|

Bayramoğlu'ndan çarpıcı açıklamalar

Yeni Şafak
00:00 - 20/03/2009 Cuma
Güncelleme: 16:10 - 20/03/2009 Cuma
Yeni Şafak
Bayramoğlu'ndan çarpıcı açıklamalar
Bayramoğlu'ndan çarpıcı açıklamalar

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Ergenekon terör örgütü ile Doğan Grubu arasından büyük bir paralellik bulunduğunu söyledi.


TVNET'te yayınlanan Gün Ortası programında, Metin Mutanoğlu'nun sorularını cevaplandıran Bayramoğlu, şu an Doğan Grubu'nun içine düştüğü durumdan Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün sorumlu olduğunu ifade etti.


Son günlerde ortaya çıkan ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mustafa Balbay'a ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin her şeyi açıkça ortaya koyduğunu ifade eden Bayramoğlu, programda Hrant Dink cinayetiyle ilgili de önemli değerlendirmeler yaptı.


İşte Ali Bayramoğlu'nun çarpıcı açıklamalarında öne çıkan satırbaşları:



  • Şemalar benim elime Hrant Dink öldürüldükten sonra Şubat ayı olabilir o zaman geçti. Çünkü Başbakan'ın çok seri bir şekilde bu hadisenin üzerine gittiği bütün Emniyet teşkilatını seferber ettiği günlerdi. Gazeteci olarak bunu yakından izliyordum O günlerde çeşitli çalışmalar yapıldı. İki düzeyde yapılıyordu çalışmalar; bir tanesi adli soruşturma sürüyordu diğer taraftan da istihbari çalışma sürüyordu. Bu istihbari çalışmada ortaya çıkan ilk taslaklar Başbakan'a aktarıldı. Bu taslaklar bizlere de ulaştı. Resmi evraklar değildir ham bilgilerdir. Bu ham bilgiler olarak biz bunları arşivimize koyduk.


  • Bu şemalar ilk ortaya çıktığı zaman bizler için bilinmeyen şemalardı. Birinci şema daha çok televizyonların örgütlerin yer aldığı şemalar daha ulusalcı çevrelerin yer aldığı şemalardı. Dolayısıyla bir suç isnadı yapılamazdı.

  • İkinci şemada birkaçı dışında hiç ismini bilmediğimiz 50'ye yakın insanın olduğu şemaydı. İlginçtir Ergenekon soruşturması başladı, bu şemalarda bizim tanımadığımız insanları biz tanımaya başladık. Çünkü tutuklanmaya ve gözaltına alınmaya başladılar. İlginç bir şekilde bu şemadaki insanlarla Ergenekon'da tutuklanan insanlar kesişti.

  • Bu ikinci isim şeması nedir? Bu grupla insanların telefon frekansları üstünden ortaya çıkarılan bir görüşme trafiği dairesi diyelim. Burada sütçü de aramış olabilir sucu da aramış olabilir doğrudur ama bu insanlar bir süre sonra tutuklanmaya başlıyorsa, tutuklanan insanla Dink cinayetindeki katilin ya da azmettiricinin ilişkisi varsa bu doğrudan doğruya artık “Resmi evrak mıdır, değil midir?” meselesini geçiyor ve bir karanlığı aydınlatan çıplak belgeler olmaya başlıyor.

  • Burada bana yönelik bir tartışma da var. Milliyet Gazetesi'nde ve bugün Ertuğrul Özkök de yazmış.

    Bu şemaların öneminin olmadığını söylemekten çok buradaki tutuklulardan birinin avukatı İçişleri Bakanlığı'na başvuruyor. İçişleri Bakanlığı “Bizim elimizde böyle bir evrak yoktur, böyle bir çalışma hazırlanmamıştır” deyince “Bu acaba kim tarafından hazırlandı? Emniyet 'Bunu ben hazırlamadım' diyorsa bu şemalar uydurma şemalar mı?” anlamına gelecek ve beni de bunun merkezine koyan itham eden bir haber yapıldı.


  • Bu artık Ergenekon'u desteklemek ve Ergenekon'un üstüne gitmek arasındaki fay hattının araçları olmaya başladılar bunlar. Ben bu konuda tavrı belli olan bir insanım. Bu konuda yaptıklarım da çok açıktır. Önce yayınlamadım, töhmet altında kimseyi bırakmamak için. Daha sonra yayınlanmasına vesile oldum ve yayınladım. Çünkü haber değeri kazanmıştı.


  • Bunun nedeni bugün Ertuğrul Özkök'ün yazısından da anlaşılıyor. Ertuğrul Özkök “Şema doğru değilse Ergenekon'daki bütün belgeler de doğru değildir” diyor.

  • Bir belgenin haber değeri sadece o belgenin kaynağından ve kaynağın teyidinden oluşmaz.Eğer bu belgenin içerisindeki bilgiler ve veriler belli somut durumlar ve kriminal durumlara işaret ediyorsa bu belgenin kaynağı bu belgeyi reddetse dahi bu belge bir kaynaktır. Örnek: Özden Örnek günlükleri. Özden Örnek hala bunları reddediyor. Ama hala biz artık biliyoruz ki Balbay'ın günlükleriyle birlikte bunlar gerçektir. Haber unsuru bir tek teyitten oluşmaz. Haber unsuru içerikten de oluşur. Bu içerik çok açıktır. Ne yapmış Ertuğrul Özkök Milliyet'in diktiği pasa sımaç vurmuş.

