|

Pakistan'da zaman 70 yıl geriden işliyor

Deprem yıkar gider, yangın ise küllerini bırakır arkasında. Pakistan'ı 70 yıl geriye götürürken, yarınları da sular altında bırakan sel, 'her şey'i bir anda koca bir 'hiç'e çevirdi. Ve “bir dahaki sefere kadar” deyip giderken, ardında yeni dramlar ortaya çıkardı. Verimli tarım arazileri sular altında. İnsanlar günlerdir aç susuz, günlerdir uykusuz... Terör saldırılarıyla boğuşan Pakistan'ın gücü, kendi halkını kurtarmaya yetmiyor. Buraya dünyanın eli değmeli.

Fatma K. Barbarosoğlu
00:00 - 7/09/2010 Salı
Güncelleme: 22:38 - 6/09/2010 Pazartesi
Yeni Şafak
Pakistan'da zaman 70 yıl geriden işliyor
Pakistan'da zaman 70 yıl geriden işliyor

Cuma günü uçakla Sukkur kentine gidiyoruz. Sağlık Bakanlığı'nın kurduğu Khairpur Sahra Hastanesi'ne bizi ulaştıracak helikopterdeyiz. Dakikalarca sular altında kalmış şehirlerin üstünden uçuyoruz. Buralara inmek mümkün değil. Helikopterin konabileceği bir alan yok çünkü. Yardım götüren helikopterler de yere yakın bir noktadan yiyecekleri bırakıp havalanıyor zaten.

İnsanlar günlerdir aç susuz, günlerdir uykusuz… Terör saldırılarıyla boğuşan Pakistan'ın gücü, kendi halkını kurtarmaya yetmiyor. Başbakan Mahdum Seyit Yusuf Gilani tüm dünyaya sesleniyor: “Yardım edin!” Topraklarının yüzde 20'si sular altında kalmış bir ülke artık Pakistan. Milyonlarca insan evsiz. Barınaksız. İnsanlar tüm mal varlıklarını kaybetmiş. Deprem yıkar gider, yangın küllerini bırakır arkasında. Ama Pakistan'ın seli gitmiyor, bitmiyor. Dünya insanlık dramına karşı kör sağır kalmış. Sadece yardım göndermek de çözüm değil, organize dağıtım şart. Dağıtım nasıl gerçekleştirilecek ki, karayolları, demiryolları atıl haldeyken…

SEZEN AKSU'YU TANIYORUZ

Sahra Hastanesi'nin kapısında ellerinde çiçeklerle bir grup genç kız karşılıyor bizi. Yaşları 12-14 arası. PAK-TÜRK Koleji'nden Firdevs Öğretmen ve öğrencileri. Mükemmel bir Türkçe işittiğimiz. “Anayasa kabul edildi mi, evet dediniz mi?” diye soruyor adı Harim olan küçük bir kız. “Türkiye'den kimleri tanıyorsunuz?” diyorum “Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Fethullah Gülen, Said Nursi, Tarkan, Barış Manço, Sezen Aksu” cevapları geliyor.

ÇADIRDA ALFABE TALİMLERİ

Kampta iki büyük çadır var. Birinde kadınlar toplanmış, diğerinde çocuklar. Yüzleri gözleri bu kadar perişan olmasa pekala kendinizi bir piknik karesinin içinde hissedebilirsiniz. Bütün çocuklar yere bağdaş kurmuş oturuyor. Çocukların yüz ifadesi çok dokunuyor bana. Bir tek küçük, şeker mi şeker bir kız ayakta. “Ey, biy, si” diyerek alfabenin harflerini sayıyor, arkadaşları da tekrarlıyor. Başlarında 2 öğretmen. Kadın öğretmen bizimle iletişim kurmada çok istekli. Ancak üç beş cümleden sonra sorularımızın kırıcı olabileceğini düşünerek olabildiğince vücut dili üzerinden muhabbet tutturmaya çalışıyoruz.

