|

Küskün Bora'dan Azeri kündesi

Türkiye ata sporumuz güreşte 13 sporcu ile katıldığı Londra Olimpiyatları'nda sadece 120 kiloda Rıza Kayaalp ile bronz madalya alabildi. Ancak komşu ülke Azerbaycan, güreşte 2'si altın olmak üzere toplam 7 madalya kazanarak tarihi bir zafere imza attı. Azerbaycan'ın bu başarısının arkasında, 2011 yılında Türk Milli Takımı Teknik Direktörü iken görevine son verilen Salih Bora ve ekibi vardı.

ALİ KUŞ - TÜRKİYE'NİN SPORLA İMTİHANI
00:00 - 16/08/2012 Thursday
Güncelleme: 22:25 - 15/08/2012 Wednesday
Yeni Şafak
Küskün Bora'dan Azeri kündesi
Küskün Bora'dan Azeri kündesi

Londra'da sporcularımız beklediğimiz madalyaları alamasalar da Türk antrenörleri, farklı ülke formalarıyla olimpiyatların yıldızı oldu. 53 sporcuyla Londra'ya giden Azerbaycan, 10 madalya kazandı. Bunların 7'si ise 11 sporcu ile katıldığı güreşten geldi. Türkiye ise 13 sporcu ile yer aldığı güreşte 7 madalya alabildi. Azeri güreşçiler, 2 altın, 2 gümüş, 3 de bronz elde etti. Azerbaycan'ın bu başarısının arkasında Türk antrenörler Salih Bora, Şaban Donat ve Muttalip Yerlikaya var. Geçen yıl güreş takımını Türk antrenörlere teslim eden Azerbaycan Güreş Federasyonu, ne kadar yerinde bir karar aldığını da göstermiş oldu.

ONUN DÖNEMİNDE ZİRVE YAPTIK

Bu üç Türk antrenör, Türkiye Grekoromen Güreş Takımı'nı da çalıştırdı. Azeri takımını çalıştıran antrenörlerden Salih Bora, eski şampiyon bir güreşçi. 1977 Dünya Güreş Şampiyonası'nda gümüş, 1981'de Avrupa Grekoromen Şampiyonası'nda da üçüncülük elde etti. 1981 ve 1982 dünya şampiyonasında ikinci olan Bora, çeşitli Balkan şampiyonalarında ve Akdeniz Oyunları'nda şampiyonluklar kazandı. Parlak kariyerinin ardından genç güreşçileri yetiştirmeye başlayan Bora, 2007 yılı Aralık ayında Türk Grekoromen Güreş Milli Takımı'nın teknik direktörlük görevine getirildi. Görev yaptığı süre içinde Türkiye, grekoromen güreş şampiyonalarında 4 altın, 1 gümüş, 4 bronz madalya kazandı. Pekin Olimpiyatları'nda ise 3 bronz madalya kazandı.

3 AY KALA GÖREVDEN ALINDI

2011 yılında İstanbul'da düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası öncesi, Güreş Federasyonu'nun Bekir Çeker başkanlığındaki yeni yönetimi, Salih Bora'nın görevine son verdi. Dünya Şampiyonası'na 3 ay kala görevine son verilmesine tepki gösteren Salih Bora, Türkiye'nin dünya sıralamasında 28. sırada bulunduğu dönemde takımın başına geçtiğini ve dünya şampiyonluğuna kadar yükseldiklerini hatırlatarak, “Bilmediğimiz başka bir şey varsa bize açıkça söylesinler” dedi. Salih Bora, yaptığı açıklamada, diğer kadroların devam etmesine karşın kendi ekibinin devam etmesine izin verilmediğini savunarak, “Ben bu takımı aldığımda 28. sıradaydık. 2009'da dünya şampiyonluğu, 2010'da ikinciliğimiz var. 2008'de Avrupa üçüncüsü, 2010'da ikincisi olduk. Bu mu başarısızlık? Eğer bilmediğimiz başka bir şey varsa bize açıkça söylesinler. Saygı duyarız” diye konuşmuştu.

