|

Şar Dağları'ndan öteye...

Kalkandelen Alaca Camii'nin güzelliğini anlatabilmek imkansız. Eşi benzeri olmayan bir cami bu. Geceleri Şar Dağları'nın eteklerindeki köyler gökyüzünde asılı nurlar gibi parıldıyor. Burayı asla unutmayacağım...

Fatma K. Barbarosoğlu
00:00 - 6/10/2011 Perşembe
Güncelleme: 22:41 - 5/10/2011 Çarşamba
Yeni Şafak
Şar Dağları'ndan öteye...
Şar Dağları'ndan öteye...

Uluslararası Balkan Üniversitesi, etnik kimlikler üzerinden şerha şerha yarılmış Balkan topraklarını, güzel gönüller paydasında çoğaltmak için kurulmuş bir üniversite. Türkiye'de üniversite kapısından geçemeyen/geçmesine izin verilmeyen öğrenciler ile Balkanlar'ın maddi imkanları sınırlı ve başarılı öğrencileri aynı çatı altında buluşuyor. 2006 yılında kurulan Balkan Üniversitesi Balkanlar'da Anadolu, Anadolu'da Balkanlar bilinci uyandırmayı hedefliyor. Bu hedefler konusunda Bursa şehri üzerine düşeni yapıyor. Darısı diğer şehirlerin işadamlarının başına. Bursa-Üsküp, Üsküp-Bursa köprüsü yoğun bir hizmet trafiğine muhatap.

Meydan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı çoşkuyla beklerken; bu çoşku üç lisan üzere denetlenirken, Mustafa Özel ile karşılaşıyorum. Uçakta görmediğim için şaşırıyorum. Öğreniyorum ki Mustafa Özel, Balkan Üniversitesi'nde 'daha neler yapabiliriz' sorusunu cevaplamak üzere orada bulunuyor.

'BALKAN' MEZUN VERDİ

Balkan Üniversitesi ilk mezunlarını verdi. Diplomalarını Başbakan'ın elinden alacakları için çok mutlu çiçeği burnunda mezunlar. Ama onlardan daha heyecanlı olanlar henüz hazırlık okuyan öğrenciler. İlle de Başbakan ile resim çektirecekler. Bir saattir ayakta 'hazır ol' vaziyette dikilen dört genç kız, 24 saat beklemeye razı bir tevekkül ile kapıya yakın bir yerde saf tutmuş. "Vakit çok dar. Cuma namazı var" diye hayal kırıklığı yaşamamalarını sağlamak üzere bir cümle kurmaya niyetleniyorum. Onlar kendilerinden gayet emin. Tıp-Hazırlık okuyan Yıldız, "Koruma ağabeylerden izin aldık. Bize burada beklememizi söylediler. Bekleriz" diyor. Bekliyorlar... Bekleyen öğrenciler muratlarına eriyor.

ARNAVUTLARIN 'TETOVA'SI

Makedonya'da mülki idare yok. Şehrin bütün idaresi belediyenin sorumluğu altında. Dolayısıyla Üsküp'ten yola çıkarak vasıl olacağımız yerler belde olarak geçiyor. Ama alışkanlık ile bendeniz şehir demeye devam edeceğim. Bazen insanlar kimliğini ülkeye, doğduğu şehre borçlu olur; bazen şehirler bağrından çıkardıkları alimler, sanatçılar, devlet adamları ile kendilerini unutulmaz kılar. Türklerin Kalkandelen, Arnavutların Tetova dedikleri şehir böyle bir şehir. Başbakanımız Cuma namazını Kalkandelen Alaca Camii'nde eda ediyor.

