'Dünyada her yıl kanser olan 12 milyon insandan 7,5 milyonu ölüyor.' Bu rakamlar dünyanın genelini ilgilendirdiği için Türkiye'de kimsenin ilgisini çekmiyor. Oysa Türkiye'nin kanser yarası da çığ gibi büyüyor ve birilerin bir şey yapması gerekiyor. Her yıl 200 bin insanımız kansere yakalanıyor. Ölümlerin yüzde 20'sinin sebebi olan kanser 2013'te de 75 bin kişinin ölüm sebebi olarak kayıtlara geçecek. Uzmanlar bu karamsar rakamlar karşılık umudun kaybedilmemesini istiyor. Onkologlara göre erişkin kanserlerinde yüzde 68'lere varan oranda tedavide sonuç alınabiliyor. Çocuk kanserlerinde ise bu oran yüzde 80'lere ulaşıyor. Yani 10 çocuktan 8'ini iyileştirmek mümkün. Ancak küçük bir şart var: Doğru tedaviye zamanında ulaşabilmek ve erken tanı.
Ulusal Kanser Kongresi Başkanlığını yürüten Prof. Dr. M.Tezer Kutluk, 'Durum acil, eğer böyle devam ederse sadece nüfus artmasından dolayı 2030 yılında her yıl kanserden ölen kişi sayısı 12-13 milyonu bulacak. Bu nedenle durum gerçekten acildir bir toplum ve halk sağlığı sorunudur. Sivil toplumun, devletin, basının hepimizin ortak sorunudur. Bu konuda yapılacak çok şey var' diyor.
'Kanseri tarihin derinliklerine gömebiliriz' diyen Kutluk, sözlerine şöyle devam ediyor: 'Çünkü kanser yüzde 30'u korunulabilir. Bugün erişkin kanserlerinde yüzde 70, çocuk kanserlerinde yüzde 80'lere ulaşan tedavi başarıları ile çok yolun alındığı bir hastalıklar grubu.'
Erkeklerde ki kanser ölümlerinin yüzde 40'ının tütünle ilişkili olduğuna dikkat çeken Tezer Kutluk sözlerini şöyle sürdürüyor: 'Eğer bir ülkede erkeklerdeki kanser ölümlerinin çoğu akciğer kanserinden oluyorsa tütüne geçit yok sözünü söylemek zorundayız. Bu hem maliyet, hem can her açıdan Türkiye'nin onkoloji camiası tütüne izin veremez.'
Prof. Dr. Sedat Koca da Türkiye'nin kanser gerçeğinde sigaranın etkisinin altını çiziyor. 30 senelik meslek hayatında sigara içmeden kanser olan sadece iki kişi gördüğünü belirten Koca 'Birisinin kocası çok fazla içiyormuş yani pasif içici, ikincisinin de muhtemel kanser olma nedeni babasının Ereğli Demir-Çelik'te mühendis olmasıydı.'
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Pınar Saip bugün için doğru tedavi edilebildiğinde kanserin yüzde 70'inin önlenebildiğine dikkat çekiyor. Çevresel faktörler ve diğer faktörlerden korunduğumuzda kanserden korunabileceğimize vurgu yapan Saip, umut ve umutsuzluk tacirlerine dikkat çekiyor.
Her yıl 200 bin kişinin yakalandığı kanser için bilinen 4 farklı tedavi yolu var. Kanserin çeşidi ve gelişimi uzmanlar tarafından farklı tedavilerin tercih edilmesine neden oluyor.
Cerrahi Müdahale: Ameliyatla kanserli hücrelerin oluştuğu noktayı vücuttan kesip çıkartarak uygulanan tedavi.
Radyasyon (ışın) Tedavisi: Radyasyon tedavisinde kanser hücrelerini öldürmek ve tümörü küçültmek için x-ışınları veya diğer yüksek-enerjili ışınlar kullanılıyor.
