|

Bir orta yaş hikayesi

Monika Maron'un iç hesaplaşmayla kaleme aldığı Acayip Bir Başlangıç'ı orta yaşlılık ile gelen hisleri yazarın başkahramanı Johanna'nın yaşadıkları üzerinden anlatıyor.

Harun Karaburç
00:00 - 15/03/2014 Cumartesi
Güncelleme: 17:02 - 15/03/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Bir orta yaş hikayesi
Bir orta yaş hikayesi

Orta yaşlara geldiğimizde hayatı kavramayla ilgili sorularımız daha bir ciddiyet kazanır. Hülyalara dalan, sürekli hayaller peşinde koşan gençlik yerini daha ayakları yere basan ve 'makul' bir orta yaşlara bırakır. Hayatla olan kavga henüz bitmemişse de bir sakinlik, dinginlik ve huzur çöker. Ancak bu yeni kendini güvende hissetme ortamı başka bir düşüncenin filizlenmesi ve yeşermeye başlamasıyla son bulur: Yaşlılık ve ölüm. İnsanoğlunun kabullenmekte en çok zorlandığı bir 'tatsız' durum... Aslında öleceğini bile bile yaşayan insanın, yaşlılığı ve ölümü bu denli kabullenmekte zorlanması da ayrı bir çelişki ve yazı konusu.

Yaşlılık, geçmişin izlerini silmek için tersinden yürümek gibi bildiğimiz yolları. Bir son var, onu bilmek ve attığımız tüm adımları artık o sona göre belirlemek. En önemlisi de yaşadıklarımızın ve yaşamadıklarımızın bir muhakemesini yapmak kendi içimizde. Ünlü yazar Monika Maron da bir iç hesaplaşmasıyla yazıyor Acayip Bir Başlangıç'ı. Yaşadıklarından yola çıkarak büyük bir cesaretle özeleştiri yapıyor. Hayat olağan akışında devam ederken ve hala kendimizi genç zannederken aniden karşı karşıya kaldığımız yaşlanmanın onursuzluğu ve biçareliğini bir tokat gibi yüzümüze vuruyor. Ancak Maron'un bunu yaparken sert bir üslup kullandığını söylemek hata olur. Sadece onu okurken hissettirdikleri açısından böyle bir yorumda bulunuyoruz. Yaşlanmanın ona getirdiği yeni hisler okurunu da ortak bir paydada buluşturuyor. Hepimiz aynı yollardan geçiyoruz, öyle ya.

HAYATTAKİ YERİMİZ NERESİ

İnsan ömrünü mevsimlere benzetmek oldukça duygusal bir yaklaşım. Maron'un satır aralarında da onun bu benzetmeyi yaptığını görmek mümkün. Bunu doğanın geçirdiği değişim üzerinden yapıyor ancak bilinçli mi yoksa istemeden mi yaptığını bilemiyoruz. Maron, hikayesinin baş kahramanı Johanna'yı geçmişine ve bugününe bakarak hayattaki yerini bulması için yalnız bırakıyor. Johanna yaşlanmanın getireceği değişimlerin olumsuz tesiri altında, 'Çok yakında, hayatımızın o sıkıcı, fuzuli son kısmı başlayacak ve o zaman sadece, her tür sektörden satıcının hedef kitlesi ve sağlık sigortalarını çökerten maliyet faktörü olarak önemseneceğiz; bunun haricinde acınası derecede önemsizleşeceğiz ve torunlarımız bizleri- yirmi otuz yıl, yani hayatın üçte birinde miskinlik edip yararsız eğlenceler peşinde koşan, buna da hakkıyla kazandıkları emeklilik diyen tembel, işe yaramaz insanları- yaşatma lüksüne sahip olup olmadıklarını kendilerine sormak zorunda kalacaklar.' Diyor

Maron'un büyük bir ustalıkla kaleme aldığı Acayip Bir Başlangıç, yazarın zihin süzgecinden damıtılmış, içinde kendimize dair birçok duyguyu bulacağımız sarsıcı bir son- başlangıç hikayesi. Maron'un Johanna'sının kendine hayatta nasıl bir yer bulduğundan ziyade satır aralarından başımızı kaldırdığımızda karşılaştığımız hayatımızı sorguluyoruz. Bir son gerçekten var mı? Saadet ve huzuru hakikaten bu dünyada bulmak mümkün mü? İlk ne zaman yaşlanırız ya da yaşlandığımızı anlarız? Bütün aynalar bir anda nasıl da düşmanımız olur? Tüm bu sorular Maron'un güçlü kalemi sayesinde yeniden anlamlanıyor. Alef Yayınları arasından Zehra Aksu Yılmazer'in çevirisiyle okuduğumuz Acayip Bir Başlangıç, bir uyanma kitabı aynı zamanda.

Kitabın Künyesi:

Acayip Bir Başlangıç

Monika Maron

Alef Yayınevi

2013

159 s.

10 yıl önce