|

'Türkiye ideolojik gösterilere feda edilemez'

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Koç: "Birtakım siyasi partiler, kuruluşlar ve kesimler, Türkiye'yi Batı'dan koparmayı bir siyasi alternatif görüyor. Türkiye, bugünkü kadar Avrupa ile bütünleşme ihtiyacı içinde olmadı." dedi..

Cihan
00:00 - 8/06/2007 Cuma
Güncelleme: 19:24 - 8/06/2007 Cuma
Yeni Şafak
'Türkiye ideolojik gösterilere feda edilemez'
'Türkiye ideolojik gösterilere feda edilemez'

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, birtakım siyasi partiler, kimi kuruluşlar ve kesimlerin, Türkiye'yi Batı dünyasından koparmayı bir siyasi alternatif olarak ülkenin önüne koymak için büyük bir çaba harcadıklarını ifade etti.


Koç, "Bizi kesinlikle geriye götürecek olan bu görüşlerini seçim vesilesiyle ülke genelinde yayma gayreti içindeler. Bunun en somut örneğini de, Türkiye'yi AB dışında tutmaya çalışarak gösteriyorlar. Üstelik de yurt dışındaki yeminli Türkiye düşmanları ile aynı amaçta buluşma pahasına" dedi.


Türkiye'yi küresel gelişimin dışına çekmeye, yeniden içine kapalı devletçi bir çizgiye oturtmaya, yüzünü Batıdan başka yönlere çevirmeye çalışmanın, onu yalnızlaştırmak ve geri kalmaya mahkûm etmekle eş değer olduğuna dikkat çeken Koç, "Türkiye'yi mevcut yolundan saptırmaya çalışanlar, seçmenlere, Türk insanına hangi kaynaklarla, nasıl bir gelecek yaratmayı tasarladıklarını bütün açıklığıyla anlatmak zorundadırlar. Çocuklarımızın geleceği seçim meydanlarının basit siyasi mücadele taktiklerine veya ideolojik gösterilerine feda edilemez. Oy istemek için halkın karşısına çıkanlardan, meydanlarda sorumlu siyaset yapmalarını bekliyoruz" diye konuştu.


Sabancı Center'da düzenlenen TÜSİAD YİK toplantısının açılışında konuşan Mustafa Koç, siyasi partilerin vitrin yenileme ve yeni isimleri kamuoyuna duyurma çalışmalarına hız verdiği bu günlerde, aynı coşkulu çabayı parti programlarının paylaşılmasında da görmeyi arzu ettiklerini kaydetti.


"GELECEĞİMİZ BASİT SİYASİ MÜCADELE TAKTİKLERİNE VEYA İDEOLOJİK GÖSTERİLERİNE FEDA EDİLEMEZ"


Koç, Türkiye'nin Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya, Akdeniz ve Orta Doğu'da oluşturduğu veya geliştireceği siyasal ve ekonomik işbirliklerinin bir alternatif siyaset değil, AB hedefinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak önemli bir koz olarak görülmesi, her iki politikanın birbirine paralel gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Koç, AB'ne tam üyeliğin gereklerini yerine getiren ama aynı zamanda da, tarihsel ve kültürel hinterlandı ile sağlam ilişkiler geliştiren bir Türkiye'nin Avrupa nezdinde güçleneceğini kaydetti. Mustafa Koç, şöyle devam etti:


"Türkiye'de iktidarda kim olursa olsun, ülkenin yüzünün Batıya dönük olmasını temin etmek, AB ile tam üyelik sürecinin gereklerini yerine getirmek, piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla egemen olduğu, laik-demokratik, dışa açık bir Türkiye için çalışmak zorundadır.

Türkiye'yi küresel gelişimin dışına çekmeye, yeniden içine kapalı devletçi bir çizgiye oturtmaya, yüzünü Batıdan başka yönlere çevirmeye çalışmak onu yalnızlaştırmak ve geri kalmaya mahkûm etmekle eş değerdir. Bunu ulusal çıkar söylemiyle cilalayarak veya dini ideolojilerle soslayarak, geçerli bir politika seçeneğiymiş gibi sunmak akla ve sağduyuya sığacak anlayışlar, yaklaşımlar değildir.


