|

Zamanın bereketli şahidi Emine Semiye

Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı, Fatma Aliye’nin kız kardeşi olan Emine Semiye, evde Türk ve yabancı öğretmenlerden özel eğitim aldı ve genç yaşta Arapça Farsça Fransızca öğrendi. Babası zaten devrin en önemli tarihçisi, edebiyatçısı ve akil adamlarından biriydi.

04:00 - 15/03/2024 Cuma
Güncelleme: 02:11 - 15/03/2024 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
YILDIZ RAMAZANOĞLU

Takdir ettiğim zevkle okuduğum birçok kadın yazar var. Burada Halide Edip hakkında yazmak isterdim aslında fakat fazla konuşulmayan bir kadını nazara vermek daha iyi olacak. Cesareti, sorumluluk bilinci yüksek biri olan Emine Hanım, yazı hayatından çok, hayattaki sağlam duruşuyla beni etkilemeye devam ediyor çünkü.

Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı, Fatma Aliye’nin kız kardeşi olan Emine Semiye, evde Türk ve yabancı öğretmenlerden özel eğitim aldı ve genç yaşta Arapça Farsça Fransızca öğrendi. Babası zaten devrin en önemli tarihçisi, edebiyatçısı ve akil adamlarından biriydi.

Yazma sebebini kişiliğini temsil edecek bir vasıta olarak açıklar. En çok da Müslüman kadınların ilim ve fende ilerlemesi, iyi ahlakın yaygınlaşması için vaktini sarfetmek istemiştir. Bu idealler onu ve yazısını ayakta tutmuş, iki mutsuz evliliğe, küçük yaşlarında kaybettiği çocukları yüzünden çektiği acılara rağmen yazmayı sürdürmüştür.

KADIN KARAKTERLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ

Romanlarında kullandığı isimler bile yarattığı karakterlerin psikososyal yapısıyla müsemma, Hidayet, Muhsine, Teveccüh, Müstefit, Cevahir, Müstakim gibi isimler bunlardan bazıları. Hepsi de iyi ve kötü ahlakı, ilim ve hurafe yolunu göstermek, farkları netleştirmek, bizi doğruya götürecek yolu açmak içindir.

Hatıralar, gezi yazıları, gündelik hayat yazıları, mektuplar ve hürriyete dair görüşlerini içeren kitaplar yayınlar. Hayatını bir yazar olarak, her şeye yazmak üzere bakarak yaşamış. Mesela Selanik’te bir çarşıdan geçerken “Şayan-ı tahrir bir şeyvar mı diye bir kez daha baktım” der. Bu has bir yazarın yaşam biçimidir.

EBEDİYAT MECLİSİNDE TEK KADIN

1928’de toplanan Birinci Edebiyatçılar Toplantısı’nda tek kadın olarak bulunuyordu. Burada Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a Halit Fahri Ozansoy’a birçok edebiyatçı vardı. Avrupa’ya ve Selanik Şam gibi şehirlere seyahatler yaptı. İyi bir edebi çevresi, Şair Nigar Hanım gibi önemli dostları vardı.

Emine Semiye kendisini topluma karşı hep sorumlu hissetmiş, hemen her alanda faaliyet göstermiş bir Osmanlı ve öncü Cumhuriyet kadını. O her şeyden önce bir eğitimci. Hem özel dersler vererek hem de kadın dergilerinde yazarak kadınları eğitmeye çalışmış. Yoğun savaşların yaşandığı günlerde askerlere yardım kampanyalarına katılmış, gönüllü hemşirelik yapmış, yardım dernekleri kurmuş. İdeallerini gerçekleştireceğine inandığı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin faaliyetlerini desteklemiş, tutuklanma tehlikesi yüzünden Paris’e kaçmış. Meşrutiyet sonrasında İttihatçılardan yana yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden onlarla yolunu ayırıp, İttihatçılara tepki olarak kurulan Osmanlı Demokrat Fırkası’na dahil olmuş.

