|

Askerleri yakından tanıyorum...

Mümtaz'er Türköne, Türkiye'nin askerle olan rabıtasını, askerin siyasetle olan, olması gereken ilişkisini duru bir zihinle ele alıyor

Murat Ergün
00:00 - 9/06/2010 Çarşamba
Güncelleme: 22:24 - 8/06/2010 Salı
Yeni Şafak
Askerleri yakından tanıyorum...
Askerleri yakından tanıyorum...

Türkiye önemli bir dönemeçten geçiyor. Yeni bir anayasaya kavuşmamız an meselesi. Demokratikleşme çabalarına gün geçmeden yenileri ekleniyor. Başta Ergenekon Davası olmak üzere birçok önemli dava, Türkiye'nin yarınlarına daha güvenli bakabilmek için yürütülüyor. Geçmişin puslu karanlık günleri, tarihin bir cilvesi olarak görülmeye başlandı bile. Tüm bu demokratikleşme serüveni içerisinde önemli bir figür olarak asker karşımıza çıkıyor. Bu serüvende asker, tarafsız bir obje olarak kalmayı mı yoksa değişim çabalarını sekteye uğratacak bir negatif güç olmayı mı seçecek? Askerin, önümüzdeki günlerde gerçekleşecek yarar sağlayıcı tutumu bir bakıma girişilen bütün bu iyi niyetli çabaların olumlu bir biçimde sonuçlanmasını sağlayacak.

ASKER VE ŞEFFALIK

Askerin alacağı pozisyonun ne olması gerektiğine dair yakın zamanda bir kitap yayımlandı; Sözde Askerler. Siyaset bilimci, köşe yazarı, Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne'nin bu çalışması Türkiye'nin bugününe siyasal bir bakış imkanı sunuyor. Kısmen hatıralar üzerinden hareket edilen kitapta, Türköne askerin sadece kendi iç meseleleriyle meşgul olması durumunda Türkiye'de siyasal akışın daha sağlıklı olacağını ortaya koyuyor. Kitabın bir diğer belki de en önemli özelliği, köşe yazılarından derlenerek oluşturulmaması. Mümtaz'er Türköne, Türkiye'nin askerle olan rabıtasını, askerin siyasetle olan, olması gereken ilişkisini duru bir zihinle tekrar ele almış. Yazarın bir asker çocuğu olması ve askerleri "yakından" tanıması kitabın tezini daha sağlıklı bir zemine oturtuyor. "Askerleri yakından tanıyorum. Bu ünsiyetimin arkasında bir asker çocuğu olmamın yanında, kişisel hayat tecrübemin de oldukça büyük payı var." diyerek kitabına başlayan Türköne, hiçbir zaman gözü kapalı bir biçimde, tek taraflı bir hâlde askere teyakkuzda bulunmuyor. Askerin bu ülke için öneminin farkında olan, ancak siyasete el uzatmak söz konusu olduğunda, askerin bunu yaparak Türkiye'nin belini bükeceğini iddia ediyor.

Bir askerin nasıl yetiştiğini, devlet bütçesinden askere ne kadar pay ayrıldığını, askerin şeffaflıkla ilişkisini de anlatan bu kitap, askerin her ne kadar gerekliliğine vurgu yapsa da, onun safını ve hududunu tayin etmesini söyleyecek kadar da cesur. Türköne, kitabına yazdığı önsözde bütün cahiller cesur olur dese de, bu cesareti onun bir dönem asker mağduriyetine maruz kalmasından geliyor. Seksen döneminde mahkum edilen yazar, askerin bu ülke sathında nerede durduğuna dair uzun uzadıya kafa yormuş.

Türkiye'nin bir darbeler ülkesi olduğu söylenir. 31 Mart Vak'ası'ndan tutun da Ergenekon Örgütüyle yapılması planlanan darbeye kadar her kuşak bir darbeyle başbaşa bırakıldı. Sözde Askerler, bu yönüyle sadece ülkemizin son dönemine tanıklık etmiyor. İttihat Terakki mantığının günümüzde nasıl hortladığının da izini sürüyor. Görsel malzemeyle zenginleştirilen kitap, yıllar sonra Türkiye'nin hâlipürmelalini okumak isteyeceklere küçük bir kütüphane görevi görecek. Mümtaz'er Türköne gibi sözünü sakınmayan bir siyaset bilimcinin zaman zaman hatıralarına da yer veren kitap, onu yakından tanımak için bir vesile. "19. Asır Türk Siyasi Fikir Tarihi" akademik hayatının uzmanlık alanı olan Türköne'nin, bir modernleşme tarihçisi olması, darbe mantığının nasıl ve nerede çıktığının bize etraflıca anlatmasına yol veriyor.

"87 yıldır savaşmayan bu ordunun içinden birileri tam dört kere askeri darbe yaptı. Altıdan az olmamak üzere darbe teşebbüsünde bulundu. Bugün de, siyaset üzerinde 'ülkeyi savunmak görevi' ile ilgisi olmayan ayrıcalıklar talep ettiği için yıpranıyor." diyen Türköne, ironiyle birlikte bir realiteyi ortaya koyuyor.

14 yıl önce