AZERİLER MADALYA REKORU KIRDI

Salih Bora ve ekibi görevden alınır alınmaz Azerbaycan'dan teklif aldı. Azerbaycan'dan 'Bizi olimpiyata siz hazırlayın” teklifi geldi. Salih Bora ve ekibine çok cazip bir teklifle gelen Azeriler, tüm olanakları da Türk ekibinin önüne serdi. Bora ile birlikte ilişiği kesilen antrenörler Şaban Donat ve Muttalip Yerlikaya, Azerbaycan'ın teklini kabul ederek, 10 ay sonraki Londra Olimpiyatlarına Azeri sporcuları hazırlamaya başladı. Salih Bora ve ekibinin çalıştırdığı Azeri güreşçiler, Londra'da 2 altın, 2 gümüş, 3 de bronz elde ederek Azeribaycan'ın aldığı 10 madalyanın 7'sini ülkelerine kazandırmış oldular. Bu sayede daha önce 7 olan madalya sayısını 10'a çıkararak olimpiyat madalya rekorunu kırdılar. Türkiye ise 120 kiloda Rıza Kayaalp ile bronz madalya alabildi.


Uyduruk aletlerle spor olmaz

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. İbrahim Tekdemir ise kazanılan madalya ile başarı değerlendirmesinin ülke çapında spor alt yapısı oluşturulması halinde mümkün olacağını söyledi. “Bireysel başarılar sürdürebilir olmadıkça sevinçlerimiz de kalıcı olamayıp tesadüflere kalır” diyen Tekdemir, sorunları şöyle sıraladı: “Türk sporunun bir stratejisinin, politikasının olması gereklidir artık. Her şeyden önce spor siyaset ilişkisini diğer ülkeler örneğinde olduğu şekline getirmek gerekli. Spor hükümetlerin politikası olacaksa devletin politikası izinden gidilerek olmalı. Yatırımlar, harcamalar, sahiplenmeler buna göre yapılmalı. Ülke genelinde spor yaygın değil. Birçok il ve ilçede spor yok. Spor adına bireysel çabalar devam ediyor. Ülke çapında spor kulübü sayısı gelişmiş ülke örnekleriyle karşılaştırıldığında, spor kulübü sayımız yok denecek kadar az. Bu kulüplerin ve sporcularının etkinliklerini devam ettirecekleri spor tesis sayıları ve alt yapıları yeterli değil. Ayrıca spor kulüpleri kaynak bulmakta zorlanıyor ve kapanma eşiğine geldi. Ülke çapında spor, elit sporun gölgesinde çoğunlukla da futbolun ve baskısında kalıyor. Yerel yönetimler, uyduruk spor tesisleri ve aletleri yapmak yerine, daha kalıcı ve teknik alt yapısı yeterli spor tesisleriyle halka spor hizmeti vermeyi çalışma alanlarının içine sokmaları gereklidir, artık.”



Büyüme spora yansımadı

Türkiye son 10 yılda ekonomi, sağlık, ulaşım ile uluslararası alanda elde ettiği başarılara rağmen aynı ivmeyi sporda yakalayamadı.

Türkiye, en çok madalya beklediği dallardan atletizmde 33, güreşte 13, halterde 9 ve boksta 6 sporcu ile mücadele etti. Ancak güreş, halter ve boksta büyük hayal kırıklığı yaşandı. Türkiye'nin yüzünü olimpiyatlarda atletizm ve taekvondoda alınan altın madalyalar güldürdü. Güreşteki bronz madalya ise teselli yerine geçti. Olimpiyatların altın kızları Aslı Çakır Alptekin bin 500 metrede olimpiyat şampiyonu olurken Gamze Bulut ise ikincilik kürsüsüne çıkmayı başardı. Taekvondoda ise erkekler 68 kiloda Servet Tazegül, muhteşem müsabakaların ardından altın madalyaya uzandı. Yine taekvondoda kadınlar 67 kiloda Nur Tatar gümüş madalya alırken ata sporumuz güreşte ise 120 kiloda Rıza Kayaalp bronz madalya aldı.

2000'li yılların başında 2 bin dolarlarda olan kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolara çıktı ve dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline geldi. Sağlıkta çığır açan yatırımlara imza atıldı, eğitimde hem okullaşma hem de kaliteyi artırma yönüyle büyük atılımlar yaşandı. Fakat, bu başarılar spora yansıtılamadı. 'Skorsuz Spor' yazı dizimizde, uzmanlar, eğitimciler ve spor adamları ile 'Ekonomide sağlanan başarıyı neden spora yansıtamadık' sorusunun cevabını aradık.

