|

Mescid-i Aksa'nın altını oydu, üstünden saldırıyor

İsrail'in Mescid-i Aksa'nın altında ve çevresinde gerçekleştirdiği kazı çalışmaları hızla sürerken, Kıble Mescidi ve Kubbet-üs Sahra'ya yönelik saldırılar da her geçen gün artıyor. Mescid-i Aksa'nın işgalini engellemek için 'ribat nöbeti' tutan Filistinlilere gaz bombalarıyla müdahale eden İsrail güçleri, mescide giriş çıkışları da tamamen durdurdu. Artan baskınlarla ilgili olarak Hamas'ın kurucularından Seyyid Ebu Musamih, yazar Ahmet Varol ve Mirasımız Derneği'nden Numan Balcı'nın görüşlerini aldık.

Nuriye Çakmak
00:00 - 17/04/2014 Perşembe
Güncelleme: 19:34 - 7/09/2015 Pazartesi
Yeni Şafak

Mescid-i Aksa ve Kıble Mescidi 'ne birkaç yıl öncesine kadar Kudüs'teki radikal gruplar ve saldırgan Yahudilerin dini bayramları bahane ederek gerçekleştirdikleri baskınlar, son aylarda düzenli, talimatlı ve hazırlıklı saldırılara dönüşmüş durumda. Mescid-i Aksa'nın içinde ibadet eden Müslümanlar, İsrailli asker ve polislerin saldırganları korumasına rağmen mescitleri terk etmeyerek direniyor. Geçtiğimiz günlerde Aksa Vakıf ve Kültür Mirası Kurumu yaptığı yazılı açıklamada, "50'si öğrenci, 250'si yerleşimci olmak üzere 300 kişinin, İsrail askerlerinin koruması altında Mescid-i Aksa'yı bastığını" bildirdi. Kudüs'teki İslami Vakıflar Genel Müdürü Şeyh Azzam el-Hatib de, Mescid-i Aksa'yı basan Yahudi yerleşimcilerin sayısının çok fazla olduğunu ve ilk defa bu kadar fazla Yahudi'nin baskın düzenlediğini belirterek Müslümanları duyarlı olmaya çağırdı.



Yerleşimciler saldırıyor, askerler bahane ediyor

2000 yılında Ariel Şaron'un Mescid-i Aksa'ya girmesiyle başlayan ikinci intifada hafızalarda yerini korurken, artan baskın ve saldırıların üçüncü intifadaya yol açması ihtimali ön plana çıkıyor. Özellikle geçtiğimiz Mart ayında artış gösteren baskın ve saldırılar ise hız kesmeden sürüyor. Onlarca İsrail askeri gruplar halinde avluda toplanıp rehber eşliğinde Mescid-i Aksa'nın bahçesinde turlar atıp hatıra fotoğrafları çektiriyor. Baskınlar sırasında Müslümanları tahrik eden yerleşimciler, olay çıkararak İsrail askerlerinin mescidin içine müdahale etmesini sağlıyor. Mescitte ibadet eden Müslümanların üzerine gaz bombaları yağarken her müdahalede onlarca Müslüman yaralanıyor.




10 bine yakın Yahudi Aksa'ya baskın gerçekleştirdi

'Heykel Örgütleri' adıyla bilinen fanatik Yahudi örgütleri, taraftarlarını ve Yahudi toplumunu, Şubat ayı içinde Mescid-i Aksa'nın El-Mağaribe Kapısı önünde toplanmaya ve Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyerek mescide İsrail bayrağı dikmeye yönelik çağrılarda bulundu. Filistinli gençlerse mescitte nöbet bekleyerek bu saldırılara engel olmuştu. Her Cuma 50 yaş altı gençlerin Mescid-i Aksa'ya girişlerini yasaklayan İsrail, keyfi uygulamalar ve yasaklarla gerilimi tırmandırıyor. Vadi Hulve Bilgi Merkezi'nin, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya düzenlediği baskınlarla ilgili raporunda 2013 yılında 9050'den fazla Yahudinin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini açıklaması durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.



