|

Konuşulan dilden başka hiçbir ayrı gayrımız yok

Faruk Beşer: Ülkenin şu ana kadar bölünmeyişi devlet politikalarının başarısı değil, PKK'nın Marksist bir örgüt oluşundandır. Ali Erbaş: Bölgeye ve bölge insanlarına yaklaşımlarımızda ne gibi yanlışlıklar yaptık, neleri ihmal ettik, bunların masaya yatırılması lazım. İbrahim Sarmış: İnsanların dini, dili, kıyafeti, geleneği ile uğraşmayıp herkese özgürlük sağlandığı zaman, kimse sistemle hesaplaşmaz.

Zeynep Çifçi
00:00 - 11/03/2008 Salı
Güncelleme: 00:07 - 11/03/2008 Salı
Yeni Şafak
Konuşulan dilden başka hiçbir ayrı gayrımız yok
Konuşulan dilden başka hiçbir ayrı gayrımız yok

Üç gündür süren yazı dizisinde, Türkiye'nin önde gelen ilahiyatçıları Kürt sorununa farklı çözüm önerileri getirdi. Din adamı kimlikleriyle soruna yaklaşarak Kürt sorununu bütün boyutlarıyla tartıştılar. Kürt sorununun sadece din adamalarının katkılarıyla çözülemeyeceğini bu noktada, devletten sivil toplum örgütlerine kadar herkesin taşın altına elini koyması gerektiğiğni ifade eden ilahiyatçılar, ayrıca bölgedeki sorunun bir bütün olarak ele alınması gerektiğine vurgu yaptılar.Prof.Dr. Ali Erbaş, Bazı sivil toplum örgütlerinin başlattığı “kardeş aile” projesini oldukça önemli bularak, 'Batı illerinden iş adamlarının doğu ve güneydoğu illerine gidip bazı ailelerle kardeş aile olmaları, oradan özellikle öğrencilerin eğitim amaçlı batı illerine getirilmeleri, yine bölgede bol miktarda özel okul, dershane gibi kurumların açılması gerektiğini belirtti. Hz. Peygamber'in Medine'ye geldiğinde orada birbirleriyle sürekli kavgalı olan Evs ve Hazrec kabilelerini arasını bularak, onları din bağı ile kardeş yaptığını söyleyen Prof. Dr. Faruk Beşer ise, 'Hz. Peygamber, savaşlarda her kabileye farklı bir sancak vererek onların etnik kimliklerini korudu' dedi.


Sorunlar bir bütün içinde ele alınmalı
Prof. Dr. Faruk Beşer

Kürt sorununun tek bir yönü yok, tarihi, ekonomik, sosyolojik ve antropolojik bir çok yönü var. Konuyu bir bütünlük içinde düşünmeden bir çözüme ulaşamayız. 'İnsanlar kardeştir öyleyse kardeş olalım demekle problemin çözülemez. Tarihimizle ve bütün dogmalarımızla yüzleşebilmeyi göze almalıyız. Bir çok etnisiteyi birarada bulunduran Osmanlı bu birliği nasıl sağladı. Bu gün ABD bunu nasıl sağlıyor bunu bilmemiz gerekir. Ben biliyorum ki, ABD'nin bu konuda en büyük örneği Osmanlıdır. Osmanlıyı sürekli araştırıyorlar. Ama biz kendi geçmişimiz olan Osmanlı'ya referansta bulunduğumuzda bunu kaç kişi hazmedebilir? Ya da ABD ekonomik ve teknolojik alanda bu kadar güçlü olmasa halihazırdaki birliğini koruyabilir mi? Demek ki meselenin güçle de alakası var. Biz Osmanlı'nın birleştirici özelliklerini bırakıp devletimize “ulus devlet” demişiz. Ulus'un bir anlamı da millet. Ama millet dememişiz, çünkü millet'in dinî referansları var. O halde ulus sadece belli bir kavmi ifade ediyor olacak. Eğer sizinle aynı kavimden olmadığını söyleyen vatandaşlarınız varsa onları nasıl ulus kavramı içerisine sokamazsınız.

