|

Kerbela'daki tabloyu görün

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ankara ile Bağdat arasında yeni bir sayfa açan Irak ziyaretine ilişkin 'Sünnicilik yaptığımızı söyleyenler, Kerbela'daki tabloyu görmeliydi' dedi.

Abdülkadir Selvi
00:00 - 13/11/2013 Çarşamba
Güncelleme: 20:34 - 12/11/2013 Salı
Yeni Şafak
Kerbela'daki  tabloyu görün
Kerbela'daki tabloyu görün

Bağdat-Necef ve Kerbela'yı kapsayan 2 günlük Irak ziyaretinin tamamlayarak yurda dönen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'Sünnicilik yaptığımızı söyleyenler, Kerbela'daki tabloyu görmeliydi' dedi. Türkiye-Irak ilişkilerinin önemine değinen Davutoğlu, 'Irak ile ilişkilerin normalleşmesi, aynı zamanda Şii-Sünni ihtilafını da çözecek adımlardır' diye konuştu. Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeler de yapan Barzani, 'Biraz yavaş ilerleyebilir ama halk çözüm ortamını benimsemişse geriye dönüşün maliyeti ağır olur' uyarısında bulundu. Davutoğlu, Irak Bölgesel Yönetimi başkanı Mesut Barzani'nin Diyarbakır ziyaretini ise, 'Bu tabuları yıkmak gerekiyor. Devletimize, siyasetimize güveniyoruz, politikalarımızı çekinmeden uyguluyoruz' diye değerlendirdi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak gezisinin dönüşünde kendisini takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı:

Çözüm sürecini nehre benzetmiştiniz. Nehrin ortasından geri dönen kaybeder demiştiniz. Sırat köprüsüne benzetenler var. Aynı noktada mısınız?

Ben hala nehir metaforunu doğru buluyorum. Sırat köprüsüne benzetenler, belki sürecin kritikliğini anlatmak için söylüyorlardır. Bu tür süreçler zaten kritiktir. Teknik bir konu değil. Psikolojik faktörleri fazla. Dolayısıyla şu şu tedbirleri aldık, mesele çözülecek diyemeyiz. Sabırlı olmak lazım. Hala aynı şeyi söylüyorum. Bölgedeki değişimleri düşünerek söylüyorum, bu nehrin yarısından dönen kaybeder. Bir yanda gayet istikrarlı adımlarla ekonomisini güçlendiren, demokratikleşme adımlarını atan Türkiye var. Onun bir vatandaşı olmak var. Sıkıntıları olsa da, kendi içinde bazı sıkıntılar yaşasa da böyle bir ülkenin vatandaşı olarak yükselmek var, öbür tarafta gerilimli, çatışmalı bir ortamın parçası olmak var. Kürt kökenli vatandaşlarımız da Türkiye'nin bu yükselen grafiğinden istifade ediyor. Çözüm süreciyle birlikte bölgenin, Türkiye'nin yükselişine paralel olarak gelişeceği beklentisi büyük.

Çözüm sürecini işletmeyip tekrar teröre dönmek önü görülemez bir tünelin içine girmek anlamına gelir. Kimse böyle bir senaryoyu benimsemez, istemez. Benimseyen, tekrar çatışmaları isteyenleri tarih affetmez. Bunun (çatışmaların) doğurabileceği sonuçları herkesin gözönüne alması lazım.

Süreç beklentileri karşılamadı yönünde değerlendirmeler yapılıyor.

Bu sürecin beklentileri karşılamadığı yönündeki tespit yanlış. Aslında süreç bir şekilde işliyor. Doğu'da, Güneydoğu'da ki ekonomik yatırımlara halkın beklentilerine bakın, çözüm sürecinin psikolojik alt yapısı oluşmaya başladı. On yıllarca böyle çatışmacı ortamın parçası olan kesimler öyle ya da böyle bunu durdurmaya, yavaşlatmaya çalışabilirler. Genel trendin dışına çıkılabileceğini düşünmüyorum. Biraz yavaş ilerleyebilir ama halk çözüm ortamını benimsemişse geriye dönüşün maliyeti ağır olur.

BARZANİ ZİYARETİYLE TABULARI YIKIYORUZ
Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin Diyarbakır ziyareti nasıl gelişti?

Neçirvan Barzani'nin Türkiye ziyareti sırasında gelişen bir süreç. Diyarbakır'da yapılacak geniş katılımlı bir düğüne Barzani'yi davet ettik. Onlar da istekli. Son derece olumlu bir atmosfer olacak. Bunlar normalleşmenin bir parçası. Aslında bu tip gelişmeler özgüvenin bir yansıması. Biz Türkiye olarak geçmişte Türkiye Kürtleri ile dışarıdaki Kürtler irtibat kursa korkardık. Onlarla aramızda kurulacak her köprüyü bize tehlike olarak görmemek gerekir. Bu tabuları yıkmak gerekiyor. Devletimize , siyasetimize güveniyoruz, politikalarımızı çekinmeden uyguluyoruz.