"Arap Baharı sekteye uğradı, İsrail bunu fırsat biliyor"

Hamas'ın kurucu kadrosu arasında yer alan parlamento üyesi Seyyid Ebu Musamih'a göre geçmiş yıllara göre büyük artış gösteren bu saldırı ve baskınların nedeni mescidin sahasını tamamen ele geçirmek ve Mescidi Aksa'nın büyük bir kısmını Yahudileştirerek bölgede bir Yahudi mabedi inşa etmek. İsrail'i saldırıları arttırmasının nedeni olarak barış müzakerelerinin çıkmaza girmesini ve Arap baharının istikrarını kaybederek sekteye uğraması olduğunu söyleyen Musamih, Arapların şuan zayıf bir dönemden geçtiklerini ve İsrail'in bunu fırsat bildiğini söylüyor.



"Bu dava sadece Filistin'in davası değil"

Önce Mescid-i Aksa'yı, daha sonra Kudüs bölgesini ve ardından da tüm Batı Şeria topraklarını 2020 yılına kadar Yahudileştirmenin İsrail'in en büyük planı olduğunun altını çizen Seyyid Ebu Musamih, bu girişimlerin Filistin topraklarında Yahudi nüfusunun Filistinlilerin nüfusunu geçinceye kadar devam edeceğini belirtiyor. Barış görüşmelerinin ilerlememesi ve Filistin halkının İsrail'in barışa yanaşmayacağını bilmesi nedeniyle, artan saldırıların Filistinlilerin sabrını zorladığının belirten Musamih, İslam alemini sabır, sebat, mukavemet ve direniş noktasında Filistinlilerin yanında olmaya çağırıyor; “Bu dava tüm İslam dünyasını ilgilendiriyor, yalnızca Filistin'i değil. İslam dünyasının ayağa kalkması gerekiyor."



"Davası olan adam"

Türkiye'nin duruşunu nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Seyyid Ebu Musamih, Türkiye'den bahsetmek için sadece bugünün ele alınmasının haksızlık olacağını belirtiyor. “Türkiye, tarihinden bu yana Mescidi Aksa'yi koruyup hamiliğini üstlenmiştir" diyen Musamih, “Osmanlı Devleti 400 yıldan fazla Mescid-i Aksa'yı ve Kudüs bölgesini korudu, nitekim Abdülhamid han, onun bir parçasını dahi satmadı" diyor. Recep Tayyip Erdoğan için ise, “Filistinliler ayırt etmeksizin Türk halkını çok sever ancak Erdoğan onlar için önemli bir isim. Çünkü onu "davası olan adam" olarak görüyorlar" açıklamasında bulunuyor.



“Baskınlar planlı ve organize bir şekilde yapılıyor"

İslam dünyası, özellikle Ortadoğu ve Filistin'le ilgili çalışmalarıyla tanınan yazar Ahmet Varol, İslâm âleminin dikkatlerinin Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı başlatılan halk hareketlerine yönelmesinden özellikle de son dönemde Suriye ve Mısır üzerinde yoğunlaşmasından istifade ederek Mescidi Aksa'yı hedef alan saldırı ve baskınlarını artırdığını belirtiyor. Baskınların planlı ve organize bir şekilde gerçekleştirildiğine işaret eden Varol, işgal güçlerinin bu baskınlarda çoğunlukla radikal Yahudi gruplardan yararlandığına dikkat çekiyor. “Bu baskın ve saldırıları düzenlemede kendilerini bu derece cüretkâr hissedebilmelerinin sebebi işgal devletinin silahlı güçlerinin kendilerini himaye etmesidir" diyen Varol, bu himaye aynı zamanda teşvik anlamı taşıdığına dikkat çekiyor.



