|

Bir varmış bir yokmuş seven çokmuş masalı

Sözlü edebiyatın en güzel örneklerinden olan masallarımız bugün nerede? Masalı geriye iten, çocuk edebiyatının yeni trendleri fantastik ve bilimkurgu yoğunluklu eserler mi yoksa gerçeklik mi?

Hatice Sezgin
00:00 - 18/07/2010 Pazar
Güncelleme: 20:11 - 17/07/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Bir varmış bir yokmuş seven çokmuş masalı
Bir varmış bir yokmuş seven çokmuş masalı

Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi romanlarının güçlü bir okur kitlesi oluşturmasıyla canlılık kazanan fantastik edebiyat, çocuklarda bu eğilimi saptayan yayınevlerinin girişimiyle giderek büyüyor. Fantastik eserlerde metinden okura geçen bir ikircim ya da kararsızlık deneyimi okurun hoşuna gidiyor.

“Anlatılan olay gerçek midir, yoksa yanılsama mı?” sorusu zihinleri kurcalayarak çocukları peşinden sürüklüyor, onlarda daha fazla okuma arzusu uyandırıyor. Yard. Doç. Dr. Nejdet Neydim “Fantastik çocuk edebiyatında gerçek ve fantastik dünya yan yana bulunan iki düzlemdir, olaylar her iki düzlemde de yaşanır ve bir noktada birbirleriyle temas ederler” diyerek önemli bir konuya vurgu yapıyor. Ona göre; fantastik edebiyat metinleri çocukla daha kolay iletişim kuruyor, gerçek düzlemde onları rahatsız eden ve yüz yüze gelmekten kaçındıkları sorunlarla gerçeküstü düzlemde daha kolay karşılaşarak hesaplaşmalarını sağlıyor. Periler, cüceler ve devlerle, çocukların dünyasına giren fantastik edebiyatın yanı sıra uzay gemileri, garip yaratıklar, teknik olağanüstü buluşlarla öne çıkan bilimkurgu da ilgi odağı. Taşıdığı sıra dışı unsurlarla çocuk edebiyatının gözdelerinden olan bu tür, bilimsel öngörüler ve varsayımlardan beslenerek okuyucunun giderek daha fazla hayranlığını kazanıyor.

Çocuk Edebiyatında fantastiğin ve bilimkurgunun izini sürdüğümüz bu dosyamızda meselenin köklerine inmezsek olmaz. Gerçeküstü özelliğe sahip kahramanlarıyla olağanüstü konuların işlendiği sözlü edebiyatımızın en güzel ürünlerinden olan masallarımız nerede? Fantastik edebiyat ve bilimkurgunun gerçeklikle kurduğu ilişkiden yoksun oldukları için etkilerini yitiriyorlar mı? Yoksa gerçeklik masalı öldürüyor mu? Bilimkurguya yöneliş ve fantastik edebiyat çocuk edebiyatını ne yönde etkiliyor? Birbirleriyle ilintili bu sorular eşliğinde meseleyi Ayşe Kilimci, Bestami Yazgan, Mevlana İdris Zengin, Mustafa Özçelik, Nehir Gökduman ve Hasan Latif Sarıyüce ile tartışıyoruz.

Yeni zamanların farklı bir masal dili olmalı

Ayşe Kilimci: Gerçeklik masalı neden öldürsün, masal düşten ibaret değil ki, tersine, gerçeğin ta kendisidir masal.

Çocuk için de yetişkin için de “dan” diye söylenendir, ancak öylesine hünerbazlıkla ve kasafancılıkla söylenir ki bu dan, kafaya inmez, kalbinize (elbet ardından akıllara) kırk ikindi yağmuru gibi yağar. Islatır, ürpertir, diriltir, bazen iki bulut arası gökkuşağı çizilir gökyüzüne, bu gerçek rahmet akıllar, fikirler, umutlar, mutluluklar getirir.

Hayatın tüm gerçeklerinin bir hayal perdesiyle sarmalanıp yeniden ve daha gerçek söylendiği dildir masal.

Epey masal kitabı yazmış ve yayın sırasında pek çok masal kitabı olan bir yazar olarak, bu yeni zamanların farklı bir masal dili olması gerektiğini düşünüyorum, yeni bir masal dili kurmaya çalışıyorum. Her zamanın masalları farklı.

Bilimkurgu türünde de fantastik yazında da esaslı yapıtlar, hayal gücünü besler.

Zoran Zivkoviç'in “Başka Zaman Kütüphaneleri”nin tadını unutmak ne mümkün? Tür değil, ustalık önemli bence. Kitap fuarlarında çocukların kırılmış gibi macera, vampir, tılsım, daha çok şiddet içeren kitaplar yanında laylay lom tür kitaplara da koştuğunu görünce canım sıkılmıyor değil.