Felâket senaryosu çiziyorlar

Barzani'nin ziyaretinin tam da ben Necef'te iken duyulması siyasetimizi yansıtan bir şey.. En deruni Şii bilincinin olduğu yerde nasıl karşılandığımızı gördünüz. Bir çok felaket senaryosu çizenler, 'sünnicilik' yaptığımızı iddia edenler gelip bu tabloyu görsünler.. Artık bölgede yeni bir bilinç doğuyor. Buna uyum sağlamak lazım. Kaldı ki bu tip adımlar bizim ülke olarak güvenliğimizi, geleceğimizi de teminat altına alan şeyler. Irak ile ilişkilerin normalleşmesi, aynı zamanda Şii-Sünni ihtilafını da çözecek adımlardır. Bu bölgede rekabet kültürü yok oldukça Türkiye güç kazanır. Aksi halde Türkiye zarar görür. Çözüm süreci dahil. Herkesin bu yeni momentuma ayak uydurması şart.

El Kaide'ye destek iddiası doğru değil
Türkiye'nin Suriye'de El Kaide'yi desteklediği iddiaları devam ediyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Çok ciddi bir propaganda yapılıyor. O algı öylesine yerleştirildi ki açıkçası gerçekmiş gibi kabul gördü. Beşşar Esed sanki sudan çıkmış ak kaşık. Terör ve yaşanan olaylardan sadece El Kaide sorumluymuş gibi bir algıyı Irak ve İran'da yerleştirdiler. Burada açıkçası mezhep dayanışması da etkili oldu. 2011'de El Kaide yoktu, 2012 de birkaç yüz oldu , 2013'te binlere çıktı. Nasıl? Esad baskıyı arttırdıkça yakınlarını kaybedenler radikallere yöneldiler. Kriz uzadıkça bataklık büyüdü. Esad kendini masum göstermek için hapistekileri çıkardı, Ebu Gureyb'den kaçanlar geldi. El Kaide unsurlarına Türkiye'nin izin vermesi söz konusu değil. Ebu Gureyb'den geldi çoğu.

İSİMLERİNİ VERİN DİYORUZ VERMİYORLAR

Maalesef Irak'ın kendi içinde ve Türkiye ile olan ilişkilerinde sorun başlayınca Suriye de bundan olumsuz etkilendi. 2 yılık kesinti olmasa ortak bir anlayışa gidebilirdik Suriye'de. Kendilerini haklı çıkarmak için Türkiye ile ilgili olumsuz haberleri yaydılar.

İster Batılı ülkelerden ister Doğu'dan gelsin. El Kaide'yle mücadele ile ilgili tartışma çıktığında söyledim. Defaatle girişimlerde bulunduk. Madem siz Suriye'ye geçen bazı El Kaide mensuplarını biliyorsunuz. Ya ülkenizden çıkarmayın, engelleyin ya da bize verin biz gereğini yapalım. İsimleri verin diyoruz vermiyorlar. Diyorlar ki biz demokratik bir ülkeyiz, seyahat özgürlüğü var. Nasıl engelleriz.

11 Eylül paranoyası devam ediyor
Peki biz neyiz?
11 Eylül paranoyaları ile insanları alıkoyamazsınız. 34 milyon turisti hangi kritere tabii tutacaksınız? Sizin engelleyemediğiniz kişileri ben hangi gerekçe ile Türkiye'de onları enterne edeceğim. İstihbarat desteği vermiyorlar. Hem kendi üzerinize düşeni yapmayacaksınız hem de basın üzerinden Türkiye'yi suçlayacaksınız.

Burada mücadele etmek gerekiyorsa herkesin mücadelenin parçası olması lazım. Gizli bir suçluluk duygusuyla, krizin çözülememesine neden olanlar dönüp sebep bizmişiz gibi davranıyor ki bu doğru değil.

SURİYE'DE ÇÖZÜMÜN YOLU

İki tarafı masaya getirmek için iki tarafı da eşit suçlama mantığı var. Bir taraf kitle imha silahı kullanmış. Teyit edilmiş. Öyle bir hava yaratıyorlar ki iki taraf da eşit şekilde suçlu. Bu büyük haksızlık. Masaya El Kaide ya da Irak Şam İslam Devleti oturmayacak ki? Meşru Suriye Muhalefeti, Koalisyon oturacak.

Suriye'de Amerika ve Rusya bir süreç başlatabilir ama nihayete erdiremezler.

Kıbrıs'ta üzerimize biz düşeni yaptık
Kıbrıs'ta görüşmeler başlayacak mı?

Herkesin kabul ettiği bir gerçek var. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çözüm için üzerine düşeni yaptı. Gecikmenin sorumlusu biz değiliz bunu onlarda görüyorlar.

Çözüme niyetleri yoksa bunu açıkça dile getirmeleri lazım. Niyetleri varsa da hemen başlaması gerekiyor. Teknik olarak sürecin başlamamasının bir gerekçesi yok. O bakımdan müzakerelerin geçen bahar ayında başlamasını istiyorduk. Bir kaç ay içinde tamamlansın, yaz aylarında referanduma gidecek hale gelsin dedik. Bu yıl içinde de çözüme kavuşsun istiyorduk. Görüşmeler başlar diye umut ediyorum. Fakat koparsa sorumlusu

biz değiliz.


10 yıl önce