lakin yeni, yeniliği içinde mutlu olmuyor. Bu yeniliğin içinde kadim geleneklerle hesaplaşmak üzere nevzuhur gelenekler üretiyor. Makedonya'nın kendini iyi hissetmek üzere ürettiği şey, minarelerle yarıştırmak üzere Üsküp'ün tepesine astığı dev haç.


Ay'ın on dördü buradan doğar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Makedonya temasları, bölge insanının Türkiye'ye duyduğu sevgiyi açığa çıkardı. 'Osmanlı torunlarını' gözyaşları içinde karşılayan Üsküplüler, başta Erdoğan olmak üzere Türk heyetini adeta bağrına bastı. Ziyaret esnasında görüşlerine başvurduğumuz AK Parti Sakarya Milletvekili Ayşenur İslam, “Ecdad yadigarı camilerde, herhangi bir başbakanın değil bir dünya liderinin çalışma arkadaşı olduğumuz için şükrettik” ifadelerini kullandı. Sakarya'nın çiçeği burnunda milletvekili İslam, Makedonya'da iktidar ve muhalefet partilerinin liderleri ve kanaat önderleri ile görüşmeler yaptıklarını dile getirdi. Bu görüşmelerde özellikle muhataplarının sorunlarını ele aldıklarını belirten İslam, bunlara çözüm yolu olarak Türkiye'den örnek icraatları anlattıklarını vurguladı. “Üsküp, Kalkandelen ve Gostivar'da binlerce kişinin kendiliğinden toplandığı meydanlarda Sayın Başbakanımıza duyulan sevgi ve saygının somutlaşmış halini gördük” diyen Ayşenur İslam, “Edebiyatçı kimliğinizle Üsküp sizin için ne ifade ediyor?” sorumuza ise şöyle yanıt verdi:

“Bir edebiyatçı olarak Üsküp, 'Yahya Kemal' demektir benim için. Üsküp'ü büyük şairin mısralarından seyrederim önce. Hem de sadece bu şehri anlattığı mısralardan değil, mesela; gece, Leyla'yı ayin on dördü, koyda tenha yıkanırken görür ya, işte o Ay'ın on dördü, Üsküp semalarından doğar bana göre. Sonra Üsküp'te, Balkanlar'ı kaybettiğine inanamayan büyük bir imparatorluğun şaşkın ve hüzünlü gözlerini görürüm. O gözleri öperim ağlayarak ben de. Bir kere, iki kere değil, her gidişimde. Sadece Üsküp'te de değil, bütün Balkan şehirlerinde. Özetlersem; Üsküp, ansızın bırakıp gitmek ama asla terk edememek demektir benim ruh dünyamda...”


Hakan Şükür'ün dedesinin evi: New Sulltans Cafe

Otele varır varmaz kulağımıza gelen ezan sesi ile kendimizi evimizde hissettik. Şehri dolaştıkça sahiden evimizde olduğumuzu şaşırarak fark ettik. Otelin hemen yanında; duvarında nargile içen sarıklı ve şalvarlı bir adamın (adından anlaşılacağı üzere bu adam Sultan'ı temsil ediyor) olduğu kafeye gittik Sibel Eraslan ile. Gittiğimizde Sevilay Yükselir'i önünde dizüstü, gazeteye yetiştireceği yazıyı yazarken bulduk. Kafeteryadaki gençlerle ışık hızında söyleşiye başladık. İçinde bulunduğumuz mekânın Hakan Şükür'ün dedesinin evi olduğunu anlattılar bize. "Türkiye hakkında ne biliyorsunuz, ne düşünüyorsunuz?" diye bir soruya başlamıştım ki, sorumun bitmesini beklemediler. "Türkiye bizim her şeyimiz. Siz orada güçlü oldukça biz burada güçlüyüz" dediler. Türk dizileri, futbol takımları ile gündelik hayatın içine giriverdik. "En son ne zaman İstanbul'a gittiniz?" diyecektim ki, "Yeni döndük" dedi delikanlılardan biri. "Beşiktaş'ın maçına gittim geldim."


