|

27 Nisan'a müdahil oluruz

Başbakan Yardımcısı Arınç, 27 Nisan e-muhtırası ile ilgili soruşturma açılması halinde davaya müdahil olacaklarını söyledi

Fazlı Şahan
00:00 - 4/05/2012 Cuma
Güncelleme: 00:43 - 4/05/2012 Cuma
Yeni Şafak
27 Nisan'a müdahil oluruz
27 Nisan'a müdahil oluruz

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Yeni Şafak Ankara Bürosu'nu ziyaret eden Arınç, 27 Nisan 2007'de Genelkurmay'ın internet sitesine konulan ve hükümete karşı bildiri mahiyeti taşıyan 'e-muhtıra' ile ilgili açılacak davaya müdahil olacaklarını söyledi. Dönemin Genelkurmay Başkanı'nın (Yaşar Büyükanıt), "Bunu ben yazdım ve siteye de ben koydum" dediğini hatırlatan Arınç, savcıların iddianamade 'e-muhtıra'yı 'suç' olarak tanımlamaları halinde gerekli katkıyı vereceklerinin altını çizdi.

HİÇ TEREDDÜT ETMEYİZ

"Ben savcı olsam ve 'suç vardır' diye düşünüyorsam bir iddianame tanzim ederim, o iddianamede de hangi fiil suçtur, bu suçu işleyen kimdir diye adres gösteririm. Ben 25 sene bu dosyaları okumuş, yazmış bir insanım. Şimdi orada takipsizlik kararı vermeyecekse bir savcı, dava açacak demektir. Açacağı davada sanık kim? Söylendiğine göre, 'ben de bunu yaptım' diyen olduğuna göre filan kişidir. Bu ne yapmıştır ki hükümet aleyhinde bir suç işlenmiştir. Ona 'suç vasfı' diyoruz biz. O suç vasfında bizim müdahil olmamızı gerektiren incelik varsa hiç tereddütsüz o konuda da müdahilliğimizi yaparız" ifadelerini kullanan Arınç, dosyanın kendilerini doğrudan ilgilendirmediğini görmeleri halinde ise konuyu değerlendireceklerini belirtti. Arınç, "Zaten bunlar şahsi dava değildir, kamu davasıdır. Kamu davası için birisinin dilekçe vermesine de ihtiyaç yoktur. Savcılar kamu davası açtığında siz de 'ben de bundan zarar gördüm' diyebilirsiniz. Biz yargı sürecine katkı sağlayacağız" diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU'NUN İDDİASI 'SAÇMA'

Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "27 Nisan bildirisinin AK Parti'yi iktidar yapmak için yayınlandığı" iddiasının 'saçma' olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu'nun tezinin hiçbir tutarlı tarafı olmadığını belirten Arınç, o dönemde TBMM Başkanı olduğunu ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne kadar zorluklarla karşılaştıklarını bildiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'te yaşananları anlatan Arınç, "CHP koşa koşa Anayasa Mahkemesi'ne gitti. İmza atanlar içinde Kemal Kılıçdaroğlu da var. 367 safsatasına sığındılar" dedi. CHP'nin başvurusunun ardından, Anayasa Mahkemesi'nin tarihinde hiç yapmadığı şekilde cumartesi, pazar günleri çalıştığını ve pazartesi günü kararını verdiğini anımsatan Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda 367 milletvekili bulunmadığı için oturumu kapattıklarını söyledi.

CHP BİLDİRİYLE ÇOK MUTLUYDU

CHP'nin 27 Nisan bildirisinden duyduğu mutluluğu aktaran Arınç, "Bunları bize yaşatanlar ortadayken ve CHP 27 Nisan bildirisinden o kadar mutlu ki, alın Onur Öymen'in, Baykal'ın, bir başkasının konuşmalarını, 'askerle düşüncelerimiz aynıdır, aynı hassasiyete sahibiz' diyor. Bu nasıl bir senaryo? Ne kadar kötü bir senaryo ki biz bunu sipariş edeceğiz, onlar yapacak ve biz 3 ay sonraki seçimlerde şu kadar oy alacağız. O günlerde bizim görevimiz sadece Cumhurbaşkanı'nı seçmekti. Sezer'in görev süresi dolmuştu. Hiçbir eksiğimiz yokken aday gösterdik, 'AK Parti'den bir milletvekili kesinlikle Cumhurbaşkanı olmayacak' diyenlerle baş ettik, boğuştuk ama 367 safsatasına kimseyi inandıramadık. 27 Nisan'a böyle bir kulp takmak ciddi bir siyasetçi için çok büyük bir eksiklik" diye konuştu. Arınç, Meclis'te kurulan 'Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun başarılı olacağına inandığını da kaydetti.


Kardeşlik projesi sürüyor

Demokratik açılım sürecinin geldiği noktaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Yardımcısı Arınç, kendilerinin 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' tanımını daha uygun gördüklerini belirterek, 2009'da başlayan sürecin kesintiye uğramaksızın devam ettiğini dile getirdi. "Süreç bazen hızlı bazen de yavaş ilerliyor" diyen Arınç, herkesin kendini daha rahat ifade edebileceği bir Türkiye'yi meydana getirme uğraşı içinde olduklarını kaydetti. Geçtiğimiz günlerde Erbil'de toplantı yapıldığını anımsatan Arınç, "Hükümetin hem merkezi Irak hükümeti hem Kuzey Irak yönetimiyle ilişkileri ve ABD'nin de üçlü sürece dahil olmasıyla biz, hem istihbarat hem operasyon hem de silah bırakma konularında çok iyi mesafe alıyoruz" diye konuştu. Terör örgütünün yöneticileriyle son dönemde devletin herhangi bir temasının olmadığını söyleyen Arınç, daha önce denenmiş olan bu yöntemin bir sonuç vermediğini gördüklerini belirterek, "Örgüt silah bırakmadığı müddetçe onun anladığı dilden mücadele sürecek" dedi.


Demirel müdahil olmalı

12 Eylül 1980'de darbeye maruz kalan hükümetin başbakanı Süleyman Demirel'in ilgili davaya müdahil olmamasını da yorumlayan Arınç, "Cumhurbaşkanı seçilerek bu işten sıyrılmak bence doğru değil. Çünkü 12 Eylül, nasıl 27 Mayıs'ı reddediyorsak onu da reddetmemiz gereken bir darbedir" dedi. Arınç, darbenin doğrudan mağduru olan Demirel'in de 12 Eylül soruşturmasına müdahil olması gerektiğini belirtti.


Tutuklu vekiller tahliye edilmeli

Tutuklu milletvekillerinin salıverilmeleri ve Meclis'te görev almaları için partiler arasında yaşanan uzlaşmayla ilgili bir soru üzerine Bülent Arınç, şunları söyledi: "İnsan milletvekili seçilmişse, tahliye edilmeli veya serbest kalmalı, yasama faaliyetine başlamalı. Ne olursa olsun. Bir milletvekili mazbatasını almış ve hatta maaşları tıkır tıkır ödenen insanların sadece andiçemediği için yasama faaliyetlerine katılamadığı bir durum ile karşı karşıyayız. Bizim gibi 11 bin gibi bir maaş alıyorlar, ama hoş bir durum değil. İçeride tahliye edilmeden günlerini geçiriyorlar. Yeni anayasa yazımında dokunulmazlık nasıl olmalı diye düşünürken zannediyorum 4 partinin temsilcileri müşterek bir tarifte anlaşacaktır."



12 yıl önce