|

Sezer, giderayak geriyor

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görev süresinin dolmasına sayılı günler kala yedi yıldır tekrarladığı söylemlerine bir benzerini daha ekledi. Sezer, İstanbul Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmada "Cumhuriyet hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır" derken Cumhuriyete yönelik tehditlerin neler olduğunu dile getirmedi.

Yeni Şafak
00:00 - 13/04/2007 Cuma
Güncelleme: 16:53 - 13/04/2007 Cuma
Yeni Şafak
Sezer, giderayak geriyor
Sezer, giderayak geriyor

Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri'nde verdiği konferansta, Anayasa'nın 117. maddesi gereğince, TBMM'nin manevi varlığından ayrılmayan Başkomutanlığı temsil görevinin yakında sona ereceğini kaydederek, "Dünyanın en büyük ve en kahraman ordularından birinin başkomutanlığını temsil görevini, yaşantımın en mutlu ve onurlu anılarından biri olarak hep koruyacağım" dedi.








SİYASAL REJİM TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA

Türkiye'de siyasal rejimin, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadığını belirten Sezer, "Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir" dedi.

Sezer, şöyle devam etti:

"Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik Cumhuriyet' adı altında, 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, 'irticai' bir modeldir. Türkiye bölge için ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır. "




Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'de siyasal rejimin, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadığını belirterek, "Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır" dedi.

Sezer, Harp Akademileri'nde verdiği konferansta, Türk ulusunun, birlik ve bütünlüğünün ve bunun yarattığı ulusal devletin temel kavram olduğunu vurguladı.

Yüce Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir" anlatımıyla ulusun adını açıkça vurguladığını, içeriğini belirlediğini kaydeden Sezer, Atatürk ulusçuluğunun, bu anlatımda da görüldüğü gibi ırk, dil, din, mezhep temeline değil, birleştirici, bütünleştirici temele dayandığını ifade etti. Sezer, bunun doğal sonucu olarak Anayasa'da, "Türk Devleti"ne yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkesin "Türk" sayıldığını, bunun da, ülke bölünmezliğini sağlayan bir ulusal kimlik olduğunu söyledi.












STRATEJİK KURULUŞLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

Cumhurbaşkanı Sezer, küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alanın ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçları olduğunu belirterek, sistemin, özelleştirme uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabaladığını söyledi. Sezer, bunun ayırdında olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerin, ulusal güvenlikle doğrudan ya da dolaylı ilgili stratejik şirketlerin yabancı sermayeye satışını önlemek için koruyucu önlemler aldığını, Rusya ve Latin Amerika ülkelerinin ise stratejik şirketleri yeniden devletleştirmek için yoğun çaba içinde olduklarını anlattı.

Sezer, "Türkiye'de de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin henüz tam olarak küresel sistemin egemenliğine girmemiş olması, sistem ülkelerini rahatsız etmektedir. Bunun nedeni, tüm çabalara karşın hala sağlam bir Atatürkçü yapının sürüyor olması ve Cumhuriyet'in anayasal kurumlarının ulusal çıkarlardan ödün vermeyen sağlam bir duruş sergilemeleridir.

Ulus devletin, ulus birliği ve ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve laik Cumhuriyet'in koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi 'hesap sorma' söylemine kadar vardırmışlardır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Orduyu yıpratarak etkisizleştirmek için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır.

Oysa, özellikle bölgesel karışıklıkların yoğunlaştığı ve küresel güçlerin Ülkemiz üzerindeki planlarının açığa çıktığı günümüzde Ordumuzu yıpratmak, bu planlara destek olmak amacı taşımıyorsa, hiç düşünülmemesi gereken bir olgudur. "




ANAYASA İLE VERİLEN GÖREVLER

Devletin ve ülkenin geleceği yönünden çok önemsediği bazı konuları bir kez daha vurgulamak istediğini kaydeden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sistemi eleştirmek ve değiştirilmesini istemekle mevcut kuralları uygulamak zorunda olmak çok ayrı şeylerdir. Anayasa Mahkemesi Başkanı iken, Anayasa'yla öngörülen Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinin, parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmadığını söylemiştim. Bu düşüncemi bugün de koruyorum.

Ancak, Cumhurbaşkanı'nın, kurallar değişmedikçe Anayasa ile verilen görevleri yerine getirmesi, yetkileri kullanması zorunludur. Üstelik, laik Cumhuriyet rejimini, Anayasa'nın uygulanmasını gözetme bağlamında koruyup kollama görevi, bu zorunluluğu kimi zaman daha da artırmaktadır.

Anayasalar, devletlerin temelini oluşturan kurucu düşünceyi kurallaştırarak somutlaştıran, devlet rejimini belirleyip siyasal sistemi kuran toplumsal sözleşmelerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, ilkeler ve değerler bütünü olan Atatürkçülük ideolojisine dayanmaktadır. Anayasamızda, Devlet rejimini belirleyen temel ilkelere ve bu ilkeleri belirginleştirecek kurallara yer verildiği ve bu kuralların bağlayıcılığının sağlandığı görülmektedir. "














17 yıl önce