ÇOKLUĞA RAĞMEN BİRLİK SAĞLANMALI

Dinin dışında farklı ırkları bir arada bulundurmanın ekonomik çıkar birliğinden başka hiçbir dinamiği yok. O da geçici bir birleştirici olabilir. “Türkiye vatandaşlığı” gibi bir üst kavram, sadece ABD'de olduğu gibi, adil bölüşülen güçlü bir ekonominiz olduğu zaman ve geçici olarak iş görür. Beşer, Din unsurunun farklı ırklar arasında birleştiricilik rolünün olduğunu İslam tarihinden verdiği şu örnekle açıklıyor: Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde orada birbirleriyle sürekli kavgalı olan iki ulus vardı: Evs ve Hazrec kabileleri. Hz. Peygamber onların aralarını buldu ve onları din bağı ile kardeş yaptı.Hz. Peygamber, savaşlarda her kabileye farklı bir sancak vererek onların etnik kimliklerini korudu ama en başta bütün sancaklar tek bir sancağa bağlı olduğu sürece adeta kesrette vahdet sağlandı.

Problemi tek başına dinin çözmesini beklemenin haksızlık olur. Ama her şeye rağmen din unsuru problemin halli için ihmal edilemeyecek bir unsurdur.


Parçalanma kimseye fayda getirmeyecektir

Devletin bütün hatalarına rağmen vatandaşlar ortak dinamikler bulmalı, sivil toplum örgütleri tarzında Türk ve Kürt kanaat önderlerinden ve alimlerden oluşan platformlar oluşturulmalı, ilişkileri canlandırmalı ve parçalanmanın hiçbir taraf için hayırlar getirmeyeceği anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Bunda inandırıcı olabilmek için de ayırımcılığın her türlüsüne şiddetle karşı çıkılmalıdır. Ülkenin şu ana kadar bölünmeyişi devlet politikalarının başarısı değil, PKK'nın Marksist-Şovenist bir örgüt oluşundandır. Onların dine ve dindarlara uzak oluşları popülaritelerini azaltmıştır. Eğer uyanır ve bu ayırımcılığı din adına yaparlarsa o zaman bütün Kürtleri arkalarına alabilirler.



Özgürlük olursa kimse sisteme hesap sormaz
Prof.Dr. İbrahim Sarmış

Kürt sorununun çözümünde kültürel haklar ve özgürlükler kadar ekonomik adalet de önemli. Kuruluş aşamasındaki olağandışı şartlarda yapılan olumsuz kimi uygulamalar bir yana bırakılırsa, sistem, güneydoğuda bu sorunu kendi elleriyle yaratmıştır. Ülkeyi dengeli bir şekilde kalkındırmak için zamanında batıdakine paralel olarak güneydoğuya üniversite, hastane, fabrika, ulaşım, gibi yatırım yapılmamıştır. Bölgeden ötedenberi etkin olan feodalizm ve şeyhlerin uygulamaları yanında, bütün bunlar zamanında sol fraksiyonlar, daha sonra ulusçu ve bölücü ayrılıkçılar tarafından ülkenin aleyhine kullanılmıştır.

İSLAM DOĞRU ANLATILMALI

Ülke çapında birlik ve beraberliğin istenen anlamda sağlanabilmesi için herkese genel, ama Kur'an'a dayalı, sansürsüz, söyleminden saptırılmayan ve başka amaçlara alet edilmeyen bir İslam eğitim öğretim seferberliği uygulanması gerekir. Sistem bundan korkmamalıdır. Güneydoğu halkı genelde inançlarına bağlıdır. Din, dil, ırk, bölge, sosyal, ekonomik, sınıf ayrımı olmadan herkesi kendi dini, dili, kültürü, geleneği, örfü ve sosyal yapısıyla başbaşa bırakmalı, insanların din, dil, bölge, sosyal gibi farkılıklarından korkmamalıdır. İnsanları dini, inancı, düşüncesi, kültürü, ahlakı, örfü ve geleneği ile başbaşa bıraktığı zaman da rahat edecektir. İnsanların dini, dili, kıyafeti, eğitim ve öğretimi, kültürü, geleneği ve örfü ile uğraşmayıp herkese özgürlük sağlandığı zaman kimse sistemle hesaplaşmak veya ayrılıkçılık yapmak için materyal ve ortam bulamayacaktır.