YÜREĞİ GÜZEL İNSANLAR İKLİMİ DE GÜZELLEŞTİRİR

Kalkandelen'de bir taraftan başbakanımızı dinlemeye çalışıyorum bir taraftan halkın konuşmalarına kulak kesiliyorum. "Evinize geldim daha önce" diyor Başbakan, "meşhur pitanızdan yedim, bozanızdan içtim." Evinize geldim cümlesinde durup biraz eyleşmeli. Konuşmanın ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkıları ile yapılmış kız Kur'an kursunda dinleniyoruz. Genç bir kız ile Sümeyye Erdoğan'ın içten iletişimi dikkatimi çekiyor. Sümeyye Erdoğan için 'arkadaşım' diyor adının Meryem olduğunu öğrendiğim genç kız. "Arkadaşım". "Okuldan mı?" diye soruyorum. "Hayır" diyor "Kosova'da evimize geldi. O zaman arkadaş olduk." Hallerini görseniz, çocuklukları beraber geçmiş zannedersiniz. AK Parti'nin "Aynı suyu içmişiz biz" dizelerinin dünyanın dörtbir tarafındaki etkisini anlayabilmek için Meryem ile Sümeyye'nin sohbetine tanık olmak gerekiyor.

ÜÇ ÇOCUĞA İTİRAZ VAR: 'YETMEZ BAŞBAKANIM!'

Kalkandelen'den Vrapçiste'ye doğru yol alıyoruz. Minibüsün camlarından el sallaya sallaya. Başbakan Vrapçiste'de Türkiyeli işadamlarının katkıları ile yapılmış ilkokulun açılışını yapacak. Meydanda büyüklerden çok çocuklar var. Başbakan konuşuyor, 'üç çocuk' diyor. Dinleyicilerden biri bağırıyor: "Üç yetmez!" Başbakan cümlesini tekrarlıyor "Ben en az üç dedim." Beş, yedi, dokuz diye devam ediyor rakamlar. Gittiği her yerde veren el vurgusu yapıyor Başbakan. Veren elin önemi, ekonomik büyümden bahsedilen her cümlenin alkışlarla kesilmesiyle daha iyi anlaşılıyor.

İLKOKULDA ÜÇ ALFABE

Makedonya multi-etnik bir kimliğe sahip. Bunun ne demek olduğunu anlamanız için okuldan içeri girip sınıfların kapısını açmalısınız. Bir sınıfta Türkçe ders görüyor öğrenciler, başka bir sınıfta Arnavutça, başka bir sınıfta Makendonca.

Türkçe ders gören sınıftaki çocukların kitaplarına bakıyorum. Kötü baskı. Neredeyse her sayfada aynı resimler. Makedon çocukların sınıfına giriyorum. İngilizce dersindeler. İngilizce kitapları anlatmama gerek var mı? Baskısının, resimlerinin, sayfa tasarımının özelliklerini biliyorsunuz muhakkak.

Sıkıntı ne biliyor musunuz? Bu çocuklar birbirleriyle anlaşmak için birbirlerinin lisanını öğrenmeyecek. Her biri ana dili olmayan başka bir lisan üzerinden, yani kendini azalta azalta 'İngilizce' üzerinden iletişim kurmaya mecbur.

GOSTİVAR'DA BAYILACAĞIM

Başbakan her gittiği yerde halka hitap ediyor. Her defasında taze bir heyecan ile. Başbakan konuşuyor, ama enerjisi tükenen biziz ne hikmetse. Gostivar'da Başbakan'ı selamlayan kalabalığın içine girmeye dermanımız kalmıyor.

Saat 17. Sabah kahvaltımı 7'de yaptım. Açlıktan ve susuzluktan ha bayıldı ha bayılacağım. Yiğit Bulut börekçiyi gösteriyor. Börekçiye oturunca etrafı daha iyi görmeye başlıyoruz. Balkonlarda AK Parti bayrakları var. Başbakan'ın halka hitap ettiği meydanın tam karşısında dev bir Obama resmi var: 'Obama Kuaför.' Börekçide hemen arkamızda oturan gençler siparişler konusunda yardımcı oluyor. Niye burada oturuyorlar diye şaşırıyorum biraz. Ama sonra mesele anlaşılıyor. Bu gençler Üsküp'ten bu yana Başbakan'ı konvoy olarak takip etmiş. "Kalkandelen'de 'One minute' pankartını biz açtık" diyor Fatih Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği eğitimi gören Sevgin. Adreslerini yazmaları için verdiğim deftere yazdıkları cümleler: "Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Turgut Özal'dan sonra bizleri unutmayan Başbakanımız R.T.Erdoğan. Allah razı olsun."