Türkiye aslında Londra Olimpiyatları'na büyük umutlarla hazırlanmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın bizzat açılışına katıldığı olimpiyatlarda 16 dalda 114 sporcu ile yer aldı. Aynı zamanda Türkiye, bu oyunlara tarihindeki en yüksek kadın ve toplam sporcu sayısıyla yer alarak 2012 Yaz Olimpiyatları'nda katıldığı sporcu sayısını en çok arttıran 8. ülke oldu. Olimpiyatlarda Türkiye'yi 48 erkek, 66 kadın sporcu temsil etti. Bu sporculardan yüzme dalında mücadele eden Derya Büyükuncu, 6. kez Olimpiyat Oyunları'na katılma hakkı kazanarak yüzme dalında bir ilki başardı ancak bir varlık gösteremedi.

Türkiye bu olimpiyatlarla birlikle Neslihan Yiğit'le badminton dalında ilk kez temsil edildi. Ayrıca Göksu Üçtaş Türkiye'yi olimpiyatlarda temsil eden ilk kadın jimnastikçi, Elif Jale Yeşilırmak ise ilk kadın güreşçi oldu. Takım sporlarındaysa Türkiye Kadın Millî Basketbol Takımı ve Türkiye Kadın Millî Voleybol Takımı tarihlerinde ilk kez olimpiyatlarda mücadele etti. Ayrıca Türkiye ilk kez olimpiyatlara iki takımla katılmış oldu.


Genç potansiyel değerlendirilmeli

Türkiye, son 10 yılda ekonomide elde ettiği büyük gelişmeyle dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline gelirken sporda aynı başarıyı yakalayamamasını Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu (BEYSO) Müdürü Prof. Dr. Birol Çotuk ve Ankara Üniversitesi BEYSO Müdürü Prof. Dr. İbrahim Tekdemir ile konuştuk. Prof. Dr. Çotuk, 2008 Pekin ve 2012 Londra Olimpik Oyunları'nın karşılaştırıldığında bazı dallarda olumlu bir ivmenin olduğunu ancak Pekin'de 8 madalya almışken, Londra'da sadece 5 sporcumuzun kürsüye çıktığını, ülke sıralamasında ise 34.'lükten 30.'luğa yükseldiğini hatırlattı. Çelik, Türkiye'nin demografik yapısı, gelişmişlik düzeyi, sosyo-ekonomik değişkenler, spor politikası ve benzeri hususlar değerlendirildiğinde, ülke potansiyelinin kullanılamadığının ortaya çıkacağını kaydetti. Prof. Çotuk, “Türkiye sporda genç nüfusa ilişkin potansiyelini değerlendiremeyen, bu nedenle sporda aslında çok başarısız bir ülke. Halbuki madalya sıralamasında 31.'likten kurtulmak için, kadın voleybolu örneğinde olduğu üzere Almanya ile aramızdaki farkı her spor dalında kapatmamız ve toplam nüfusu bizim kadar olan, ama yaşlı bir nüfus yapısına sahip Almanya'yı geçebilmemiz lazım” diye konuştu.

BİR KUŞAK HEBA OLDU

1970'li yıllardan beri birbirini takip eden genç kuşakların politik bir kargaşa ve çekişmenin içinde heba olduğu değerlendirmesi yapan Çotuk, “Gelişmekte olan bir ülkenin ekonomik sancıları da eklenince zaten spora yönelimi artıracak zemini bulamazsınız. Spor teşkilatının iki unsuru da ne yazık ki bu durağan hali pekiştirdi: Merkezi bürokratik bir yapı ve akademik spor eğitimi alan idareci ve eğitmenlerin azlığı. 2020 Olimpik Oyunlara aday olan bir ülke olarak acilen bazı engellemeleri ortadan kaldırmamız lazım, acilen sözünü vurgulamak istiyorum, çünkü bugün atılacak adımlar en erken 10 yıl sonra etkisini gösterecektir. Öncelikle, bir karar verilmeli, spor teşkilatının bu katı merkeziyetçi yapısı korunacak mı? Bizimkine benzer bürokratik bir spor yapılanması Avrupa'da kesinlikle yok, dünyada da herhalde enderdir. Sporun su anki merkezi idari yapılanması korunacaksa bile yine de sporun kısmi de olsa bağımsız ve dinamik örgütlenebileceği bir kuruluşa ihtiyaç var” diye konuştu.




YARIN: HALTERDEKİ HÜSRANIN PERDE ARKASI
12 years ago