Kentin ufku haç ile kesildi

“Minareler şehrin her yanından görülüyor. Buna karşı biz de her yerden görülebilecek dev bir haç dikelim” fikriyle Makedonya yönetiminin dağ başında yaptırdığı haç, camilere karşı duyulan kompleksi gözler önüne seriyor.

Makedonya Cumhuriyeti, ekonomisinin darboğazda olduğu bir sırada, 2001 yılında; çoğu Makedon'un kentteki etnik kutuplaşmayı artıracağı endişesi ile karşı çıkmasına rağmen, Üsküp'ün ufkunu dev bir haç ile kesti. Avrupa Birliği'nden alınan krediyle; Vodno Dağı'nın tepesine, yaklaşık 70 metre yüksekliğe, 46 metre kanat genişliğine sahip ezici bir haç dikti. Geceleri ışıklandırılan haç Makedonları ilahi duyulara davet edebiliyor mu acaba? Yoksa seküler dünyanın gençleri gecenin bağrındaki bu haçı dev bir neon ışığı olarak mı algılıyor?


Bir sonbaharda annemi gömdük toprağa...

Bir gün içinde Üsküp'ü dolu dolu yaşamamızı Zaman gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Ünal Bey'e borçluyuz. Çünkü bizi mihmandarlarımızla o buluşturdu. Zaman gazetesi Üsküp temsilcisi Mehmet Emin Bey ve Yahya Kemal Koleji'nden mezun Semih Şahin ile Üsküp'te dolaşmak hakikaten Allah'ın bir lütfuydu. Semih Şahin, Üsküp'ün tarihini ve edebiyatını zihninde ve kalbinde taşıyan örnek bir genç. Her vesile ile Üsküp fatihi Yiğit Paşa'yı onun oğlu İshak Bey'i, torunu İsa Bey'i anlatıyor. İsa Bey Camii'nin haziresine işaret edip "Yahya Kemal'in annesi işte burada yatıyor" diyor. Muhabbet böyle bir şey. Sevdiğiniz, saydığınız insanı kalbinizde taşıyorsunuz. Kalpte taşınan her vesile ile dudaklardan dökülüp yaşanılan zamana dahil oluyor.


"(...)

Üç şanlı harbin arşa asılmış silâhları

Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.

Ben girmeden hayâtı şafaklandıran çağa,

Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.

İsâ Bey'in fetihte açılmış mezarlığı

Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı."


Başbakan duasının kabul olduğu yer

Mustafa Paşa Camii, Sultan II Bayezid ve I Selim dönemlerinde Osmanlı'nın önemli şahsiyetlerinden biri olan Mustafa Paşa tarafından 1492 yılında yaptırılmış. 1963 depreminde zarar gören camii, 2007 yılında Türk inşaat şirketi tarafından restore edilmeye başlandı.

Mustafa Paşa Camii, Recep Tayyip Erdoğan'ın geleceği mayaladığı mekân aynı zamanda. Siyasi yasaklı Recep Tayyip Erdoğan olarak ilk ziyareti 16 Haziran 2000. O gün caminin anı defterine yazmış olduğu cümleler bugün kabul olmuş duanın şükrü olarak duruyor: "Türkiye'den 27 kişilik özel bir heyetle Makedonya'ya geldik. Tarihimizi gördük. Tarihimizin geçmişten geleceğe taşıyıcısı mümin kardeşlerimizi gördük. Heyecanımız sonsuz. Sevdamız sonsuz. Hele hele Cuma namazındaki hazzımızın ifadesi zor. Allah ibadetlerimizi kabul etsin. Ya Rab! Birliğimizi beraberliğimizi ziyade eyle! Gücümüzü ziyade eyle! Mazlumlara yardım eyle! Ya Rab! Bizi yalnız koyma! Bu muhteşem eserin banilerine rahmet eyle! Yaşatanlara güç lutfeyle..."


YARIN: ŞAR DAĞLARI'NDAN ÖTEYE...
12 years ago
default-profile-img