|

'93 yılında darbe oldu mu?

1993'te Turgut Özal'ın kalbi durdu, Uğur Mumcu suikaste kurban gitti, Eşref Bitlis 'kaza' ile öldü, 33 er katledildi. Tüm bunların aynı yıla denk gelmesi sadece bir tesadüf müydü?

Şehriban Göçer
00:00 - 13/07/2011 Çarşamba
Güncelleme: 21:23 - 12/07/2011 Salı
Yeni Şafak
'93 yılında darbe oldu mu?
'93 yılında darbe oldu mu?

Türkiye'nin geçmişinde, toplumun tüm kesimlerinde derin yaralar bırakan kara sayfaları vardır. Cumhuriyet tarihinde demokrasiyi sekteye uğratan bilindik darbelere ek olarak “gizli ve derin” darbelerden de bahsetmek olasıdır. Özellikle Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin sıkça işlendiği ve konuşulduğu yıllar olan 90'lı yıllar, muğlaklığıyla zihnimize kazınmıştır. İşte bu dönemi merkeze alarak ayrıntılarıyla gözler önüne seren bir çalışma geçtiğimiz aylarda yayınlandı. 1960 ve 1980 darbelerinin dışında 1993'te de bir darbe yapıldığını anlatan Adı Konulmamış Darbe 93 adlı kitap, Aksiyon Dergisi muhabirlerinden Muhsin Öztürk'ün imzasını taşıyor. Öztürk, kitaba şu çarpıcı cümle ile başlıyor: 1993, sadece Özal'ın kalbinin durduğu, Uğur Mumcu'nun suikaste kurban gittiği, Eşref Bitlis'in 'kaza' ile öldüğü, 33 er'in katledildiği, Sivas'ta 37 can'ın yandığı bir yıl değil. Toplumu un ufak etmeye niyetlenmiş bir darbenin yılı…

Kürt ve Türk halkı sindirilmiştir

2007 yılından sonra Ergenekon davaları ile yeniden ortaya çıkan 'derin devlet' tartışmalarının zorunlu olarak kendilerini 93 yılına götürdüğünü söyleyen ve bunun için tek tek olayları anmak ama isimlere boğulmayan bütünü, bir plan dâhilinde yürüyen bir devlet siyasetini görmek gerektiğini belirten Öztürk, üç bölüme ayırdığı çalışmasının birinci bölümünde 93 yılında yaşanan olayların perde arkalarını anlatıyor. Bu bölümde eski Halkın Emek Partisi milletvekili Mahmut Alınak ve siyaset bilimci Dr. Murat Yılmaz'ın o dönem hakkında söyledikleri de yer alıyor. Alınak 93 senesinin siyasi atmosferini şöyle anlatıyor: 92-93, faili meçhul cinayetlerin doruğa çıktığı ve kontrgerillanın devlet yönetiminin inisiyatifinde faili meçhul cinayetlere giriştiği, demokrasiye ve özgürlüklere savaş açarak Kürt ve Türk halkını sindirmeye çalıştığı bir yıldır. Kürt halkı doğrudan cephe alınarak, Türk halkı da Uğur Mumcu ve pek çok aydın katledilerek devlet şemsiyesi altına alınmış ve sindirilmiştir. Birinci bölümün son sayfalarında ise 93 kapanında işlenen sayısız cinayetler başlığı altında insanın tüylerini diken diken eden cinayetler sıralanıyor. Bu sayfaları okurken insani ve vicdani duygularımızın kararmaması işten bile değil.

Demirel de valiler de bu durumdan memnundu

Kitabın ikinci bölümünde '93 darbe'sini yakından hissedenlerle yapılmış söyleşiler yer alıyor. Yazarın 'Röportajlar' adını verdiği bu bölümde, Ahmet Özal'dan Ziya Halis'e, Şükrü Karaca'dan Cengiz Çandar'a, Hasan Celal'den İsmet Berkan'a, İshak Alaton'a, Mahmut Övür'e varıncaya dek pek çok isim bulunuyor. Ahmet Özal kendisine yöneltilen bir soru karşısında şu cevabı veriyor: Babam 88'de kendisine yapılan suikastı çözdü. 5-6 ay sonra her şeyi biliyordu. İsviçre'deki para hareketlerini, kim kime ne para vermiş vs… ama “Ben bunu açıklarsam Türkiye karışır. Bir ivme var, Türkiye'nin kalkınması bana suikasttan daha önemli.” dedi. Yani bildiği için sustu. Öztürk kitabın son bölümünde ise “Komutayı ele almak zorundaydım. Darbe korkusuyla istediğimiz sıkıyönetimi ilan etmiyorlardı belki ama fiilen her istediğimizi yapabiliyorduk. Demirel de valiler de bu durumdan memnundu. Bugün o günkü emir-komutayı çiz desen çizemem.” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ile Aksiyon Dergisinin 828. sayısında çıkmış olan söyleşi çarpıcı detaylar sunuyor okura. Bu bölümde Susurluk kazasına da eğiliyor Muhsin Öztürk. Ayrıca Susurluk kazasının kesinlikle bir suikast olduğunu düşünen Abdülkadir Selvi ve Fikri Sağlar'ın da söyledikleri son derece dikkat çekici metinler.


13 yıl önce