|

Avrupa'nın 'öteki'si değil 'öteki Avrupa'yız

Başörtüsü üzerine henüz büyük sözler edilmez ve yasağın nasıl bir soruna dönüşebileceği tahmin edilmezken Modern Mahrem'i yazan Nilüfer Göle şimdilerde İslam'ın Avrupa kamusal alanında görünürlük kazanmasıyla ortaya çıkan yeni durumu inceliyor

Gülden Tümer
00:00 - 9/03/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:03 - 8/03/2011 Salı
Yeni Şafak
Avrupa'nın 'öteki'si değil 'öteki Avrupa'yız
Avrupa'nın 'öteki'si değil 'öteki Avrupa'yız

Sosyoloji profesörü olan Nilüfer Göle, bundan 20 yıl önce yazdığı Modern Mahrem kitabıyla tabuları yıkmış, pek çok çevreyi kızdırmış ama bugün hala devam eden başörtüsü tartışmalarına önemli bir kaynak kitap sunmuştu. Özelde başörtülülerin genelde inançlı kesimin Türkiye'yi nasıl dönüştürdüğünü inceledi. Sonrasında AK Parti iktidarının bu dönüşümdeki etkilerini değerlendirirdi, toplumu değiştirirken kendilerinin nasıl dönüştürdüğüne ışık tuttu. Halen Paris EHESS Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Göle, şimdilerde Avrupa'nın göbeğinde, buradaki Müslümanların Avrupa'yı nasıl etkilediğini irdeliyor.

Ayşe Çavdar, Nilüfer Göle ile bugüne dek yürüttüğü çalışmaları ve şu an titizlikle hazırladığı 'Avrupa Kamusal Alanını Oluşturan İslam' projesi üzerine söyleşiler gerçekleştirerek bir kitap hazırladı. Hayykitap tarafından Mahremin Göçü adıyla yayımlanan nehir söyleşi türündeki bu kitapta Çavdar'ın amacı, Nilüfer Göle'nin, kendisini analize götüren ilk soruyu nasıl formüle ettiğini, hangi teorik kaynaklardan yola çıktığını, toplumu hangi araçlarla gözlemlediğini, asıl önemlisi o bilgiyi kamusallaştırırken kullanacağı dili nasıl kurguladığını anlamak.

Karslı hemşehrilerimin ziyaretlerinden öğrendiklerim

Kitap, Göle'nin çocukluk ve ilk gençlik yıllarıyla başlıyor. Nilüfer Göle bu kısımda babasının milletvekili olması nedeniyle Karslı hemşehrilerinin evlerine ziyaretler gerçekleştirdiğini ve bu ziyaretlerin kendisine neler kattığını anlatıyor. Bir kolejli olarak gittiği ODTÜ'de yaşadıklarını paylaşıyor. Burada Göle'nin farklı olanların birbirini zenginleştirebileceği düşüncesinin temellerinin çocukluk yıllarında atıldığı görülüyor. Üniversiteye gittiğinde de tek bir yere ait hissetmiyor kendini, bir kalıba girmeyi reddediyor. Yelpazenin solunda yer alıyor ama hiçbir zaman bir hareketin 'yanlışıyla doğrusuyla' savunucusu olmuyor. Neyin ne olduğunu, solu, ardından gelen darbeleri, nasıl bir Türkiye inşa edilmeye çalışıldığını sorgulayan Göle, ilk

kitabında mühendislerin Türkiye'nin dönüşümüne etkilerini inceliyor. Mahremin Göçü'nde, ilk kitap 'Mühendisler ve İdeoloji'nin oluşum sürecine ayrıntılı olarak yer veriliyor. Bu kısımda, Göle'nin alan araştırmaları ve mühendisler ile yaptığı görüşmelerin araştırmaya neler kattığını öğreniyoruz. “1980'de, 12 Eylül darbesinden birkaç gün önce alan araştırması tamamlanan Mühendisler ve İdeoloji, tarihsel bir ânı, onu mümkün kılan dinamiklerden birine içtenlikle bakarak resmediyor. Ama aynı zamanda bu anın denilebilir ki melankolik özünü de ortaya çıkartıyor. Zira Göle, mühendislerin, toplum adına dile getirdikleri bir an önce gelişmişlik düzeyine erme istenciyle, toplumun kendi dinamiklerini özgürleştirme ve kendini ifade etme yönündeki talebi arasındaki hayati çelişkiyi yakalıyor.”

