|

Bir tepki dili olarak arabesk

Akademisyen ve müzisyen kimliğini yanyana koyan Uğur Küçükkaplan, 'Arabesk: Toplumsal ve Müzikal Bir analiz'' adlı kitabında Türkiye'deki arabesk müziğini ele alıyor. Yazara göre arabesk zannedildiğinden çok daha önce, eleştirel bir biçimde ele alınan Cumhuriyet'in müzik politikalarının yarattığı iklimde gelişti.

BANU TEPE
00:00 - 10/07/2013 الأربعاء
Güncelleme: 14:56 - 10/07/2013 الأربعاء
Yeni Şafak
Bir tepki dili olarak arabesk
Bir tepki dili olarak arabesk

Bugün artık 1970'ler ve 80'lerdeki forma oturan bir arabesk müzik icra edilmediğini görmek gerekli. 90'lardan itibaren tematik ve formel bir dönüşümün izlerini sunan bu müzik türünün belki de tarihsel sürecini tamamlayıp, yeni bir boyuta geçiş yaptığını dahi söylemek mümkün. Özellikle toplum-müzik ilişkisi bağlamında önümüze en sağlıklı verileri sunabilecek dinamizme sahip bu müzik türü incelendiğinde, ülkede yaşanan ekonomik, kültürel ve politik evrelere göre arabeskin de pozisyon alarak önemli fotoğraflar sunduğu söylenebilir.

Uğur Küçükkaplan bir süre evvel Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan 'Arabesk : Toplumsal ve Müzikal Bir Analiz' adlı kitabında bu yüzden bahsettiğimiz müziği üç dönem içerisinde ele alıyor. 1960-1980 arasını ilk, 1980-1990 arasını ikinci ve 1990'dan sonrasını son dönem biçiminde analiz eden Küçükkaplan'ın bütün bu yaklaşımını temellendiren toplumsal ve sektörel veriler söz konusu kuşkusuz. Başlangıcı 1960 ve 1980'lere oturtulan bu dönemselleştirme aynı zamanda Türkiye'de iki büyük iç göç dalgasının yaşandığı yıllardır. Sosyolojik anlamda 'çevre' dediğimiz ve 'merkez' karşısında her anlamıyla 'öteki' durumunda bulunan toplumsal katmanların önce kenar mahallelerde ekonomik, kültürel, politik tutunma çabaları, zamanla gelişimsel olarak 'merkez'i tehdit eder boyutlara gelmiştir. Bu, periferinin merkez'e ilişkin tarihsel yürüyüşünün modern zamanlardaki görüntüsüdür bir bakıma. Ve kendi kültür kodları, dünyayı algılayış biçimleri ve bütün bunları sentezleyerek ürettikleri müzikal formları üzerinden, karşımızda duran bu toplumsal dinamizmi analiz edebilmenin en sağlam yolları arabesk müziği anlamaktan geçiyor.

DAYATMAYA BİR TEPKİ

Türkiye'de resmi ve gerekse elitist sağ-sol ideolojiden bağımsız biçimde gelişebilen bir sosyoloji ortaya çıktığı zaman zaten arabesk üzerine bilimsel çözümlemelerin ortaya konabildiğini görürüz. Çünkü resmi ideoloji ve onun paralel uzantıları olan sağ-sol zihinsel kapanlar, topluma yukarıdan aşağı dayatmaya çalıştıkları kurgusal kimlikleri ile arabeski vareden kültürel kaygıyı başından beri dışlayarak hem görmezden gelmiş, hem de küçümseyerek önemsizleştirmek istemişlerdir. İdeolojik merkez'i de temsil eden bu elitist dayatmaya karşı sivil itaatsizlik becerileri içerisinde anlamlandırabileceğimiz pasif direnç kanalları ortaya koyan çevre'nin bu fotoğrafını sadece politik çözümleme ile okuyamayız. İşte müzik burada önem kazanıyor. Resmi ideoloji imparatorluk bakiyesi bir toplum üzerinde kurgulamaya çalıştığı yeni kimlik kodlarını inşa ederken araçsallaştırdığı müzik ile bunu kültürel bir zemine oturmak istemiştir. Klasik Türk Müziğinin yasaklanması ve ulus-devlet pratiğinin uzantısı olarak folklor araştırmalarının ideolojikleşerek halk müziği-batı armonisi sentezinin önerilmesinden başlayarak gelişen bu dayatımın toplumda içselleştirilmediğinin en önemli cevabıdır aslında arabesk. Dolayısı ile arabesk müzik form olarak bir muhalefet biçimini karşılar. Muhafazakar ve hatta müdahaleci bir TRT denetimi, devlet kurumlarından uzaklaştırılan Klasik Türk Müziği pratiği karşısında adeta kendi yoksul ve sivil imkansızlıklarıyla doğan bu müziği anlamadan Türkiye'yi çözümlemeye yönelmek ideolojik olduğu kadar, kültürel, sosyolojik yabancılaşmayı da beraberinde getirir.