Şiddete yönelmenin önünü kesmeliyiz
Prof.Dr. Ali ERBAŞ

Osmanlı Devletini parçalamak isteyenlerin sahneye koydukları planlarından birisi de devletin sınırları içerisinde yaşayan farklı ırklara mensup toplumları birbirlerinin aleyhine kışkırtmaktı. Bugün elimizde kalan Anadolu da gözlerine fazla görünüyor ki, benzer bir planla bu sefer etle tırnak gibi her şeyiyle iç içe yaşayan, konuştukları dil farklılığından başka hiçbir farklılığı olmayan insanları birbirinden ayırmak istiyorlar. Önce devlet ve sivil toplum örgütleri olarak bir özeleştiri yapmamız gerekir. Bölgeye ve bölge insanlarına yaklaşımlarımızda ne gibi yanlışlıklar yaptık, neleri ihmal ettik, bunların masaya yatırılması lazım. Sonra yapılacak işlerin başında eğitim gelmektedir. Güneydoğu'da yaşayan insanlarımızın dini hassasiyetlerinin oldukça yüksek olduğunu bilmekteyiz. Kendilerini bölücü faaliyetler içine çekmeye çalışan PKK'nın İslam'a oldukça uzak olduğunu, Marksist bir çizgide hareket ettiklerini anlatmamız gerekir. Silaha bulaşmış kişilere karyşı, silahlı kuvvetlerimiz ve emniyet güçlerimiz mücadelesini devam ettiredursun, diğerlerinin de silaha ve şiddete bulaşmasını önlemek gerekir.

YOKSULLUK ÖNEMLİ ETKEN

Yine yapılması gereken en önemli işlerden bir diğeri ise bölgedeki insanların yoksulluğuna ve çaresizliğine kalıcı çözümler getirecek yatırımlar yapmak gerekir. Hz. Peygamber'in “fakirlik neredeyse kafirliğe sebep olur” mealindeki sözünü dikkate almak lazım. Bu bölge insanlarının fakirliğini kullanarak kendi planları doğrultusunda yönlendirmek isteyenlerin tuzağına düştükleri bir gerçek. Devletin ve özellikle bölge kökenli büyük iş adamlarının mutlaka buraya yatırım yapmaları gerekir. Türkiye'nin Karadeniz, İçanadolu, Akdeniz gibi bölgelerinde de aynı yoksulluğu yaşayan yüzbinlerce insanın olduğunu biliyoruz. Ancak bu bölgede kanayan bir yara var. Onun için buraya öncelik vermek gerekir.

KARDEŞ AİLE PROJESİ ÖNEMLİ

Bazı sivil toplum örgütlerinin başlattığı “kardeş aile” projesini oldukça önemli buluyorum. Batı illerinden iş adamlarının doğu ve güneydoğu illerine gidip bazı ailelerle kardeş aile olmaları, oradan özellikle öğrencilerin eğitim amaçlı Batı illerine getirilmeleri, yine bölgede çok sayıda özel okul, dershane gibi kurumların açılması gerçekten çözümü kolaylaştıracaktır.


Kürtçe seminerler verilmeli

Her şeyden önemlisi de hassasiyetlerine hoşgörüyle yaklaşmak lazım. Üniter yapıya zarar vermemek şartıyla bazı taleplerine sıcak yaklaşmak problemin çözümünde katkı sağlayacaktır. Örneğin Kürtçe konuşmaları, kaset çıkarmaları, kurs açmaları, TRT'de haber programlarının yapılması vs. etkili olmuştur. Eğer mümkünse bölücülerin tuzağına düşmemeleri için Kürtçe eğitim seminerleri bile düzenlenebilir.



16 yıl önce