Son bir yıl öncesine kadar çifte kazançlar elde edilen Türkiye'de gerek hükümetin dik duruşu gerekse vatandaşın artık oyuna gelmemesi bıyıklı ve bıyıksız spekülatörleri çileden çıkardı. Rakamlarla oynayıp Türkiye'yi güçsüzleştirmeye ve Türk halkına korku salmaya çalışanlar yine aba altından dolar ve avro gösterdi. Siyasi açıdan yeni dönemin kozu anayasa değişikliği olarak karşımıza çıktı. Ekonomik olarak bu argümana destek ise sözde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody's'ten geldi. Moody's, anayasa görüşmelerinin ilk gününde Türk bankalarının 2017 görünümünü değerlendirdiği raporda Türkiye'de takipteki kredilerin oranının bu yılın sonunda yüzde 4'ün üzerine yükseleceği öngörüsünde bulundu. Bunun üzerine dolar 3,64'ten başladığı haftanın ilk gününde 3,73'ün, avro 3,92'nin üzerine çıktı. Dün de yükseliş devam etti. Dolar 3,80'i zorlarken, avro Türk Lirası karşısında psikolojik sınır olan 4'liranın üzerine tırmandı.
Faiz ve borsadan kazanıp dövizle kazancı katlamaya alışık olan spekülatörlerin istedikleri kazanca ulaşamaması ve alışık oldukları hamleleri yapamamaları etik kurallardan da uzaklaşmalarına neden oldu. Dövizdeki her yukarı hareketi bir miktar satış fırsatı olarak değerlendiren vatandaş, borcuna da satık olmayı her dönem bildi. Nitekim takipteki kredilerin oranı geçen yıl yüzde 3,2 düzeyinde gerçekleşti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve IMF'nin 2016 verilerinden derlenen bilgiler de Türk halkının borcuna satık olduğunu gözler önüne serdi. Üstelik Türkiye'nin, takipteki kredi oranında birçok ülkeden daha iyi durumda bulunduğu da gözlendi.
Buna göre, kredilerin takibe dönüşüm oranlarında Yunanistan yüzde 37 ile ilk sırada bulunuyor. Listede ikinci sırada Rusya ile yaşadığı gerginliğin ardından ekonomisi daralan Ukrayna yer alıyor. Ukrayna'nın 2015 yılında yüzde 19 seviyesinde bulunan batık kredi oranı, 2016'da yüzde 30,4 düzeyinde seyrediyor. Ukrayna'yı yüzde 12,2 ile Portekiz, yüzde 11,3 ile Romanya, yüzde 10 ile Macaristan izlerken, takipteki kredilerin oranı Rusya'da yüzde 9,2, Hindistan'da yüzde 7,6, İspanya'da yüzde 6,1, Çekya'da ise yüzde 5,2 olarak hesaplanıyor. Söz konusu oran Polonya'da yüzde 4,4, Fransa'da yüzde 3,9, Brezilya'da yüzde 3,8 olarak karşımıza çıkıyor.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye'nin istikrarlı bir şekilde zenginleşirken, bunu bütün alanlara güç olarak yansıttığını belirtti. Moody's'in “Türk bankacılık sisteminin aktif kalitesinin bozulacağı” yönündeki açıklamasına da değinen Canikli, rasyonel bağlamda bunun hiçbir geçerliliği olmadığını vurguladı. Canikli, “Türk bankacılık sisteminin varlık kalitesinin bozulması riski söz konusu değil, Bankalarımızın aktif yapısı sağlam çünkü bizde ABD'deki gibi hiçbir türev, sanal menkul kıymet yok. Kredi kullanmış firmalar, bankacılık sisteminden 40 milyar liralık yapılandırma talebinde bulundu. Bütün rakam bu.Kredi Garanti Fonu kefaletiyle reel sektöre 250 milyar liralık destek sağlanacak Bunun üç yılda bütçeyle ilgili 17,5 milyar lira civarında bir maliyeti ortaya çıkacak. Bunu da bütçe dengelerini bozmadan sağlamış olacağız” bilgisini verdi. Gelişmiş ülkelerde yaşanan gelişmelerin diğer ülkeleri etkilememesinin düşünülemeyeceğini ifade eden Canikli, buna karşın küresel kriz döneminde Türk bankacılık sistemine kamudan 1 kuruş aktarılmadığının altını çizdi.
