|

Avcı'dan 'atama' açıklaması

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programına göre, hangi öğretmenlik alanlarına atanacakları hem eğitimin kalitesi hem de öğretmenlerimizin yetiştirilmesi ve istihdamında hayati öneme sahip bir konu" dedi.

Aa
00:00 - 9/09/2013 Pazartesi
Güncelleme: 11:48 - 9/09/2013 Pazartesi
Yeni Şafak
Avcı'dan 'atama' açıklaması
Avcı'dan 'atama' açıklaması

Avcı, Bakanlığa bağlı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nce, Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi'nde düzenlenen "Öğretmenlik Alanlarına Atamada Esas Alınacak Yükseköğretim Programlarının Belirlenmesine İlişkin Mevcut Yapının Gözden Geçirilmesi Çalıştayı"na katıldı.

Bakan Avcı, eğitim sistemini ve toplumsal hayatın her alanını çok yakından ilgilendiren öğretmenlik alanlarına atamada esas alınacak yükseköğretim programlarının belirlenmesi hususunda, hem üniversitelerin hem de alandaki öğretmenlerin görüşlerini, önerilerini, değerlendirmelerini ve eleştirilerini almak istediklerini söyledi.

Bu programların, eğitim sürecinin, öğretim programlarının ve öğretmen yetiştirme olgusunun dinamik yapısı gereği sürekli gözden geçirilmesi ve yenilenmesi gereken bir alan olduğunu belirten Avcı, Bakanlığın ilgili tarafların görüşlerini alarak, bu gözden geçirmeyi yaptığını dile getirdi.

Avcı, kendileri bu yenilikleri yaptıkça "birilerinin" sürekli, "Eğitimi yap boz tahtasına çevirdiler" dediğini kaydederek, son olarak bu hususta 2009'da yürürlüğe giren esasların, aradan geçen 4 yıl içerisinde 6 kez değişikliğe uğramasına rağmen, yeni değişikliklere gidilmesi yönündeki taleplerin artarak devam ettiğini vurguladı.

Bakanlık olarak bu konuya "sadece yükseköğretimden mezun olanlara eğitim kolunda yeni istihdamlar açmak" olarak bakmadıklarının altını çizen Avcı, şöyle devam etti:

"Öğretim programlarıyla tespit edilmiş öğretmenlik alanlarına, hangi yükseköğretim alanlarından mezun olanların atanacağına ilişkin soruya en rasyonel cevabı bulmak üzerinde de yoğunlaşıyoruz. Bu çalıştay herşeyden önce konunun ilgili taraflarını biraraya getirmesi bakımından çok önemli. İletişim ve işbirliği olmadan yapılan bütün gayretli çalışmaların yetersiz kaldığını biliyoruz. İlgili taraflar biraraya geldiğinde ise birçok sorun daha etkili bir şekilde çözüm yoluna kavuşuyor. Dolayısıyla alandan gelen değerli öğretmenlerimizin ve üniversite hocalarımızın değerli görüş ve önerilerinin bu hususta yaşanan sıkıntıları ve sorunları aşmamızda bize yol gösterici olacağını öncelikle ifade etmek istiyorum. Öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programına göre hangi öğretmenlik alanlarına atanacakları hem eğitimin kalitesi, hem de öğretmenlerimizin yetiştirilmesi ve istihdamında hayati öneme sahip bir konu."

"Atatürk, eğitimdeki yenilikleriyle ve başöğretmen sıfatıyla anılmalı"

Konuşmalarını genelde resmi ve gayrıresmi olarak iki bölüm halinde yaptığını belirten Bakan Avcı, ilk bölümde çalıştayla ilgili düşüncelerini dile getirdiğini söyleyerek, program sunucusuna teşekkür etti.

Avcı, katıldığı pekçok programda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten söz edilirken ve saygı duruşuna davet edilirken "Atatürk ve silah arkadaşları" dendiğini, onların da vatana-millete hizmetini inkar etmediklerini dile getirerek, şu şekilde devam etti:

"Fakat özellikle eğitim ve kültürle ilgili toplantılarda hep istemişimdir ki; Keşke sunucu arkadaşımız, Atatürk'ü eğitimdeki vasıflarıyla, eğitime katkılarıyla, başöğretmenlik vasfıyla tanıtsa ve bizi öyle saygı duruşuna davet etse... Bugün arkadaşımız benim de düşündüğümden daha güzel ifadelerle bunu yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı görevine gelmeden önce de Talim ve Terbiye Kurulu'nun nasıl olduğu konusunda bazı ön fikirlerim vardı. İlkokuldan beri kitaplarımızı açtığımızda üçüncü sayfada 'Bu kitap, Talim Terbiye Kurulu'nun filan filan tarih sayılı kararıyla şu kadar adet bastırılmıştır' yazardı. Kurulun nasıl dehşetli bir kurul olduğunu o ibarelerden hatırlıyorduk. Daha sonra gerek hocalığımız gerek komisyon dönnemimizdeki çalışmalarımızda Talim Terbiye'nin aslında 'derin Milli Eğitim Bakanlığı' olduğunu ve bunun da gizli bir anayasası, o anayasada 80 sayılı karar olduğunu öğrendim. Bir şey sorduğunuz zaman kısık sesle '80 sayılı karar efendim' deniyordu. Yani 'Fazla kurcalama burada bir şeyler var' anlamına gelen ses tonuyla söyleniyordu. Bugün burada siz böylesine netameli bir konuda inşallah bize yardımcı olacaksınız."

11 yıl önce