'VİTAMİN AGA' RESTORAN

Dizlerinin üstünde, iki büklüm sakallı bir dede Başbakanın gelmesini bekliyor. El pençe divan vaziyette. Amcanın o bekleyişi içimi dağlıyor. Sıra halinde bekleyen diğerlerine bakıyorum. Bekleme estetiği içinde, dua ile bekleyişleri ne çok şey söylüyor. Kime? Kalbi olanlara elbet. Kalbi ve basireti olanlara. Yemek başlamadan önce Sayın Başbakan "Geç oldu. Ohri'ye gitmeyelim ne dersiniz?" diye soruyor bizim masaya. Gecenin safı olarak atılıyorum: "Çok iyi olur efendim."

Esasında "Siz bilirsiniz efendim" demek icap eder. Göz hizasından iletişim kuran Başbakan'a karşı, olanca saflığımla cevap veriyorum. Sonra gece boyu arkadaşlara izah etmek zorunda kalıyorum: "Gece gördüğümüz Ohri, Ohri olmayacak. Nasibi başka bir güneymiş. Oradaki insanlar bizi beklemesin. Yarın meclis açılacak zaten."

KÖYLER GÖKYÜZÜNDE NUR

Ohri'ye değil Üsküp'e doğru yola çıkıyoruz. İclal Aydın kendini iyi hissetmiyor, üşüyor. İclal'e vermek için şalımı bulmaya çalışıyorum. O esnada Mustafa Ünal, "Fatma Hanım siz seversiniz bu manzarayı solunuza bakın" diyor. Soluma bakıyorum. Şaşkınlıktan öleceğim. Aman Yarabbi! Bu nedir! Bu göklerde kurulmuş bir şehir midir? Başka alemlere mi açıldık? Susuzluktan ölmedim ama o an heyecandan öleceğim. "Bu nedir Mustafa Bey?" "Şar Dağları'nın zirvesine kurulmuş köyler bunlar."


Çeyiz paralarıyla onarılan cami

Kalkandelen Alaca Camii, Osmanlı Barok stilini tek başına temsil etme özelliğine sahip eşi benzeri olmayan bir cami. Ne söylesem yarım. Ne söylesem eksik. Çünkü hakikaten çok farklı, çok renkli bir cami. Caminin duvarları peygamber isimleri, Mekke-Medine çiçek tasvirleri ile bezenmiş. Dış cepheleri, dörtgen şeklinde renkli kalem işleriyle süslü.

15'inci yüzyılda inşa edilen cami, 17'nci yüzyıl sonlarında Kalkandelen'de meydana gelen yangında büyük hasar görmüş. Onarılmasını Mutasarrıf Abdürrahim Paşa'ya borçlu. Caminin onarımı hüzünlü bir hikaye ile unutulmaz kılınmış halk arasında. Rivayete göre (ki bu rivayeti kendisini Üsküp'deki oğlum olarak gönlüme yazdığım, Semih Şahin'e borçluyum) Abdurrahim Paşa iki kızını da ince hastalıktan kaybetmiş. Caminin onarımı kızların çeyiz parası ile yapılmış.

Bu rivayeti Cuma namazını eda ettikten sonra öğrendik. Lakin vaktin girmesini beklerken; caminin içindeki kalem işlerine bakarken; duvarlardaki resimlerin bendenizde asılmış çeyiz izlemini uyandırdığını sizlerle paylaşmalıyım.


Tekkede bir muarız Bektaşi

Kalkandelen Harabati Tekkesi sahiden harap. Tekke harap, lakin tekkeyi bekleyen derviş tekkeden daha harap. Muhabbetin bütün yolları, dervişte yokuşa, sarp kayalıklara çarpıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın ne kadar sabırlı ve gayretli olduğunu Harabati Tekkesi'nde o öfkeli derviş ile sohbet ederken gördüm. Derviş gardını almıştı. Arnavut kökenli din görevlisini Başbakan'a şikayet ediyordu hiçbir tercümeye gerek kalmayacak akıcı bir Türkçe ile. Bektaşi dervişi, kendisini Müslümanlığın dışında bir yere yerleştiriyor. "Bunlar" diyor, Arnavut kökenli din adamından şikayet cümlelerine başlayacağı zaman. Başındaki sarıktan, "Müftü" olduğunu tahmin ettiğim zat Bektaşi dervişinin iddialarına cevap veriyor. Ama o cevapları anlamak için tercümeye ihtiyaç duyuyoruz. 'Bunlar' ve 'onlar' olmanın ateşi kalbimi Harabati tekkesinden daha harap hale getiriyor. Diline aşina olduğumuz gönlümüze aşina değil, aramızda 'mütercim' var.