Kemoterapi: Kemoterapi haplar şeklinde ağız yoluyla ya da iğne aracılığıyla damar veya kaslara verilerek uygulanıyor. Kemoterapide verilen ilaç kan dolaşımına girerek tüm vücudu dolaşıyor. Hedef organlardaki kanser hücreleri dışında vücuttaki tüm kanser hücrelerini ya da sağlıklı hücreleri de öldürebiliyor.
Alternatif Tıp: Modern tıbba yardımcı olan bitkisel yöntemler, tedaviyi uygulayan doktorun tavsiyesine bağlı olarak bağışıklık sistemini güçlendirmek için tercih ediliyor. Böylece vücudun kendi kendine iyileşmesine fırsat tanınıyor.
Vücutta hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan kötü hücrelere kısaca kanser deniyor. Bilinen 18 farklı çeşidi olan kanser, oluştuğu dokuya bağlı olarak adlandırılıyor. Tümörler ilk hangi organda başladıysa, hastalık ona göre sınıflandırılıyor. Örneğin ilk tümörler akciğerde oluşmaya başladıysa, oluşan kansere 'akciğer kanseri' deniliyor. Kanser hücreler bulundukları bölgelere yakın dokulara ulaşarak, kan ve lenf sistemiyle vücudun diğer taraflarına yayılıyor. Vücut hücrelerindeki bu değişikliğin sebebi ise çevresel ve içsel nedenler. Kimyasallar, radyasyon ve virüsler olarak adlandırılan insanın çevresindeki nedenler ile hormonlar, bağışıklık bozuklukları ve genetik nedenlerin hepsi birlikte veya tek başına hücreleri etkileyerek uzun yıllar içinde kansere neden olabiliyor.
Tüm dünyada kalp ve damar hastalıklarından sonra en çok ölüme neden olan hastalık grubu kanser nedeniyle ABD'de 1900 yılında yüzde 3 olan ölüm oranı 2000 yılında yüzde 24'e çıktı. ABD'de yüzyılda kanserden ölüm oranı 8 kat arttı. Uzmanlar kanserdeki artışı yaşam süresinin uzamasına bağlasa da bu yanlış bir inanış. Çünkü aynı zaman içinde 65 yaşın üzerindekilerin nüfusa oranı yüzde 4'ten yüzde 12'ye çıktı. Bu noktada kanserin artmasının temel nedeni yaşlı nüfusun artışı olarak gösterilemez. Coğrafyaya göre de değişen kanser, tıbbi imkânların son derece az olduğu gelişmekte olan ülkelerde de var. Fakat burada yaşayan insanların gelişmiş ülkelere göç ettikten bir iki yıl sonra kanser sıklığı artıyor. Bu durum kanserin, genetik nedenlerden çok çevresel nedenlere bağlı olduğunu ve bunun önlenebileceğini düşündürüyor. Akraba evliliklerinde aşırı bir artış olmadıkça genetik hastalıkların artması da mümkün olmuyor.
Örneğin mangal teknikleri bilinmezse mangal kanser aracı haline gelir. Temiz ve bol suyla meyve sebzeyi yıkayıp böcek ve ilaçlarını ortamdan uzaklaştırmalıyız. Bütün besin gruplarından beslenmeyi yerine getirmezseniz ve gitgide şişmanlarsanız kansere hoş geldin demeye hazır olun.
Londra'da Dünya Kanser Araştırma Vakfı'nın düzenlediği Kanser ve Beslenme konulu konferansta WCRF'ın Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü'yle ortak hazırladığı raporu Yeni Şafak'a anlatan Beslenme Uzmanı Dr. Yasemin Bradley, kilo kontrolü ile kanser arasında paralel bir ilişki olduğuna dikkat çekiyor. 21 yaşından itibaren normal Vücut Kitli Indeksi (kilo / boy karesi) değerlerinde kalmaya çalışılmasının önemine dikkat çeken Brendley, bel çevresi ölçüsünün artmasından kaçınılması gerektiğini ifade etti.