|

Kahveden çıkan siyanür

Cem Küçük
00:00 - 18/02/2013 Pazartesi
Güncelleme: 23:33 - 17/02/2013 Pazar
Yeni Şafak
Kahveden çıkan siyanür
Kahveden çıkan siyanür

2 Aralık 1991 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, 1. Ordu Komutanı İsmail Hakkı Karadayı ve 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Hikmet Köksal denetleme için İstanbul'daki 26. Zırhlı Birlikler Tugay Komutanlığı'na gitti. Birlik komutanı Tuğgeneral Habil Küçük'ün ifadesine göre komutanlar, tugay komutanının odasında kısa bir brifing sonrası kışlayı gezdi. Komutanlar, 2. Tank Tabur Yemekhanesi önüne geldiğinde Genelkurmay Başkanı Güreş, öğle yemeğinin hazır olup olmadığını sordu. Kendileri için tugay gazinosunda yemek hazırlandığı belirtilse de Güreş Paşa, 2. Tank Tabur Er Yemekhanesi'nde erlerle birlikte yemek istediğini söyledi. Yemekten sonra paşa ve beraberindekiler tugay gazinosunun komutan bölümüne geçti. Tuğgeneral Habil Küçük ifadesinde o andan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: 'Komutanlar kahve siparişini verdi. 10-15 dakika sonra kahveler geldi. Genelkurmay Başkanı kahveden bir yudum içti, müteakiben 'Komutan kahvesi diye içine kahve dolduruyorlar ve acı oluyor' dedi. O anda Muhittin Fisunoğlu kahvesinden bir yudum aldı ve Güreş'e hitaben 'Komutanım kahve çok acı içinde bir şeyler var' dedi. Bana dönerek 'Eğer tiksinmezsen bir yudum al' dedi. Ben de bir yudum aldım. Kahve çok acı ve kötü kokulu idi. Kahve ile birlikte dışarı fırladım.'

GARSONLAR KAYBOLDU

Olayın ardından Genelkurmay Başkanı Güreş, soruşturma talimatını vererek ve kimseyle el dahi sıkışmadan hemen birlikten ayrıldı. Ardından büyük bir koşuşturmaca başladı. Kahveleri hazırlayan garson erler Mustafa Akın ve Mehmet Saka'nın peşine düşüldü, ancak her iki askerin kahveyi hazırladıktan sonra kayıplara karıştığı belirlendi.

Kahveler daha sonra inceleme için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Kurumun başındaki Prof. Sevil Atasoy'un yazdığı rapor herkesi şaşkına çevirdi. Gönderilen numunelerde öldürücü etkiye sahip radyoaktif siyanür maddesine rastlanmıştı.

Yemeğe de zehir koydular

Komutanlar için özel hazırlanan ancak paşalar erlerin karavanasından yediği için yenemeyen yemeklerin de aynı askerler tarafından hazırlandığı bilgisi üzerine sözkonusu yemeklerden de numuneler alınarak Sağlık Bakanlığı Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı'na gönderildi. Bakanlığın 6 Aralık 1991 tarihli cevabi yazısında çorba, limon suyu ve sıvı yağ numunelerinde de 'siyanür' bulgusuna ulaşıldığı bilgisi yer aldı. Ancak bu raporlar yıllarca gizlendi. 1991 yılında yaşanan bu suikast girişimi başarıya ulaşsa en az 20 yıllık komuta kademesi değişecekti. 1990-94 arasında Doğan Güreş, 1994-98 arasında ise İsmail Hakkı Karadayı Genelkurmay başkanlığı yaptı. Suikast girişimine her iki komutana yönelikti. Suikast girişiminde kullanılan siyanür maddesi de olayın çok daha derinlere dayandığını, basit bir PKK eylemi olmadığını gösteriyor.

Dört benzemez aynı araçta

Susurluk Kazası Türkiye'nin kırılma anı yaşadığı olaylardan biriydi. 3 Kasım 1996'da meydana gelen kazada dört benzemez aynı arabadaydı. Sedat Bucak dışındaki üç kişi hayatlarını kaybetmişti. Abdullah Çatlı, Gonca Us ve Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ hayatlarını kaybettiler.

