|

Barış getiren bir uyanışa ihtiyacımız var

Yaptığı mesnevi okumalarıyla tanınan Mehmet Fatih Çıtlak, Sufi Kitap'tan çıkan ''Aşkın Bir Noktası' ile tasavvuf ehli olabilmek için Hz. Muhammed'e olan sevgi bağının güçlenmesi gerektiğini söylüyor. Çıtlak, yakın gelecekte tasavvufa ilginin daha da artacağına dikkat çekiyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 15/03/2014 Cumartesi
Güncelleme: 17:11 - 15/03/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Barış getiren bir uyanışa ihtiyacımız var
Barış getiren bir uyanışa ihtiyacımız var

Tasavvuf ve Allah aşkı üzerine yazılar yazdınız, sohbetler verdiniz. Aşkın Bir Noktası 'nda neye gönderme yapıyorsunuz?

Aşk kelimesinin yapısından yola çıktım. Aşk kelimesinde üç nokta vardır. Aşk, Arapça yazdığınızda beş nokta vardır. Bu noktalardan bir tanesi olmazsa başka bir kelimeye dönüşür. Aşık olduğunu iddia eden birinde varlık bilinci, peygamberimizin nurani ve ruhani anlayışı yoksa aşktan ve tasavvuftan bahsetmesi neredeyse imkânsızdır. Çünkü şahsiyetini tamamlayamaz ve şahsiyetini tamamlamayan bir insan neyi sevip sevmediğini anlayabilecek bir kanaate sahip olamaz. Hakiki aşk için insanın varlık bilinciyle şahsiyet olması ve muhabbeti anlaması gerekir.

Tasavvufun bazı vaizler tarafından inkâr edilişini neye bağlıyorsunuz?

İnsan kendi haddini bilmezse nefsini de tanımazsa ona vahiy de hadisler de yol gösteremez. O tasavvufta veya aşkta olan sorundan kaynaklanmamaktadır. Kuran, peygamber ve şeriatla sorunu olan insanların tasavvufla sorunu vardır. Peygamberimize 'postacı' diyen birinin şeriatla problemi olmadığı düşünülemez. Peygamberi anlamamıştır ki ona aşkı anlatasınız. İnsan, şeriatla beraber muhabbeti ve aşkı öğrenmelidir ki artık eğilip bükülmeyecek. Şeriat büyük rahmettir. Şeriat olmayan birinin aşkı olamaz olsa da bozulur. Hz. Mevlana; 'Tarikatsız şeriat atıldır, şeriatsız tarikat batıldır' demiştir.

Şeriatta olduğu gibi tasavvufun da kuralları var mı?

Evet. Bunu efendimiz ihsan olarak anlatıyor. Allah'ı görürcesine ibadet etmek, onun seni gördüğünü bilmektir. Yani aşk safhasını da kaideye bağlıyor. Bu kitapta imanın bilgi olmadığını anlatıyorum. İslam da bir şeyi kabul etmek değildir. Bir kişi eğer imanı bilgi olarak kabul ederse, zahiren bakıldığında siz ona kâfir diyemezsiniz. Ama onu mümin yapmaz. Allah'ın var olduğunu düşünebilirsiniz. Mantığınızla idrak ettiğinizde mümin olmazsınız. İmanda sevgi vardır. İman sevgiyle yaşanınca İslam'a, İslam sevgiyle yaşanınca da ihsana dönüşür. Siz sevgi yok diyemezsiniz. Aynı şekilde bugün tasavvufla insanın karşılaşması şeriatsız olarak, şeriat ilmini tasavvufuz anlatanların çerçeveyi daraltmasıyla ilgili bir buluşmadır. İletişim arttıkça, duygu ve muhabbet anlayışı çoğaldıkça tasavvuf yükselecektir.

BİLMEKLE YAŞAMAK FARKLI
Hangi iletişim? Baktığınızda iletişim çağındayız. Ama bunun bize geri dönüşü ne yazık ki muhabbet olmuyor…

Evet. Çünkü biz şuanda enformasyon alıyoruz. Dünyanın her yanından haberdar oluyoruz ancak aç olan komşumuzdan haberimiz yok. Tasavvuf, bir düzlem şeklinde enlemesine paralel bir yayılma değildir, dikey bir keşfediştir. Tasavvuf insanın kendi özünde derinleşmesidir. İnsanın sözün bu derinliğini bir ömür yaşaması için Peygamber Efendimiz bir hadisinde iman, İslam'la beraber hemen ihsanı zikretmiştir. Bizim imandan hedefimiz ihsan olmalı.