HÜKÜMET UYARMIŞ

Sahra Hastanesi'nde Emine Erdoğan'ın mütercimliğini yapan Abide Mahmud, Türk Büyükelçiliği'nde görevli. Babasından ve kurslardan Türkçe öğrenmiş. Abide Mahmut, eşi Gazanfer Mahmud'a da Türkçe öğretiyor. Türkçe'yi gayet zengin bir kelime hazinesi ile konuşuyorlar. Hükümetin selden önce halkı, köylerinden çıkmaları konusunda uyardığını; ama eğitim düzeyi düşük bölgelerde bu uyarıların hiç dikkate alınmadığını söylüyor. Halk ile devlet arasında iletişim kurulabilen tek yer camiler.


O genç kızın içli bakışını unutamam

Dr. Mehmet Danışman kendisini dünyanın bütün hastalarından mesul hisseden bir doktor. 2008 ile 2009 yılları yaz aylarında Sudan Darfur'da bulunan Türk Kızılayı Sahra Hastanesi'nde çalışmış. İyi derecede İngilizce, orta derecede İspanyolca, Arapça ve Farsça biliyor. Darfur'da yaşadığı bir olayı unutamıyor: “Şimdiye kadarki meslek hayatım boyunca en istekli ve keyifli çalışmamı bütün zorluklara rağmen Darfur'da yaptım. Havanın dar bir yerden geçerken çıkardığı ıslık sesine benzer bir ses duydum, dışarı çıktığımda bir genç kız ile karşılaştım. Astım hastası, nefes alamıyor, iyice tıkanmış. Acil odasına alıp oksijen vermeye başladım. Tedavisini düzenledim, birkaç gün takip etmek istediğimi, her gün gelmesini söyledim, 3 günün sonunda hasta tamamıyla açıldı, iyice rahatladı. O kızın içten, samimi ve minnet dolu bakışlarını, nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum, bana bakıp gülümsemesini hiçbir şeye değişmem. İnsan olmanın her şeyin üstüne olduğunu hatırlattı. Tekrar öyle bir bakış için aylarca sahra şartlarında çalışmaya hazırım, bu paha biçilemez.”


Dünyanın en büyük camisi

Perşembe akşamı Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın çalışma arkadaşları olan Kezban Hanım ve İbrahim Bey; bavulumuzda 60 derecede giyilecek kıyafet olmadığı için jet hızıyla bizi İslamabad'da alışverişe çıkarıyor. Alışverişi jet hızıyla tamamlayıp Kral Faysal Camii'ne gidiyoruz. Kral Faysal Camii, dünyanın en büyük 3. camii ve projesi Mimar Vedat Dalokay'a ait. 1969 yılında açılan proje yarışmasında 43 ülkeden 17 proje arasında Dalokay'ın Kocatepe Camisi için düşündüğü proje yarışmayı kazanmış ve caminin yapımı 1986 yılında tamamlanmıştı. 5000 metrekare alana kurulu camide 74 bin kişi namaz kılabiliyor. Caminin dış mekanındaki genişlik Harem-i Şerif'i hatırlatıyor. Yatsı namazını bekleyen Pakistanlı erkekler gök kubbenin altında, mermerlerin üzerine uzanmış ellerinde tesbih çekiyorlar. Kadınlar kısmını ararken hiç kadın görmemek bizi tedirgin ediyor. “Women Galery” olarak isimlendirilmiş olan bölüme gittiğimizde kapının kapalı olduğunu fark ediyoruz. Bizim aramalarımız sırasında yatsı ezanı okunmaya başlıyor. Teravih namazlarının sahura kadar sürdüğünü söyledikleri için cemaate karışıp namaz kılmaya cesaret edemiyoruz.


Ramazan Sultanları!

Sibel Can'a inat, bu Ramazan herkes padişah, herkes hükümdar, herkes sultan oldu… Ramazan etkinlik alanlarında oluşturulan "Sultan Tahtı" fotoğraf stüdyosunda herkes Osmanlı kostümlerini giyerek "padişah" ve "sultan" oldu. Hem de 7.5 TL.'ye…