Mescid-i Aksa'yı bölme planı

Ahmet Varol, başlangıçta İsrail'in planının Mescid-i Aksa'yı birden yıkarak yerine bir Yahudi mabedi inşa etmek olduğunu ancak tepkilerden çekinerek el-Halil şehrindeki Hz. İbrahim Camisi'nde yaptığı gibi kademeli bir şekilde dönüştürme planını devreye soktuğunu söylüyor. Bu planın sonucu olarak uzun yıllar cami olarak korunan Hz. İbrahim Camisi'nin üçte ikisi havraya dönüştürülmüş durumda. Aynı planı Mescidi Aksa üzerinde uygulayabilmek için bu mabedi Yahudilerle Müslümanlar arasında paylaştırmayı öneren bir yasa tasarısının parlamento gündemine alındığına vurgu yapan Varol, bu projenin altyapısını hazırlamak için söz konusu Yahudi gruplarının öne sürülerek sık sık baskın düzenlendiğine dikkat çekiyor.




Ahmet Varol üçüncü intifada için ise şunları söylüyor; "Müslümanlar baskınların arka planını bildiği için tedbirliler. Baskınların önüne geçmek için mümkün mertebe Aksa'yı boş bırakmamaya ve namazlarını burada kılmaya çalışıyorlar. Buna karşı işgal yönetimi de bir tedbir alarak özellikle erkeklere yaş sınırı koyuyor ve bazen 50 yaşın, bazen 40 yaşın altındakileri içeri sokmuyor. Bu uygulamalar da çatışmalara neden oluyor. İşgal yönetiminin Mescidi Aksa külliyesini paylaştırmakla ilgili yasa tasarısını parlamentoda kabul etmesi ve uygulamaya geçirmeye kalkışması durumunda Müslümanlar buna kesinlikle fiili bir tepkiyle karşılık vereceklerdir. Bu tepkinin küçük çaplı olacağını da sanmıyoruz. İşgal güçlerinin tavrı, tepkinin bütün bir halk tabanına yansımasına bu da yeni bir intifadanın patlak vermesine neden olabilir. Mescidi Aksa'yı hedef alan oyun son derece tehlikeli ve geniş çaplı bir oyundur. İslâm'ın ilk kıblesine ve harem mescitlerin üçüncüsüne sahip çıkma sorumluluğu sadece Kudüs'te yahut Filistin'de yaşayanların sorumluluğu değildir. Bu ümmetin ortak sorumluluğudur."





"Mescidin zaman veya mekan olarak bölünmesi için çalışıyorlar"

Kudüs ve Civarındaki Osmanlı Mirasını Koruma ve Yaşatma Derneği, Şubat 2008'den beri Kudüs ve Mescid-i Aksa'da bulunan Osmanlı vakıflarını ve kültürel mirası kayıt altına almak, korumak, restore etmek, kayıp ve tahrip edilmiş eserlerin ortaya çıkarılmasını sağlamak, bölge hakkında bilinç oluşturup bilgilendirmelerde bulunmak için çalışıyor. Derneğin Genel Koordinatörlüğü görevini yürüten ve bölgeyi yakından takip eden Numan Balcı, İsrail'in Mescid-i Aksa'yı bölme planına dikkat çekiyor.


“İsrail parlamentosuna getirilen teklife göre Mescid-i Aksa iki şekilde bölünmek isteniyor" diyen Balcı, zaman veya mekan açısından bir bölünme düşünüldüğünü ve Müslümanların namaz vakitlerinde mescitte ibadet edip diğer zamanların Yahudilere ayırılması veya Mescid-i Aksa'nın belli bölümlerinin Müslümanlara ayırılıp diğerlerinin Yahudilere tahsis edilmesi isteklerinin olduğunu belirtiyor. “Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılan surların içinde kalan alanın tümü Mescid-i Aksa'ya dahildir ve bu 144 bin metrekarelik bir alandır" açıklamasında bulunan Balcı, Yahudilerin mekan olarak bölme girişimlerinde Müslümanlara ayırmayı düşündükleri alanın sadece kurşun kubbeli Kıble Mescidi'nden ibaret olduğuna vurgu yapıyor.