  • Ertuğrul Özkökgiller adını veriyorum ben. Bir zihniyettir bu zihniyet 2007 yılından beri bütün değişim sürecinin Ergenekon davası ve derin devlet pisliğinin temizlenmesi dahil olmak üzere bu tür süreçleri hafifsemiş engellemiş bir zihniyetin taşıyıcıları arasında yer alıyor. İntikamdan kastı şudur: Ona göre muhalif olan şu anda Ergenekon davasını bir intikam meselesi yapan ve Ertuğrul Özkök gibi kişilerin savunduğu devletçi statükocu değerleri yıpratma vesilesi olarak görüyor imasında bulunuyor.

  • Ertuğrul Özkök Mustafa Balbay'ın günlükleri hakkında tek satır yazmadı. Neden yazmadığı çok açık Özkök 1. Ümraniye hadisesi olduğu zamanda tek satır yazmadı. Dolayısıyla burada çok açık bir yayın politikası var.



  • (Doğan Grubu'na kastederek) Bu medya grubu 2003-2004'te olduğu gibi darbeye, darbecilere, derin devlete karşı dursa, durabilse, çünkü zamanında durmuştur -Aydın Doğan 2003-2004'te askerlerle yaptığı toplantılarda buna "hayır" demeyi bilmiş bir adam- hala durabilse bu işler değişir.


  • Dün Milliyet Gazetesi'nin ('Dink şemaları ortada kaldı' manşetiyle) yaptığı şey çok açık bir şekilde Ergenekon katillerine beni hedef göstermekti.


  • Türkiye'de 2007 yılı itibariyle önemli değişiklikler oldu. Hilmi Özkök yerine Büyükanıt karargahın iktidarına geldi. Büyükanıt'la birlikte ordu ile siyasi iktidar arasında bir kurumsal gerilim politikası başlamıştır. Çünkü Büyükanıt'a yönelik büyük bir beklenti vardı, "Direnecek, kafa tutacak" vs. diye.


  • Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimine girerken. Büyükanıt, da aslında arada durdu, ama icabını yaptı. Bu gerilim politikası zannediyorum o dönemdeki yayın politikalarını da biraz etkilemiştir. Çünkü "Asli iktidar kim?" sorusunu sordurmaya başlamıştır. O konuda bir esneme ve titreme de bu çerçevede kaşımıza çıkıyor. Diğer taraftan baktığımız zaman öznel bir şey var. Onun altını özellikle çizmek istiyorum.


  • Yayın politikalarını yayın yönetmenleri ve etrafındaki ekipler belirler. Bakın Hürriyet Gazetesi'nin yayın politikalarına Orhan Pamuk hadisesinden yani Nobel aldığı günkü tavrından, Hrant Dink'in öldürülmesine kadar, Hrant Dink'in öldürülmeden önceki bütün makalelerinde açıkçası kapısında çarpı işareti konulmasına kadar böyle öznel bir yön vardır.


  • Türkiye'de aşırı merkezci aşırı devletçi özgürlükçü gibi gözüken ama bütün özgürlüğe karşı bir tahakküm bakışı bu zihniyetin içinde vardır. Maalesef bu zihniyet burada öznel olarak temsil ediyor. Bu zihniyet orada ortaya çıkma imkanı buldu.

  • 2007 yılı içinde bazı grupların alıştıkları sistemden ve merkezden büyük paylar alma ya da siyasi iktidarın payına ortak olma talebine hükümetin "hayır" demesidir. Hükümetin "hayır" demesiyle çıkar savaşları biraz daha hızlanmıştır.


  • Bu üç faktörü üst üste koyarsanız. Yani Türkiye'de büyük bir ittifakın bitişi, askerin karşısında sivil ittifakın bitişi, sivillerin kendi içlerinde bölünmeleri, ulusalcı dalganın ön plana çıkması, seçime doğru giden bir kriz ve toplumda yaratılan bir endişe içerisinde o öznel zihniyetin oyuna hakim olduğunu çok açık bir şekilde görüyoruz.


  • Ergenekon davası çok açıktır ki, Ergenekoncu olmamakla birlikte bu kişiler Ergenekon'un ruhuyla bu yayın politikasının arasında bir özdeşlik hissiyatı olmalı ki bu kadar refleksif bir şekilde Ergenekon'un olmadığını, olamayacağına dair bir güven ortaya koysunlar.


  • Kemikler kafatasları bulunuyor kuyularda. Bunlar tarif edilerek bulundular. Malatya'da vahşet yaşandı. Malatya'da vahşet yaşatan insanların Ergenekon bağlantıları ortaya çıktı. Bugün spekülasyonlar yaratılan şemalar Dink cinayetiyle bağlantılar ortaya koyuyor.


  • 2003-2004 yılında darbe girişimleri. Ne zaman iktidara geldi AK Parti; 2002'de. Balbay'ın günlüklerine baktığımızda ne zaman hareketlenme görüyoruz, 6 ay sonra. Yani bir iktidar daha hiçbir adım atmadan onun varlığına yönelik tahammülsüzlüğün ortaya çıkardığı bir darbeci hale görüyoruz. Bu halenin içerisinde bütün bu grupların yer aldığını görüyoruz.



  • 15 yıl önce