|

Olmayan kolum acıyor

Depremde İstanbul'dakiler kıyamet kopuyor hissine kapılmıştı. Adapazarı, Kocaeli ve özellikle Gölcük'te ise kıyamet adeta 'yaşanmıştı'.Kıyameti yaşayanlardan, İstanbul'a yaklaşan depremi algılama güçlüğü çekenlere ibret levhaları sunuyoruz

Elif Yıldız
00:00 - 10/11/2006 Cuma
Güncelleme: 23:26 - 9/11/2006 Perşembe
Yeni Şafak
Olmayan kolum acıyor
Olmayan kolum acıyor

17 Ağustos 1999 saat 03.02... 79 atom bombasına denk 7.4'lük depremin Gölcük'te patlamasından birkaç dakika sonra İstanbul'da milyonlar bir anda uyukudan fırladı. Herkes kıyamet kopuyor sanmıştı. Depremin merkez üssü olan Gölcük çevresiyle, Kocaeli ve Adapazarı'nda ise insanlar adeta kıyameti yaşadı. Deprem, Kocaeli ve Sakarya'da ortalama 10, yer yer 12 şiddetinde yaşandı, İstanbul'da ise Avcılar hariç 7 şiddetinde hissedildi. Öngörülen 7 büyüklüğü cevarındaki depremin ise, İstanbul'da 9-10 şiddetinde etkili olacağı, dolayısıyla 7 yıl önce Kocaeli ve Sakarya'da yaşananların, konumu ve önemi dikkate alındığında çok daha ağırının İstanbul'da yaşanacağına dikkat çekiliyor.

Depremin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen normale dönemeyen binlerce hayattan birkaçının yaşadıklarını ve halen yaşamakta olduklarını aktararak, adım adım yaklaştığı ihtar edilen İstanbul depremini algılama güçlüğü çekenlerin dikkatine sunuyoruz.


DEPREM ERZİNCAN'IN ÖTESİNDE BİR ŞEYDİ...

Muhtemel İstanbul depremine dair uyarılarda bulunan Gölcük Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Tektaş, "İstanbul'un yerel yöneticilerine sesleniyorum. Önce halkı eğitin. Çünkü depremin ilk anında halk kendi kendini kurtaracak. Yollar kapanacak, ekipler yollarda kalacak. Her mahalle kendi ekibini kursun. Bir çekicin bile on kişinin hayatını kurtarabilecek işlevi olduğunu fark ettik" diyor. Tektaş ekliyor: "Bize göre deprem, Erzincan ve ötesinde olan bir şeydi. Hiç öyle bir şey beklemiyorduk. İstanbul bu açıdan şanslı. Bizim yaşadıklarımızı İstanbullular da bir ölçüde yaşadı. Ayrıca depremin İstanbul'da da olacağı konusunda sürekli uyarı yapılıyor. Biz gafil yakalanmıştık." İstanbul'un acil eylem planlarına da çok önem vermesi gerektiğine işaret eden Tektaş, yaşadıklarını şöyle aktarıyor:

"Bizim hazırlığımız olsaydı, dışarıdan yardım gelene kadar birçok insanın hayatını kurtarmış olacaktık. İnsanlar o panikle yiyecek içecek düşünmüyor." Gölcük Devlet Hastanesi'nde deprem mağdurlarının tedavileriyle ilgilenen nöroloji uzmanı Resul Karataş, bedensel şikayetlerle kendilerinde gelen hastaların aslında psikolojik problemlerinden dolayı bu acıyı çektiklerini tespit ettiklerini anlatıyor. Uyku bozukluğu, kendini sallanıyormuş gibi hissetme, dikkat bozukluğu, asabi tansiyon yüksekliğinin artış gösterdiğini kaydeden Karataş, "Çok hasta geceleri acile geliyor. Hatta çoğu zaman bu psikolojik sorunlar yüzünden farklı bölgelerinde ağrı hissettiği için sürekli poliklinik değiştiren, 7 yıldır tedavi olan ve tedaviye cevap vermeyen hastalar var" diyor. Psikiyatr Dr. Mehmet Tüzün de Karataş'ınkine benzer tespitler sunuyor: "Deprem, kişilerin yatkın olduğu psikolojik problemleri tetikleyerek gün yüzüne çıkardı. Şizofreni ya da depresyon sınırındakileri insanların şikayetlerini alevlendirdi. Bir çok insanda psikopatça yönelimler seziliyor."


