|

100 yıllık dil meselemiz

Neredeyse 100 yıllık bir dil meselemiz var. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dil üzerinde yapılan devrim diğerlerine nazaran belki de en önemlisi olarak görülebilir. Ş.Alparslan kitabında dilimiz üzerinde nasıl değişimler yapıldığını örnekleriyle anlatıyor.

Adem Dönmez
00:00 - 10/07/2013 Çarşamba
Güncelleme: 14:54 - 10/07/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
100 yıllık dil meselemiz
100 yıllık dil meselemiz

Ş. Alparslan Yasa, Türkçenin Istılah Meselesi isimli kalın hacimli kitabında Türkçe üzerinde yapılan çalışmaları detaylı bir şekilde ele almış. Cumhuriyet'in ilk yılları ile Dil üzerinde başlayan çalışmaların çok doğru olmadığını örneklerle açıklamış. 'Güneş – Dil Sahte – Teorisi' ile Türkçe'nin kapılarının ardına kadar Fransızca kelimelere açıldığını ve bu yeni kelimeleri Öztürkçe olarak nitelendirdiklerini belirtmektedir. Hatta bu dönemle birlikte Türkçenin de bir Hind Avrupa dili olduğu ileri sürülerek cümle kuruluşlarının dahi devrik cümle mantığı ile Fransızcaya benzetilmeye çalışıldığını söylemektedir.

Yasa'ya göre, 1960 darbesinin ardından bu Fransızcalaşmış istikrarsızlaşmış, köksüzleştirilmiş, nesepsizleştirilmiş Türkçe'ye, Öztürkçe adı altında, resmi dil statüsü kazandırılmıştır. O tarihten günümüze kadar gelen sürede de bu resmi dil fetret devrini yaşamaktadır.

MEHMET AKİF'E İTHAF

Kitap, Mehmet Akif Ersoy'a yazılmış güzel ithafla başlıyor. Mukaddime başlığı ile sunulan ilk bölümde, bu kitap neden yazıldı, kimlerle birlikte çalışıldı ve nasıl bir anlatım metodu izleniyor konularından bahsediliyor.

Daha sonra, Türkçe meselemizi teemmül etmek için birkaç makale, ön cümlesi ile beş tane makaleye yer verilmiş. Bu makaleler sırası ile Mehmet Akif Ersoy, Ispartalı Hakkı, Prof. Dr. Osman Turan, Nihad Sami Banarlı ve Samiha Ayverdi'ye ait. Bu beş makaleyi okuyarak kitaba giriş yaptığınızda konunun önemini daha iyi kavrıyor ve tarih içinde kullandığımız dil üzerine bir yolculuk yapmış oluyor.

Ş. Alparslan Yasa kitabında yaklaşık yüz yıldır anadil üzerinde yapılan çalışmaların sadece bir dil meselesi olmadığını, siyasi, ideolojik ve sistemli bir çalışma yürütüldüğünü belirtiyor. Konu ile ilgili olarak da hangi isimlerin ne gibi çalışmalar yürüttüğünü belgeleri ile birlikte bizlerle paylaşıyor. Hatta babadan oğula geçen ve koca bir ailenin bu sistem içinde nasıl bir ağ ile her yanı sardığını ilgi ile takip ettiriyor.

Sonuç olarak, Ş. Alparslan Yasa'nın Türkçenin Istılah Mes'elesi isimli bu güzel çalışmasında şunları söylüyor; Türkçemizin resmi temessül ideolejisine alet edilmesi yüzünden, büyük bir keşmekeş içine sürüklenmiş ve tedavisi pek zor olacak derecede ağır yara almıştır. Buna rağmen, binlerce eserde, milyonlarca kitap, mecmua, gazete, resmi evrak, v.s. sayfasında ölümsüzleşmiş olan tarihi Türkçemiz, ihya edilip kaldığı yerden daha da inkişaf ettirilme imkanına her zaman sahip bulunmaktadır. Mamahif, asıl büyük mesele, bizim, topyekun Türk Milleti sıfatıyle, -bize annemiz kadar aziz, annemiz kadar mübarek olan- Tarihi Türkçemizi ihya ve onu tekrar resmi dil kılma iradesini gösterip gösteremeyeceğimizdir.

Kitabın Künyesi:

Türkçenin

Istılah Mes'elesi ve İdeolojik

Kaynaklı Sapmalar

Ş. Alparslan Yasa

Kurtuba Yayınları

2013

424 sayfa

11 yıl önce