“Durup durup şarkılar mırıldanan bir kızın/ aklından geçivermem değilse nedir ki şiir” diyen Hulki Aktunç, Sönmemiş Dizeler isimli şiir kitabında, taşları dile getiren bir yankı buluyor ve taş sesleniyor: “Sesleniyordu taş: Uyaklar uyaklara yankıdır dedi./ Ey hayata alışan , ey isyana alışan , ey hepimize alışan!/Senin de bir uyağın olacak mı? /Yankısı nedir?”
Yıllardır dergilerde çok yayınladım. Ama kitab'ın bir kutsallığı var bende. Kitap, dergilerde çıkmış şiirlerin bir yığıntısı olmamalı. Kitap bir teressübat, bir çökelti olmamalı. Omurgalar, izlekler alır götürür beni. Haydar Ergülen, bir resim sergimi (Ayvalık Yollarında, Sürücü Aynalarında) gezmişti. 60 resmin adlarını kast ederek “yeni şiir kitabın hazır,” dedi.
Düşler de Bizi Görüyor.
Evet…Uçmak, göçmen kuşlarla binlerce kilometre göçmek, yükseklere yükseklere uçup gene oralarda bir yere konabilmek. Nereye uçar nereye gidersen git, gene yurda dönmek, dönebilmek.
Biçmek ile yontmak arasındaki fark neyse o işte. Gün ile tarih, tarihçe arasındaki farklar gibi. Geçelim.
Elbette adardım, adadım, adıyorum da. İlk güncemden (1963) bu yana 46 yıldır yazmaktayım. Koca bir hayattır bu. Adanmış bir hayat. İyi- doğru- güzel bir yerlere ulaşır mı ulaşmaz mı, o başka soru.
Evliya Çelebi, Naima gibi “baba”lar başta olmak üzere, Yunus, Fuzulî başta olmak üzere, klasiklerimizi onlarca defa okumuş, onlarla yıkanmışımdır. Derslerimi her enlem her boylamda tarihimizden almaya çalıştım hep. Ha, sözlük de okurum ben, roman gibi. Kitaplığımda yerli yabancı binden fazla sözlük var.
Yedinci baskı matbaada. Yeni madde, tanım ve tanıklarla.
Tarihlerden belli olmuyor mu? Ben evvel-eski bir sosyalistim. Fakat asla bir Stalinist olmadım mesela. “Yoldaşım 40 Yıl” kitabında bu konuyu hayli açımlıyorum.
Tarih ile derdi olmak…Çok isabetli bir tanım…Tarihin de benimle, bizimle derdi yok mu? Sonra…Yazdığım, ürettiğim her şey (resim dahil) aynı yapıtın, aynı bütünün parçalarıdır diyeceğim. Asıl tanık da benim tabii, tanık olmak zorundayız. Haa, nerede avukat, nerede savcı, nerede yargıç olursun? Sabaha kadar tartış dur. Tutuklu olursun!
Öykümde şiir şiirimde de öykü var. Bunların birbirine geçişim (ozmoz) yapmaması mümkün değil.
Yansıtmak, deyim yerindeyse “yankıtmak” ama bu eylemi yorumla yapmak. Özüyle de biçimiyle de. Yansıtmak pasif, yorumlamak aktif yaklaşımdır. Becerebildiğin kadarıyla. Ter dökeceksin…Bakın, ben hangi şiire öyküye resme romana bakarsam bakayım, onda TER görmek istiyorum. Ter yoksa, kalemin teri bir yana öncelikle düşüncenin teri yoksa, altını çizmek isterim düşüncenin teri yoksa en başarılı “günoğlu” olsan bile zaman içre ufalanır gidersin. Nobel mobel alsan da.
Yeni şiir kitabı var (Taşa Sarılmış Şiir), öykü (Yedi Kırk Beş), resim sergisi (Arayış)…
Öyle…Göreceksiniz.
Beni şımartmayın. Demin söylemeyi unuttum, “Kedinin Sonsuzluğu” başlıklı bir deneme kitabı da gelecek. İnsanın kediyle, kedinin insanla tarihini anlatıp yorumlamaya çalışıyorum. Yarısı hazır bile.