'YIKILMIŞTIM TOPARLANDIM'

Depremde tüm malvarlığını kaybedeb Metin Zorlu, prefabrik dükkanında kaynakçılık işine devam ederken, "İşlerimi tekrar yoluna koydum, toparlandım. Anladım ki en büyük malvarlığım zanaatimmiş" diyor ve ekliyor: "İki kardeşim, yengem, üç yeğenim, aynı binada hayatını kaybetti. Binamızda on kişi öldü. Şok içinde köyümüze gittik. Salı günü İskenderun'da asker oğlum depremi duyup gelmiş. Bizim apartmanını yerle bir olduğunu görünce şoka girip bayılmış. Bu arada bir araç ona çarpmış. GATA'ya kaldırmışlar, orada hayatını kaybetmiş. Bizim çok sonra haberimiz oldu. Bütün mal varlığımı, iki dairemi, bir dükkanımı, kamyonetimi ve iki arabamı yitirdim. Zannatimi sermaye edip bir dükkan yaptım. İşime devam ediyorum."


Enkazdan üç gün sonra kurtarıldım

Gölcükte depremin izleri silinmek istense de hatıralar buna izin vermiyor. Deprem, Asiye Genç'ten bir kolunu ve bir bacağını alıp onu tekerlekli sandalyeye mahkum etmiş. Oğlunu, kızını ve eşini de depreme kurban veren Genç, enkaz altından üç gün sonra kurtarılmış: "Annem, babam ve kardeşlerim beni bulmaya gelmişler. Arada bayılıyor, dozer sesiyle kendme geliyordum. Beni çıkardılar. Helikopterle hastanye götürdüler. Kolum ve ayağım kangren olduğu için kesildi. Depremin travmasını atlatamadım. 7 yıldır psikolojik tedavi görüyorum ve uyku ilacı almadan uyuyamıyorum. Olmayan kolumun ve bacağımın ağrısını duyuyorum. Buna rağmen Allah bana çok güzel bir sabır verdi."


Deniz peşimize düşmüş adeta bizi kovalıyordu

Gölcük'te yaşayan TRT muhabiri Haluk Özçakmak, depremden kutlulan fakat deprem travmasını atlatamayanlardan. Evi Gölcük sahilinde olan Özçakmak, evine sular dolmaya başlayınca, evinin çöktüğünü ve denize gömülüyor olduğunu fark etmiş: Sular hızla yükseliyordu, 'baba' diye ağlayan çocuğumu sırtıma aldım, kapıyı açmaya çalışıyordum, kapı sudan şişmiş açılmıyodu. Üst katta oturan babamın sesini duydum. Kapıyı demirle açmaya çalışıyor, 'sen de arkadan it' diyordu. Kapı 30 cm açılınca çıktık. Arabayla gideriz dedim. Baktım ki araba denize kayıyor. Mahşer gibi herkes kaçışıyor. Geriye baktım deniz bizi kovalıyor. Koşmaya başladım. Sahilde yaşayan yeğenlerim ve komşularımızın birçoğu vefat etti. Benim kurtuluşum mucize."



Depremin sözü bile vücut kimyamızı bozmaya yetiyor

Gölcük yolunda bize rehberlik eden Mehmet Emin Zuhurlu'nun biz depremden bahsettikçe canının yandığını fark ediyoruz. Kardeş ve yeğenlerinden depreme dokuz kurban veren Zuhurlu, hikâyesini şöyle özetliyor:

"Altı katlı binanın 4. katında uyurken, bir uçak üstümden geçiyormuş gibi ses işittim. Üst komşumun akrabalarının geldiğini duydum. Bağırdım, ama onlar önce kendi akrabalarını kurtarmak istediler. Kardeşimin sesini duyup bağırdım. Betonu ayak tarafımdan kırdılar. Vücudum çıktı ama elim kolonun altında kaldı. Depremin ardından yıllar geçti ama ufak bir sallansam, 'deprem' lafını duysam, ruhsal durumum değişiyor. Vücut kimyam bozuluyor."



17 yıl önce