Türkiye'yi mevcut yolundan saptırmaya çalışanlar, seçmenlere, Türk insanına hangi kaynaklarla, nasıl bir gelecek yaratmayı tasarladıklarını bütün açıklığıyla anlatmak zorundadırlar. Çocuklarımızın geleceği seçim meydanlarının basit siyasi mücadele taktiklerine veya ideolojik gösterilerine feda edilemez. Oy istemek için halkın karşısına çıkanlardan, meydanlarda sorumlu siyaset yapmalarını bekliyoruz."



SİYASET SAHNEMİZDE ADETA BİR "AKIL TUTULMASI" İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"


Mustafa Koç, "Çünkü geçtiğimiz birkaç ay içinde ülkede tartışılan konulara ve sergilenen yaklaşımlara baktığımızda, Türkiye'yi hedefleri doğrultusunda daha ileriye götürecek bir dinamiğin ışıklarını görmekte zorlanıyoruz. Siyaset sahnemizde adeta bir "akıl tutulması" ile karşı karşıyayız" diye konuştu.


Türkiye'nin potansiyelleri, Türk insanının dinamizmi, aslında bütün bu gelişmeleri çok daha hızlı ve güçlü gerçekleştirmeye elverişli olduğuna dikkat çeken Koç, şöyle dedi:


"Eğer bazı konuları ulusal stratejimiz haline getirirsek, bazı hedeflerimiz partiler üstü olursa, bugüne kadar oluşmuş olan zemini bir sıçrama tahtasına dönüştürebiliriz diye düşündük. Bu sıçrama tahtasıyla, gelişmiş ülkeler arasında yer alma hedefimizi gerçekleştirebileceğimize inandık. Bunu da her fırsatta dile getirdik. AB'ne tam üyelik idealine de işte bu nedenle dört elle sarıldık. Oysa bugün bakıyoruz ki, birtakım siyasi partiler, kimi kuruluşlar ve kesimler, Türkiye'yi batı dünyasından koparmayı bir siyasi alternatif olarak ülkenin önüne koymak için büyük bir çaba harcıyorlar. Bizi kesinlikle geriye götürecek olan bu görüşlerini seçim vesilesiyle ülke genelinde yayma gayreti içindeler.Bunun en somut örneğini de, Türkiye'yi AB dışında tutmaya çalışarak gösteriyorlar. Üstelik de yurt dışındaki yeminli Türkiye düşmanları ile aynı amaçta buluşma pahasına. Bu kapsamda, sağ ve sol ideolojiler dahi aynı potada buluşabiliyorlar."


"TÜRKİYE, BUGÜNKÜ KADAR AVRUPA İLE BÜTÜNLEŞME İHTİYACI İÇİNDE OLMADI"


Türkiye'nin, hiçbir döneminde bugünkü kadar Avrupa ile bütünleşme ihtiyacı içinde olmadığını belirten TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, Kendi ekonomik gerçeklerimiz, coğrafyamızdan kaynaklanan stratejik gerçekler, küresel ekonomi ve politikadaki gelişmelerUlusal çıkarlarımızı bütün bunların ışığında yorumlarsak, ülkemizin Avrupa Birliği içinde olması gereğini açıkça görebiliriz.


AB, hem aldığı siyasal kararlar, hem de ekonomik etki gücü ile çevresinde güçlü bir çekim alanı oluşturuyor. Kuzey Afrika'dan Orta Doğu ve Karadeniz'e, "yakın komşu ülkeler" AB üyesi olamayacakları halde bu çekim alanının içindeler. Bu ülkelerin en önemli ekonomik ortağı AB. Ama buna rağmen, üyelik yolunda olmadıkları için karar alma mekanizması dışında ikincil bir konumda olmaya mahkûmlar.


Koç, bugün gelinen noktada, Türkiye'nin, AB'ye tam üyelik sürecinde somut bir kurumsal yapı içinde ilerlediğine işaret ederek, "Kısa vadede önümüzde Fransa iç siyaseti, Kıbrıs, AB'nin iç kurumsal ve ekonomik sorunları gibi engeller var. Orta vadede ise tüm somut analiz etkenleri AB'nin Türkiye'ye doğru genişlemesinin lehindeÖnümüzdeki dönemde Türkiye'nin tam üyelik sürecinin teknik gereklerini 2014 yılına kadar tamamlaması son derece gerçekçi bir öngörüTürkiye bu güce sahip... Yeter ki, bütünleşme süreci içine girdiğimiz AB'nin iç gündemine daha iyi hakim olalım; iniş çıkışlardan, krizlerden duygusalca etkilenmeyelim" diye konuştu.


17 yıl önce