Ben suikast olduğuna inanıyorum. Kaza diyenler için de şunu söylüyorum; madem bu olay kazaydı o zaman neden o cihazlar çalındı? Helikopterin içinde iki önemli cihaz vardı. Bunlar hava hareketlerini gösteren cihazlardı. Bu cihazlar helikopter düştükten üç gün sonra çalındı. Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da çalındığını tespit etti ve çalan kişiler tutuklandı.
Bu kişiler daha sonra serbest bırakıldı. Yalnız bunlar helikopter düştükten sonra yaşananlar. Burada önemli olan helikopterin nasıl düştüğü…
Bununla ilgili DDK'nın bazı bilimsel çalışmaları var. Sonuç olarak buradaki şüpheli iki şey cihazların çalınması ve İsmail Güneş'in çenesinin kırık olmasıdır. İsmail Güneş'in 112 ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında çenesi kırık değildi. Çünkü çenesi kırık birisi bu kadar net konuşamaz.
Kaza kırım ekibi örgüt üyeliğinden, evrakta sahtecilik ve delil karartma suçlarından tutuklandı. Subaylar ise hırsızlık, delil karartma, delil yok etme, görevi ihmal gibi suçlardan tutuklandılar. Muvazzaf olan subaylar, cihazı sökenlerdi.
Bu dedikodu 1,5 yıldır var, yeni değil. Ama ortaya çıkmış değil. İzlediğini iddia eden kişilerin o dönem soruşturmayı yürüten Malatya Savcılığı'na ifade verdiğini biliyoruz. Ne ailede ne avukatlarında ne de soruşturma dosyasında böyle bir görüntü mevcut değil. Soruşturmada gizlilik var ama böyle bir görüntü savcının eline geçmiş olsa işlem yapardı.
Böyle bir görüntüyü elinde tutanlar varsa, bu kadar süre tutup sonra servis edeceklerse başka hesaplar vardır. Yani amaçları Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünü aydınlatmak değil. Görüntüyü rafa kaldıralım gerektiği zaman kullanalım diye düşünüyorlardır. Algı operasyonu yapmayı amaçlıyorlar.
Şunu belirteyim. Bu suikastte Başbakan'ın parmağı var demek 'Başbakan, Atatürk'ü de öldürmüş olabilir' demekle aynı şeydir. Twitter'a birisi 'Başbakan Atatürk'ü öldürmüştür' demiş olsa buna inanacak mı insanlar?
Açıkçası insanların fantezi dünyasıyla beyni arasında böyle bir iletişim kopukluğu olduğunu düşünüyorum. İddialar hayal ürünü. Helikopterin düştüğü gün Başbakan o sırada Tokat'ta mitingdeydi. Mitingi kesip, Hakan Fidan ile görüşmüş olması lazım. Şunu da soruyorum. Hakan Fidan ile neden görüşsün ki Başbakan. Fidan o sırada MİT müsteşarı da değildi. Fidan'ın Başbakan'a ulaşabilmesi için önünde 2 tane daha adam vardı.
Seçimlere az zaman kala Başbakan'a bir algı operasyonu yapmaya çalışılıyor. Muhsin Başkan, Başbakan'ı aradığında Başbakan'ın 5 dakika içinde geri döndüğü bir kişi. Eskiye dayalı dostlukları, çok yakın ilişkileri var. Yani Başbakan'ın Atatürk'ü öldüremeyeceği nasıl bir gerçekse bu iddiaların saçmalığı da o kadar açık.
Böyle bir şey çıkmış olsa Başbakan da açıklama yapar. Bununla ilgili der ki mesela, Muhsin kardeşimizin infaz edildiği şimdi ortaya çıktı der. Başbakan'ın bu ülkede yapılacak her türlü operasyondan haberdar olacak diye bir durum da yok ki. Yağmur yağsa Başbakan'dan biliyorlar. Öyle bir görüntü çıkarsa olayın çözülmesinde çok büyük katkı sağlar.
Ben bunun uluslararası bir operasyon olduğunu düşünüyorum ve Türkiye'deki taşeronlarının yaptığını düşünüyorum. Kitapta da uluslararası operasyona işaret ettim.
Her türden bir parça olabilir. Ama bilmediğim bir şeyin yorumunu yapmam. Her türden parça olabilir. Kişi patronunun adını bilmezse ona ihanet de edemez. Operasyonun bir parçası olursun ama kime çalıştığını bilmezsin dolayısıyla ihanet de edemezsin. TC hükümeti bir milletvekilini öldürmez. Biraz sakin olalım, uçmaya gerek yok. Şimdi de 5 yıl önce hayatını kaybeden bir siyasi parti liderinin cenazesi bu şekilde bir siyasi şeyin içerisinde kullanılıyor. Bunu aklım mantığım almıyor etik bulmuyorum.