"Mescidin altında yapılan kazı çalışmalarının sayısı bile bilinmiyor"

Şuanda Mescid-i Aksa'nın altında yapılan sadece resmi kazı çalışmalarının sayısının yüzü bulduğuna dikkat çeken Balcı, gayrı resmi kazıların sayısının dahi bilinmediğini söylüyor. “Efendimiz Miraç hadisesinde burağını buraya bağladığı için bizim Burak Duvarı olarak adlandırdığımız, Yahudilerin ağlama duvarı dedikleri duvarın hemen yanında bir kapı var ve burası bir sinagoga açılıyor" diyen Numan Balcı, buradan Mescid-i Aksa'nın altında bir geçiş olduğunu ve Yahudilerin aktif olarak burayı sinagog olarak kullandığını belirtiyor. Numan Balcı, “Mescid-i Haram'ın altı oyulup altına bir sinagog yapıldı ve Yahudiler içinde ibadet ediyor desek yer yerinden oynar, aynı statüde olduğuna inandığımız Mescid-i Aksa bu durumda bugün. Ve kimsenin sesi çıkmıyor" siteminde bulunuyor.




"Mescitte çöküntüler başladı"

Aksa'nın içinde bulunduğu alanın özel bir statüsü olduğu ve ortak miras olarak kabul edildiği halde İsrail hükümetinin tek başına karar vererek kazılara izin verdiğini belirten Balcı, tarihi eser arama bahanesiyle altı oyulan Mescid-i Aksa'da çöküntüler yaşandığına dikkat çekiyor. “Siyonistler eski Süleyman Tapınağı'nın şu anki Mescid-i Aksa'nın bulunduğu alanın tamamının üzerinde kurulduğuna inanıyor ve buranın bir karış toprağını dahi Müslümanlarda bırakmamak için çalışıyorlar. Yeniden inşa edecekleri Süleyman mabedinin planları bile hazır. 2011 yılında Mescid-i Aksa'nın fiziki olarak bölünmesinin hayata geçirilmesi yönünde bir karar almışlardı. Bunun ilk adımı olarak mescidin içinde yer alan açık alanları, ağaçlıkları genel ve ortak kullanım alanı, park bahçe olarak ilan etti Kudüs Belediyesi. Böylelikle Yahudilerin giriş çıkışlarını kolaylaştırmayı, yaygınlaştırmayı, Müslümanların oradaki Yahudi varlığının baskın hale gelmesini kabullenmesini amaçladı. Bunun devamında mescidin paylaşımı da gelecekti ama oradaki Müslümanların tepkilerinden ötürü 2011 yılında bu gerçekleşemedi."



"En önemli tepkiyi Türkiye verdi"

İslam aleminin bu baskınlara karşı birlikte toplu bir tepki vermesi gerektiğini hatırlatan Balcı, "Bölünme projesi şu anda iç işleri bakanlı komisyonunda görüşülüyor. Henüz bir karar alınmış değil. Bekleyip göreceğiz. Şu ana kadar verilen tepkiler çok cılız. En önemli tepki Türkiye'den verildi Davos'ta. Onun dışında ciddi bir tepki hiçbir yerden gelmedi. Fakat unutmamak gerekir ki sadece Türkiye'nin tepki vermesiyle bir adım atılamaz" cümleleriyle İslam alemini, Arap Birliği'ni, İslam Teşkilatı'nı sorumluluk almaya çağırıyor.


#Mescid-i Aksa
#İsrail baskını
#Filistin
#Ahmet Varol
#Numan Balcı
#Seyyid Ebu Musamih
10 yıl önce