Balkan, I. Dünya ve Çanakkale savaşlarında gönüllü hemşirelik yaptığına dair bilgiler mevcut. Osmanlı-Yunan savaşı sonrası şehitlerin ailelerine destek vermek amacıyla 1898’de Şefkat-i Nisvan cemiyetini kurdu. Toplumsal meselelerde ablası Fatma Aliye’den daha dişli ve dışa dönük bir karakter. Selanik’te Hürriyet Meydanında bir nutuk irad etmişti II. Meşrutiyet'in ilanından sonra.

Osmanlıcılık düşüncesi hakim onda da, dönemin ruhuna uygun olarak. Meşrutiyet düşüncesiyle birlikte Osmanlı devletinde yaşayan bütün insanların kardeşliği ve eşitliğine samimi olarak inanmış biri. Sosyalist düşüncelerin de etkisiyle bu düşüncelerini geliştirir. Bu fikirlerini Hristiyan ve Müslüman kadınlara ulaştırmaya çalışır. Ahmet ve Mehmetlerle Kirkor ve Yorgiler aynı asker ocağında bir karavanadan yemek yiyip kardeş olabilirler ona göre.

“Kızlarımızın küçük Hristiyan hemşireleriyle ilmin eşiğinde beraberce gözleri açılırsa, işte o zaman vatandaşlığın ne demek olduğunu takdir edeceklerdir. Osmanlılığa alışmış olan bu Hristiyan hanım kızlar, pederlerine erkek kardeşlerine sonra da zevç ve evlatlarına Osmanlılık fikrini hediye edecekler, bu suretle Anadolulu Hristiyan kız kardeşlerimizin yüreklerine güzel geçinmek hissini ekeceklerdir.”

Sosyalizm hakkında da kafa yormuştu Emine Semiye, Osmanlı Demokrat Partisi'ndeki tartışmalara katılıyordu. Karl Marks okuyor ve sosyalizmin kanlı ihtilaller yapmak için olamayacağını, tersine sadece ezilen halk kitlelerini korumak için hareket etmeleri gerektiğini düşünüyordu. Burada aileden gelen sağlam İslami alt yapı ve birikim onun bu fikirleri hadislerle ve ayetlerle telif etmesine yol açıyordu. Zulme karşı duruş islamın şiarıydı sonuçta.

“Allah teâlâ hazretleri fakir ile zenginin hukuku arasına ayrılık gayrılık koymamıştır. Bunun için İslamiyette mal ve mülk sahibi bir kimsenin Allah’ın sair fukara kullarını hor görüp incitmesi şer’an men edilmiştir. Bir lokma ekmek için ömür telef eyleyerek namuskârâne çalışan mütevekkil bir köylünün, para biriktirmekten başka hayr- u hasenat gözetmez bir zorba elinde oyuncak gibi evrilip çevrilmesine, sonra da bir garaz sebebine ezilip sürüklenmesine istibdad namı verilir. O biçarenin gördüğü zulümlerden şikayet için hakkını talep edip söz söylemesine de hürriyet denilir.”

KADIN HAKLARINI SAVUNDU

Emine Semiye Osmanlı kadınının fikri inkişafının ve dönüşümünün en önemli temsilcilerinden. Kız okullarında öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Eğitimci yazar politikacı ve kadın hareketlerinde dernek kurucusu... Son ana kadar Osmanlı ruhunun milleti bir arada tutacağına inandı ama sonunda kendisi de ulus devlet tecrübesini yaşadı. Osmanlı kadınlarının Cumhuriyet’i yeterince tartışma imkanından mahrum olduklarını, değişimin büyük bir baskıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Kazanım olarak görülen şeyleri eleştirel bir gözle tartışmak için henüz erkendi ve istibdatın cumhuriyet adı altında yeniden üretilmiş olması buna imkan vermiyordu.

Kadın haklarını dini referanslarla açıklarken, feminizmin amacını, kadınları erkeklere gönül eğlencesi olmaktan kurtarmak, erkeklerle aynı haklara sahip kılmak olarak gördü. Fikirlerin çarpıştığı, düşünce ve edebiyat dünyasının çalkantılar içinde olduğu bir zamanda kim ne der diye bir an düşünmeden içinden geldiği gibi yazan konuşan bir kadındı o. İlk romanı Terbiye-i Etfale Ait Üç Hikaye’den, son romanı Gayya Kuyusu’na kadar.



#Aktüel
#edebiyat
#hayat
1 ay önce