'Global gaflet' derken neyi kastediyorsunuz?

Biz eskiden bir kitabı bulmak için kapı kapı dolaşırdık. Şimdi internette binlerce milyonlarca hadis dolaşıyor. Birçok kitap ve eser var. Fakat insanların cehaleti daha çok artmaya başladı. Yaşamadan bildiklerini iddia eden insanlar var. Gençlere baktığımda bizim neslimizden çok daha akıllı ve çok hızlı bir şekilde ilerlediklerini görüyorum. Fakat bilmekle yaşamayı aynı zannediyorlar. Hiçbir zaman aynı olamaz. Şuanda kitlelerle düşünüyor kitlelerle paylaşıyoruz. Fakat özümüze yabancı olmak korkunç bir boyuta geldi. Doğrudan haber almak ve haberi doğru anlamak müminin öncelikli meselesidir. Mesela tasavvufu eleştirirler, nasıl oluyor da sorgulamadan mürşide bağlanıyorsun derler. Bugün insanlar internetten aldıkları bilginin doğru olduğuna inanıyorlar. İnsanlar zaaflarının kurbanı oldukları ndan kendilerine lazım olmayan şeylere karşı daha fazla teslim oluyor.

TASAVVUFTA PATLAMA OLACAK
Günümüzde herkes bir arayış içinde. Tasavvufa yönelmenin adabı muaşereti var mı?

Bir insan tasavvufa yaklaşacaksa dert ehli olması gerekir. Ben kimim? İçimde hissetmediğim bir İslam benim hayatıma ve sadrıma şifa ve çare olmayan bir inanç beni nereye doğru götürüyor. Ben namazın kokusunu, Allah'a itaat zevkini neden yaşayamıyorum? Haramlar niye bana hala cazip geliyor? Sorularını soran birinin tasavvufa yaklaşması gerekir. Bu doğru bir ihtiyaçtır. Ancak çocuğunu kaybetmiş, annesini kaybetmiş bir kanser hastası rehabilitasyon amaçlı bir tasavvuf iyi bir netice vermez. İçimde bir boşluk vardı tasavvufla doldurdum derseniz de olmaz. Şuanda tasavvuf yükselmedi,. Asıl tasavvuf patlaması bu asırda olacak. Çünkü algı ve kültür savaşlarına doğru gidiyoruz. İşte o zaman abuk sabuk duyguların pençesinde kıvranmamak için doğru olan akıl ve dinle nikâhlanmış bir tasavvufu anlatacak şekilde herkesin aklını başına alması gerekiyor.

Artık çözülmeler, düşmanlıklar ve ayrışmalar daha fazla. Din bir meta haline getiriliyor. Bunların yaşanmasının arka planında neler var?

Bir kere zaten dünyevileşmek var. Mesela hiçbir Müslüman bir diğeri hacca gideceği zaman 'gitmesin' demez sevinir. Bir holding var iş yapıyor, aynı sahada başka bir holdingin kendi piyasasına girmesinden hoşlanmaz. Dünyalık bir davamız varsa istemeyiz. Aklınıza kıskanmanın gelmediği alanlar ise uhrevi ve mana alanıdır. O zaman ortaya şu çıkıyor; insanlar manevi yolda olduklarını iddia ettikleri halde birilerini çekemez duruma geldilerse onlar maddileşmiştirler. Çünkü manada çekişme olmaz. Hizmet dünya içinse başkasının hizmet etmesini istemezsiniz. Birbiriyle çekişen insanların ahiret davası olamaz, muhakkak orada bir dünyalık vardır. İslam tarihindeki çekişmelerin hiçbiri din savaşı değildir.

İslam tarihinde belli dönemlerde yaşanan ayrışmalarda birlikteliklerin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Şu aşamada neye sarılmak lazım?

Kur'an'a sarılmaksa zaten herkesin elinde bir Kur'an var. Bugünkü en büyük problemimiz muhabbetsiz Kur'an, Muhammedsiz İslam anlayışıdır. İnsanları kalbinden fethedemiyoruz çünkü akıllarına konuşuyoruz. Din ise peygamberimizin muhabbetiyle olmalı. Şeriat, kavli Muhammedi, tarikat, fili Muhammedi, hakikat, hali Muhammedi, marifet ise sırrı Muhammedidir. Muhammedsiz bir din anlayışı olamaz. Barış getiren bir uyanışa ihtiyacımız var.

Kitabın Künyesi:

Aşkın Bir Noktası

Fatih Çıtlak

Sufi Kitap

Şubat 2014

288 sayfa

10 yıl önce