MÜZİĞE KİMLİĞİNİ VEREN ÇALGILAR

Aynı zamanda konservatuar eğitimi almış, müzik ile pratik ilişkisi bulunan, yüksek lisans tezini arabesk üzerinde yapan bir yazar olarak Küçükkaplan'ın 'Arabesk' isimli kitabı daha evvel sosyal araştırmacılar tarafından ortaya konan çalışmalardan tabiî ki ayrışıyor. Her şeyden evvel bir müzisyenin algı dünyasından beslenen bir arabesk okuması var karşımızda. Yine de kitapta verilen nota ve tablolamalara rağmen müzik ile teknik ilişkisi bulunmayan okurlar için de çalışma ilgiyi hak edecek nitelikte. Mesela 'Arabesk Müzikte Kullanılan Başlıca Çalgılar' isimli tablo gitardan, darbukaya, kemandan, bağlamaya kadar orkestrasyon içerisinde anlam bulan enstrümanların bu müziğe nasıl kimlik verdiklerini anlamak bakımından önemli. Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekli ki Türkiye'de müzikal akademi dünyası kendisinden beklenen entelektüel performansın çok uzağında kalarak arabeski izlemiştir. Oysa karşımızda Türkiye'nin modern müzikal birikimine katkı sunan, ufkunu açan önemli bir alan durmakta. Müziğin adeta devlet eli ile tek tipleştirilmeye çalışıldığı dönemlerde arabeskin mekanı olarak Unkapanı her şeye rağmen dünya müziğinin geldiği teknik donanımın farkında ve ufuk açıcı orkestrasyon mantığı ile hem toplumsal gelişmeyi takip etmiş, hem de yeni arayışlarla müziğimizin önünü açmıştır. Bunu görmezden gelen müzikal akademik dünyanın uzun yıllar resmi ideolojinin paralelinde pasif durarak eleştiriye açık bir rol oynadığını söylemek gerekli.

Toplam beş bölümden oluşan kitabın ilk kısmında verilen ve arabesk müziğin ortaya çıkışını hazırlayan teknik ve tarihsel süreç, meseleyi kavramamızda kolaylaştırıcı kapılar aralıyor. Erken Cumhuriyet döneminde müziğe yönelik müdahalenin zihinsel arka planını çözümlememize de yarayan bu geniş çerçeveleme, günümüzden geriye doğru açılan önemli bir koridor sunuyor bize. Arabesk müzik üzerine ortaya konan eserlerde bu zamana kadar derinlemesine pek incelenmeyen 'Çingene müzisyenler'e ilişkin bilgiler de kitabı özgün kılıyor. Hatta Küçükkaplan Çingene müzisyenlerin arabeskin hazırlayıcı dönemi olarak nitelendirdiği 1930-60'lı yıllarda dahi önemli fonksiyonlar üstlendiklerini belirtmekte.

Günümüzde artık tarihsel yolculuğunu tamamlayıp, farklı formlara dönüştüğünü düşündüğüm arabesk müzik üzerine ortaya konan yayınlar yine de karşımızda keşfedilmeyi bekleyen önemli boşlukların olduğunu gösteriyor. Küçükkaplan mevcut külliyata yeni bilgiler eklerken, bu müziği anlamamızı kolaylaştıracak önemli teknik çözümlemelerle okura yeni deneyimler sunuyor. İstifade edilen geniş kaynakça, Sadettin Kaynak'tan Yıldız Tilbe bestelerine kadar belli başlı eserlerin sözleri ve notaları, müzik türünün değişik dönemlerinde aktif olan icracı ve bestecileri gösteren tablolar, sanatçıların oynadıkları film afişleri ile zenginleştirilen kitap işlenmeye müsait başka alt konuların da olduğunu işaret ediyor aslında.

Kitabın Künyesi:

Arabesk : Toplumsal ve Müzikal Bir Analiz

Uğur Küçükkaplan

Ayrıntı Yayınları

2013

320 sayfa

٪d سنوات قبل