Çeşitli belediyelerce oluşturulan Ramazan etkinlikleri alanlarının bu seneki en gözde standı hiş şüphesiz "Sultan Tahtı" fotoğraf stüdyolarıydı. Otağ-ı Hümayun'u andıran küçük çadırda çalınan Ordu Marşı, Genç Osman ve Ceddin Deden gibi Osmanlı Marşları bir anda gönülleri kıpır kıpır ediyor. Özel olarak hazırlanmış küçük çadır içinde Osmanlı arması önüne yerleştirilen koltuk, önünden geçen hemen herkesi çekiyor mıknatıs gibi kendine. Bay, bayan ve çocuklar için ayrı ayrı hazırlanmış kaftandan sarığa, festen motif motif işlenmiş feraceye, poturdan peçeye kadar Osmanlı kostümlerinden herkesi kendine uygun olanı giyip tahta geçiyor bir anda. Erkeklerin kostümünü belde kama, elde tesbih, hanım sultanları ise rengarenk şemsiyeler tamamlıyor. Taht koltuğuna oturan padişah, hanım sultan veya şehzade çocuklar, yüzlerinde istedikleri pozu verince fotoğrafçının da denklanşöre basması kalıyor. Ve bir tıkla o an ölümsüzleştiriliyor. Sultan pozların fiyatı etkinlik alanına göre değişiyor. Beyazıt Meydanı'nda 10 TL'ye çekilen "sultan" pozları Esenler Belediyesi Kültür Merkezi önünde 7.5 TL. Çekilen 4-5 kareden müşterinin istediği bir veya birkaç tanesi anında karta basılıp takdim ediliyor. Hizmetten vatandaşların memnun kaldığını söyleyen Esenler Ramazan Etkinleri alanında bu işi yapan Ahmet Yılmaz, "Koltuğa oturan vatandaşların yüzlerinden gülücükler eksik olmuyor. Herkes, böyle bir poza kolay kolay sahip olamayacaklarını bildikleri için fırsatı kaçırmıyor" dedi. Sultan Tahtı'nda fotoğraf çektirmenin herkese göre değişik bir sebebi var. Özellikle çocuklar, "Bu giysileri tarihi filmlerde görmüştüm" diyerek koltuğa otururken, büyükler ise hem nostaljik bir esintiye kapılmak, hem de fotoğraf albümlerinde farklı bir kareye yer verebilmek için poz verdiklerini söylüyorlar.

Esenler Belediye Başkanı M. Tevfik Göksu, her medeniyetin kökleri üzerinde büyüdüğünü söyleyerek, "Osmanlı kostümleri ile çekilen fotoğraf, basit bir hatıra fotoğrafı değildir. Osmanlı sevgisinin, Osmanlı medeniyetinin yeşermesinde önemli bir görsel algıdır" diye konuştu.


Bağış ve adak kurbanlarınızı Pakistan'a ulaştıralım

Pakistan'da hala tarihinin en büyük sel felaketiyle boğuşuyor. BM, ülkeye yardım edilmesi çağrısında bulunuyor. Selde evlerini, eşyalarını, yakınlarını kaybeden Pakistan halkı, açlık ve salgın hastalıklarla boğuşuyor. 3 milyon çocuk kirli su yoluyla bulaşan hastalıklara yakalanma riski taşıyor. Kolera ve tifo gibi salgın hastalıklar nedeniyle ölümler sürüyor. Ülke acil ilaç talebinde bulunuyor. Pakistan'da gıda ve sağlık konusundaki hizmetini sürdüren Deniz Feneri, sizleri Pakistan halkı için yardıma; adak, akika ve şükür kurbanlarınızı Pakistan'da kestirerek afetzedelere dağıtmaya çağırıyor. Pakistan'da kestireceğiniz bir adak kurban bedeli 200 TL. Hem siz adağınızı yerine getirmiş olacaksınız hem de şu anda dünya üzerinde yiyeceğe en çok ihtiyacı olan Pakistanlı felaketzedeler adağınızdan faydalanmış olacak. Pakistan'da adak, akika, şükür kurbanı kestirmek ya da Pakistan'a ayni ya da nakdi bağış yapmak isterseniz, www.denizfeneri.org.tr adresinden ya da 0212 414 60 60 numaralı Deniz Feneri çağrı merkezinden bağış yapabilirsiniz. Ya da aşağıdaki bankalardan (adağınız için "Pakistan adak" notu düşerek)tüm bağışınızı ulaştırabilirsiniz. T.C. Ziraat Bankası, Halkbank, Türkiye Finans Katılım Bankası, Vakıfbank, Kuveyt Türk Katılım Bankası, Albaraka Türk Katılım Bankası.



14 yıl önce