Bu kazadan sonra derin devlet-mafya-asker-MİT-emniyet sorgulamaları başlamıştı. Devletin içinde birileri kimilerine göre kirli oyunlar oynuyorlardı. Rutin dışına çıkmak, devlet adına cinayet ya da kirli işlere bulaşmak normal olmuştu. Ancak bu kazayı ve ilişkiler yumağını soruşturmak pek de kolay değildi.

Hanefi Avcı o dönem en net konuşan isimlerin başındaydı. Ne var ki her konuşan ya da Susurluk'la bağlantılı olan Avcı kadar şanslı değildi. Ve Susurluk davasıyla beraber bir dizi şüpheli ölüm de beraberinde başlayacaktı.

MİT'Çİ BERKMAN'IN ÖLÜMÜ

MİT görevlisi Ertuğrul Berkman'ın otomobili, 29 Ağustos 1997 günü Bozöyük-Eskişehir yolunda 40 metre sürüklendikten sonra Çimento Fabrikası bahçesindeki ağaçlara çarparak durabilmişti. 66 yaşındaki Berkman ile birlikte eşi Gülseren Berkman da hayatını kaybetti, kızları Aylin Berkman ise yaralandı.

Ertuğrul Berkman özellikle Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili Fikri Sağlar'a bazı açıklamalarda bulunmuştu. Bu bilgilerden rahatsız olan birileri çok tuhaf bir araba kazasıyla hayatını kaybeden Ertuğrul Berkman'ın ölümüyle çok rahatlamışlardı. Çünkü bildiklerini anlatsa kim bilir ortaya neler çıkacaktı. Ne hazindir ki, Fikri Sağlar da 2004 yılında çok garip iki trafik kazası geçirmişti.

SUSURLUK RAPORTÖRÜ DE 'KAZA'YA KURBAN GİTTİ

Susurluk 'şüpheli' kazalar zincirinin ikinci kalkası Başbakanlık Hukuk Müşavirliği'nde görevli TBMM Susurluk Komisyonu'na atanan raportör Hakim Akman Akyürek'in başına gelen kazaydı. Hakim Akman Akyürek Susurluk Komisyonu'nda da raportör olarak görev yapıyordu. Çok önemli ve kritik bilgiler onun elinden geçiyordu. Akyürek, 8 Aralık 1997 tarihinde, İstanbul Maslak'ta içinde bulunduğu 06 YJY 80 plakalı aracın 41 H 1659 plakalı bir kamyonla çarpışması sonucu 36 yaşında hayatını kaybetti. Görgü tanıklarına göre üçüncü bir araç Akyürek'ün aracını sıkıştırmıştı. Aynı zamanda kazadan sonra ben doktorum diyen biri olay yerine gelmiş ve Akyürek'in nabzını kontrol etmişti. Bu garip kaza kayıtlara aşırı hız ve dikkatsizlik olarak geçmişti.

Kamyondan çuval düştü!

Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay kimliğiyle iki ortağından biri Efraim Barut'tu. 29 Mayıs 2003 tarihinde vefat eden Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) eski Genel Başkan Yardımcısı ve Çorum eski Milletvekili Mehmet Irmak'ın Ankara'daki cenaze törenine katılmak üzere MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı İbrahim Uçar'la birlikte sabahın erken saatlerinde Ankara'ya hareket edeceklerdi. Ancak Gebze yakınlarına geldiklerinde önlerinde gitmekte olan bir kamyondan üzerlerine doğru düştüğü söylenen bir 'çuval' sonucu Efraim Barut, MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı İbrahim Uçar'la birlikte öldüler. Efraim Barut muhtemelen Çatlı ve onun bağlantıları hakkında bildiklerinden dolayı öldürülmüştü. Trafik kazalarıyla şüpheli ölümlere bir yenisi daha eklenmişti.