Mahremin Göçü'nün üçüncü bölümünde Modern Mahrem var. Nilüfer Göle'yi popülerleştiren eser. Henüz başörtüsü meselesi bu kadar da mesele değilken araştırma konusu olarak neden bu alanı seçtiğini anlatıyor Göle bu bölümde; “Bugünkü İslami hareketin yumuşak karnının -hem mecazi hem de gerçek- her anlamda kadın meselesi olduğunu düşünüyordum. Bu bir sezgi, başka bir şey değil. Kazandım. Ama bunu yaptığımda çok marjinalleştirildim. Kimse kadın meselesinin bu kadar önemli olabileceğini düşünmüyordu. Arkadaşlarım İslami hareketler, şeriat vs. çalışıyorlardı. Fransa'da da, Türkiye'de de kadınlar kimsenin dikkatini çekmiyordu. Bense yalnızca Türkiye'yi tartışmadığımı, araştırmadığımı biliyordum.”

Laik temsilciyi tasfiyem akademik toyluğumdur

Burada da başörtülü kızlarla buluşma mekanından tutun da yine onların arasına davet ettiği laik kesim temsilcisine kadar pek çok ayrıntı var. Kitabı okuyup arka planının merak edenler bu kısımda oldukça şaşırabilirler. Bir de akademik acemiliğinden bahsediyor Göle; “Araştırmayı yaparken önemli hatalar da yaptım, eksik bir bölüm var mesela. Mühendislerle çalışırken toplantılardan birine bir işçiyi de çağırmıştım. Bu çok önemlidir. Burada da laik kanattan bir kadını davet ettim. Genç bir ressam hanımdı. Seans bayağı zordu. Onun katıldığı toplantıyı kitaba dahil etmedim. Nedeni ise tamamen toyluk. O kadar düşmanca konuştu ki, yanlış birini seçtiğimi, davet ettiğim kişinin laik kanadı temsil etmediğini düşündüm. “Olamaz” dedim, “Bu ifadeler laik kanadı temsil ediyor olamaz.” Hal bu ki şu anda laikçilik dediğimiz söyleme birebir ışık tutuyordu.”

Kitabın devam kısmında Melez Desenler sürecini, araştırmalarında sanattan nasıl beslendiğini anlatan Göle son olarak Paris'e gitme kararı ve orada yürüttüğü 'Avrupa Kamusal Alanını Oluşturan İslam' projesi hakkında bilgi veriyor. Nilüfer Göle, Batının kendini tanımlarken dünyaca kabul görmüş kavramlara sarıldığını ancak müslümanlarla karşılaştığında her şeyin derinden sarsıldığının altını çiziyor. Demokrat-modern Batının, başörtüsü, cami yapımı ve burkaya yaklaşımının önümüzdeki dönemin şekillenmesinde önemli bir rol oynayacağını söyleyen Göle, Batının bu meseleler üzerinden kendi kimliğini yeniden ortaya koyacağını ifade ediyor; “Benim açımdan Avrupa'nın dönüşümü Türkiye'nin adaylığına ilişkin tartışmalarla başladı. Ardından örtü ve burka tartışmaları derken, şu anda Avrupa'nın her yerinde ateşli bir kimlik tartışması sürüyor.” Bugüne dek ötekiyle yüzleşmeden kolaylıkla savunabildiği ve kimliğinin bir parçası ilan ettiği değerlerin nasıl ve ne şekilde arkasında duracağını merakla izleyeceğini anlatıyor Göle. Süreçte Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday ülke olmasının da oldukça etkili olduğunu dile getiriyor. Türkiye'nin Avrupa'nın ötekisi olmadığını bu yüzden de şaşkınlık içinde olduklarını ifade diyor. “Biz öteki değiliz öteki Avrupa'yız” diyor. Kitapta ayrıca Bilgi Üniversitesi'nde Santralistanbul Kampüsü'nde gerçekleştirilen “Modern Mahrem ve Bugün” başlıklı atölyede yapılan konuşmaların metinlerine de var. Mahremin Göçü, Sibel Eraslan, Hidayet Şefkatli Tutsal, Nihal Bengisu Karaca ve Ali Bulaç'ın bu değerlendirmeleri ile son buluyor.

13 yıl önce