|

Kopya çektik taklit ettik

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin, gerçek anlamda bağımsız olabilmesinin mümkün olamayacağını söyledi. Erdoğan, “Diğer alanlarla birlikte kültür-sanatta da üzülerek söylüyorum, sadece kopya çektik, taklit ettik; üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Geliştirmek bir yana mevcuda sahip çıkamadık” dedi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 29/12/2016 Perşembe
Güncelleme: 04:11 - 29/12/2016 Perşembe
Yeni Şafak

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde verildi. Ödül törenine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, özetle şunları söyledi: Kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin, gerçek mânâda bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin konusunda da kat etmemiz gereken çok mesafe var.



KENDİMİZİ HAPSEDEMEYİZ


Son iki asırdır arka arkaya maruz kaldığımız travmalar bizi beka sorunumuza öylesine odakladı ki, diğer hususlara yeteri kadar zaman ayıramadık, enerji sarf edemedik. Sonuçta, yeni devletimizi dışardan kurarken pek çok alan gibi kültür-sanat konusunda da bana göre yanlış bir stratejiyi tercih ettik. İletişim imkânlarının böylesine geliştiği ve yaygınlaştığı bir dönemde, elbette kendimizi cam bir fanusun içine hapsedemeyiz, tarihin bir noktasında dondurup bırakamayız.





SAHİP ÇIKAMADIK


Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır. Ama biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Diğer alanlarla birlikte kültür-sanatta da üzülerek söylüyorum, sadece kopya çektik, taklit ettik; üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek ve biraz önce ifade ettiğim etkileşimi sağlamak şöyle dursun, mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise, ne özü, ne şekli itibariyle dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum hâline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.



ÇİRKİN BİNALAR


Siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ve model ortaya koymazsanız, kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son zamanlarda olduğu gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkûm olmuş bulursunuz. Siz kendi edebiyatınızı, sinemanızı, müziğinizi, plastik sanatlarınızı üretecek zemini inşa edemezseniz, bireysel gayretlerle sınırlı, kurumsallaşamamış, dar bir alana sıkışıp kalmış bir kültür-sanat ikliminin ötesine geçemezsiniz.



İKİ ALANDA MALESEF BAŞARISIZ OLDUK


Türkiye'nin son 14 yılı pek çok alanda tarihi başarı hikayeleriyle doludur. Mutlaka eksikler, aksaklıklar vardır ama hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler hakikaten gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm, bunlardan biri eğitimdir, diğeri kültür sanattır. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı, önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum. Eğitimle kalıcı hâle getirilmemiş, kültür-sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, karanlıktır. Nitekim bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz.





Müzik üniversitesi müjdesi


“Müzik" alanında ödüle layık görülen Prof. Dr. Erol Parlak ise ödülü başta Neşet Ertaş olmak üzere ozanlar, aşıklar, mahalli sanatçılar, İstanbul Teknik Üniversitesi, öğretmenleri, sanat emekçileri, anne ve babası ile ailesi adına aldığını kaydetti. Parlak, tematik üniversite anlayışı kapsamında müzik üniversitesi, enstitüsü ve kütüphanesi kurulması gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu talep için, “YÖK Başkanımız da hazırlıklarını ona göre yapsın" dedi. Erdoğan, “Geleneksel Sanatlar" alanında ödüle layık görülen Feridun Özgören'i uç beyine benzetti. Erdoğan, “Onun ebru sanatına ve tasavvuf müziğine olan müptelalığı ülkemiz adına bir kazanca dönüşmüştür. Pek çok müzik aletini çalan, bununla kalmayıp yapan, unutulan müzik aletlerini yeniden sanat hayatına kazandıran üstadımız, birikimini adeta bir uç beyi olarak Amerika'da değerlendiriyor" dedi.


“Vefa" ödülüne layık görülen merhum Süheyl Ünver'in ailesi adına konuşmayı Ünver'e ilişkin eserler kaleme alan Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar yaptı. Ünver'in, “Kaşıkçı Elması" gibi nadide olduğuna işaret eden Sayar, onun bir model olarak ortaya çıktığını dile getirdi.



Mustafa Kutlu iyi ki yazmış




Yeni Şafak yazarı Mustafa Kutlu'nun rahatsızlığı sebebiyle törene katılamadığını bildiren Erdoğan, “Mustafa Kutlu hocamız hikayelerinde kimi zaman 'İyiler ölmez' diyerek, kimi zaman 'Beyhude ömrüm' diyerek insanı, bizim insanımızı, Anadolu insanını anlatmıştır. İdealistliğiyle tutunamayanlara veya tutunma durumunda olmayanlara köylüsüyle, ilim adamıyla, iyisiyle, kötüsüyle her insan Mustafa Kutlu hocamızın hikayelerinde kendine yer bulur. Bu eserlerin asıl konusu yaşadığımız değişim ve modernliğin savurduğu insanların arayışlarıdır. Velhasıl 'Mustafa Kutlu hocamız iyi ki varmış, iyi ki yazmış' diyoruz, tekrar kendisine Allah'tan şifalar diliyorum" diye konuştu.



Şehitlere ithaf etti


Edebiyat alanında ödül alan ve rahatsızlığı nedeniyle törene katılamayan Yeni Şafak yazarı Mustafa Kutlu'nun oğlu Murat Kutlu, babasının yazdığı mektubu okudu. Milletin derdiyle dertlendiğini, sevinciyle sevindiğini ifade eden Kutlu, sanatın “hakikate giden yolda bir durak olduğunu" anlattı. Bu ödülü vatan uğruna şehit düşen asker ve polislerimizin aziz ruhlarına ithaf ediyorum“ ifadelerini kullandı.



Türk sinemasına kazandırdıklarından ötürü ödüle layık görülen Şener Şen, “Bu ödülü toplumsal barışımıza bir katkısı olması umuduyla kabul ediyorum" dedi.



“Sosyal Bilimler" alanında ödüle layık görülen ve rahatsızlığı dolayısıyla programa katılamayan Kemal Haşim Karpat adına, öğrencilerinden Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kırımlı bir konuşma yaptı. Karpat'ın bilim dünyasında bir çığır açtığını dile getirdi.


#Büyük Ödülleri
#Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
#Şener şen
7 yıl önce