'Sağ bırakmazlar' son sözüymüş

Telekulak skandalının kilit ismi olan Cengiz Çelik de trafik kazası kurbanıydı. Ama profili diğerlerinden farklıydı. Ankara'da bir dedektiflik firması işletiyordu. Kendisini etrafına MİT ajanı olarak tanıttığı ve bundan hoşlandığı söyleniyordu. Birileri adına dinleme yaptığı söylenen ve çok şey bildiğinden şüphelenilen Cengiz Çelik 1 Temmuz 2001 saat 03.00'te, beş arkadaşıyla birlikte Muğla-Dalaman yolu üzerinde şarampole yuvarlandı. Arabadaki diğer beş kişi yaralanırken, Cengiz Çelik hastaneye kaldırıldıktan dört gün sonra öldü. Gerçi Çelik başına gelecekleri öngörmüş ve sağ bırakılmayacağını Hürriyet gazetesi muhabirine anlatmıştı.

Susurluk belgelerini açıklayacaktı

Meclis Susurluk Komisyonu Sözcüsü FP Milletvekili Bedri İncetahtacı, 21 Kasım 1999 sabahı Almanya'nın Köln kentine gitmek üzere Meclis lojmanlarındaki evinden çıkıp otomobiliyle Esenboğa Havalimanı'na doğru yola çıktı. Yağmur sebebiyle ıslanmış yolda saat 06.30 sıralarında kontrolü kaybedip takla atarak önce orta refüjdeki ağaçlara, ardından da aydınlatma direğine çarpan 39 yaşındaki İncetahtacı, olay yerinde hayatını kaybetti. Hangi el değdi bilinmez, İncetahtacı'nın arabası hemen kaza mahallinden kaldırıldı. Böylece bütün deliller de ortadan kaybolmuştu.

FP Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, 'Ulaştığı elindeki bilgi ve belgeleri kamuoyu ile paylaşacaktı. Bu, yürekliliğini bilenler tarafından engellenmiş olabilir. Sonra kaza yerine ben de gittim. Düz bir yolda ağaca çarpılmıştı. Bu, kaza gibi gözükmüyordu. Doğal olmayan bir şeyler olduğunu o gün de söylemiştik' dedi. Aslında İncetahtacı kaza görünümlü bir suikasta kurban gitmişti. İki farklı araç tarafından kıskaca alınmış ve arabası takla attırılmıştı. O dönem Fikri Sağlar, Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve birçok kişiye göre Bedri İncetahtacı öldürülmüştü.

RAİF eroin için mi öldü?

KKTC Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş sadece siyasi kimliğiyle değil çocuklarıyla da ilgili sıkıntılar yaşadı. Bunlardan biri de 1951 doğumlu oğlu Raif Denktaş'tı. 23 Aralık 1985'te ders verdiği Doğu Akdeniz Üniversitesi'nden Magosa'dan Lefkoşa'ya dönerken askeri bir kamyonla çarpışması sonucu ağır yaralanan ve tedavi için Ankara'ya götürülen Raif Denktaş 26 Aralık 1985'te yaşamını yitirdi. Raif Denktaş'la ilgili en temel iddia Behçet Cantürk'le beraber uyuşturucu işine bir şekilde dahil olduğuydu. Behçet Cantürk'ün yargılandığı Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 4 no'lu mahkemesinin 6 Aralık 1985 tarihli duruşması sırasında Behçet Cantürk'ün MİT'teki videolu ifadesi izlendi. Cantürk, ifadesinin bir yerinde 'Kıbrıs'a Mehmet Gözen denilen kişiye eroin sevkiyatı yaptık. Mehmet Gözen'in Rauf Denktaş'ın oğlu Raif Denktaş'la ilişkisi vardı. Bunlar çok iş yaptılar. Raif Denktaş İngiltere'ye eroin sevkediyormuş. Biz Kıbrıs'a üç seferde 15 kilo eroin gönderdik' demişti. Yani aslında Raif Denktaş pis bir işe kurban edilmişti. Baba Denktaş ise oğlunun soyadı kurbanı olduğunu ve kendisinden hazzetmeyenlerin oğlu üzerinden intikam aldıklarını söylemişti.

11 yıl önce