HARABATİ'DE KAMERİYE

Tekkede çok güzel el işçiliğine sahip ahşap bir kameriye var. Bektaşi dervişin muhabbetsiz karşılayışı o kadar çok gönlümü yordu ki, o kameriyeyi göremezdim. Yolculuk boyunca arkadaşlarım "Fatma Hanım siz bunu seversiniz" diyerek bana mekanları, manzaraları ikram etti. Buradaki kameriyeyi onun için Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'e borçluyum.


Kudretini anlamak için dışarıdan bakmak lazım

Üsküp Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Çoban'la Taşköprü üzerinde koyu bir sohbete dalıyorum...

Üsküp'ün en yüksek binalarından birisinde büronuz. Türkiye'den Üsküp'e gelenler hiç yabancılık çekmiyordur herhalde...

Makedonya'da Türkçe yayın yapan iki gazeteden biriyiz, Türkiye menşeli bir yayın organı olarak da tek gazeteyiz. Dolayısıyla burada tirajımızın ve tabanda bulduğumuzun karşılığın yanı sıra temsil gibi bir misyonumuzun olduğunu da düşünüyorum. Türkiye'den Makedonya'ya gelen ve piyasa yoklaması yapan bir kısım insanlar tabelamızı görünce bir aşina yer bulduğu sevinciyle merkezimizi ziyaret ediyor. İşle ilgili bilgiler danışıyor. Hatta yıllar önce Makedonya'dan Türkiye'ye göç etmiş ailelere mensup bir insan gelip, dedelerinin yaşadığı yerleri merak ettiği için burada olduğunu söyleyip, adres falan soruyor... Biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz, çünkü iki ülke ilişkilerini geliştirmek ve bu diyarlarda ülkemize hizmet etmek için buradayız.

Başbakanımızın Makedonya gezisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'mizin zaman zaman yoğunlaşan kısır çatışmalara rağmen aslında ne kadar büyük bir devlet olduğunu anlamak için sanıyorum ülkemize biraz dışarıdan bakma gerekiyor. Tarihte sık sık bunalımların yaşandığı bir coğrafya Balkanlar. Dolayısıyla, güçlenen ve bu gücünü yakın coğrafyasında barışın daha da yerleşmesi için sarf eden bir Türkiye, Balkanlar için önem arz ediyor. O bakımdan başbakanımızın gelişi burada çok olumlu bir atmosfer oluşturdu. Burada Türkler ve Arnavutlar kadar, çoğunluğu teşkil eden etnik grup olan Makedonlar da ziyareti sevinçle karşıladılar. Çünkü bugünlerde Makedonya'da, bağımsızlığın 20. yılı kutlanıyor. Dolayısıyla zamanlama olarak geziyi daha da anlamlı kılan bir tarih sözkonusu.


Makedonya Türkiye'nin dostu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son Makedonya gezisinin Makedonya'ya yaptığı en önemli katkı nedir sizce?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu ziyareti sırasında, Makedonya'nın komşusu Yunanistan ile yıllarca açık kalan isim sorununa değinip, Makedonya'nın anayasal adıyla tanınması ve Makedon halkının kendi anayasal adını koruması hem hukuki, hem de doğal hakkı olduğunu bastıra bastıra söylemesi, Türkiye Cumhuriyeti, Makedonya halkı karşısında sağlam kardeş dost ülke olduğunu bütün dünyaya duyurmuştur.

Ekonomik ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sn. Erdoğan, Makedonya ekonomisine destek veriyor. Makedonya'ya Türk işadamlarını gelmesini ve yatırım yapmalarını teşvik ediyor. Makedonya ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 1 milyar dolara çıkarılması yönündeki çalışmaları, Makedonya'da sevinç ve hoşnutla karşılanmıştır.


BiTTi
13 yıl önce