Fantastik edebiyatın dünyada estirdiği rüzgârın, tılsımı, büyüsü, vampiri, gerçek dışı dünyası kimileyin haddini aşıp, okurun ve çocukların ayaklarını yerden kesip, fikirleri dünyanın sahiciliğinden koparsa ve bazı tekrarın tekrarı marka romanları tüketiciye dayatarak kabak tadı verip, öteki türlerin gelişimine set çekse de bunun kendini tüketmekte olan bir moda olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünerek kendime karşı mahcup olmamayı umuyorum. Çünkü kitabın türü hangisi olursa olsun, raf ömrü birkaç ay hedefi para, daha çok para, ille de satış olduğunda, okur ve kitap o hallere zorla itildiğinde ayıp oluyor, hem okura, hem çocuklara hem de sahici yapıtlara...

Yanlış olan hayal kurmak değil, hayalperest olmaktır

Bestami Yazgan: Gerçeklikle masal veya gerçekle hayal birbirinin zıddı değil, birbirini tamamlayan iki unsurdur. Yarınları kuracak olanların, gerçeklerden kopmadan hayal kurabilen çocuklar olacağına inanıyorum. İletişimin gelişmesi, çocukluk dönemini kısaltmakta, çocukların erken olgunlaşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla gerçekliğin masalı, masalın da gerçekliği yok etmeyecek oranda kalmasına dikkat edilmelidir. Yanlış olan, hayal kurmak değil hayalperest olmaktır. Sonuç olarak, bir masal kahramanı olan anneler var oldukça masalın ve masalsı çocukluğun bitmeyeceğine inanıyorum.

Bilimkurgu ve fantastik metinlere ise modern masallar olarak bakabiliriz. Bu metinler, çocuğu okumaya teşvik etme ve hayal sınırlarını zorlama yönünden faydalı olabilir. Bu tip çalışmalarda insani değerlerin gözden uzak tutulmamasına, şiddete fazla yer verilmemesine dikkat edilmelidir. Heyecan ve macerayla beraber çocuğun dil ve edebiyat zevkinin geliştirilmesi ihmal edilmemelidir.

Masal, dünyanın bittiği yerde başlar

Mevlana İdris Zengin: Gerçek sınırlı bir şeydir ve bu itibarla, görece sınırsız olan masalı öldürme imkânından mahrumdur. Ama gerçeğin çoğu zaman masalın, masalsılığın aleyhine faaliyette bulunduğu da aşikârdır.

Masal, dünyanın bittiği yerde başlar. Gerçeğin bir adım ötesinde neler olup bittiğini merak edenlerin takacağı gözlük, gerçekliğin değil masalın gözlükleridir. Gerçeğin sıkmaya başladığı yerlerde masal bir pencere olabilir. Masal nadir olarak gerçeklikten, yoğun olarak ise gerçekdışı başka dünyalardan beslenir ama her halükârda değişik bir uzay kurar.

Bilimkurgu ve fantastik dünyaya yöneliş ise başından itibaren çocuk edebiyatının beslendiği ve çocuk edebiyatını besleyen bir damar olarak hayatiyetini devam ettiriyor.

Yetişkinlerin dünyasındaki teknolojik değişime paralel olarak çocuklar için son yıllarda yazılan eserlerde de bilimkurgu ağırlıklı olarak yer alıyor.

Bir de şu var; yoğun teknokurgu serpiştirilmiş eserlere, evrensel bir çapı amaçlayan mistik eğilimler de sokuşturularak bir tür 'new age' gençlik edebiyatı oluşuyor.

İyi bir masalda, hayalden gerçeğe göndermeler vardır

Mustafa Özçelik: Masal demek, hayal gücü demektir. Çocukların hayal güçlerini geliştirmeleri için masala ihtiyaçları vardır. Fakat masalda anlatılan hayal, gerçekten tamamen kopuk değildir. Olmamalıdır da… İyi bir masalda hayalden gerçeğe göndermeler her zaman için vardır. Bu yüzden masal çocuğun hayal gücünü geliştirir ama hayalperest yapmaz. Bütün mesele dengededir. Masal sadece gerçekdışına gönderme yaparak çocukta gerçeklik duygusunu yok eder. Aynı şekilde tamamen gerçeğe gönderme yapmak da o metni masal olmaktan çıkarır. Sorunuza göre cevap verecek olursak böylesi bir gerçeklik masalı öldürür.

Bilimkurguya yöneliş ve fantastik etki meselesine gelince; çocuk algısı, duyarlığı açısından fantastik unsurların kullanılması masalın lehine bir durumdur. Fakat işin özünde gerçeğe bir şekilde gönderme olmalıdır. Günümüzde ise mesele bu şekilde değildir. Bu konuda da tamamen Batı kültürünün istilasına uğramış durumdayız. Bu nitelikteki çağdaş masallarda kullanılan kahramanlar, iyinin veya kötünün temsilcisi değil gücün ve zayıflığın temsilcileridir. Oysa klasik masallarda kazanan iyiler, kaybeden kötülerdir. Şimdikilerde ise güçlü olan kazanmakta, zayıf olana hayat hakkı tanınmamakta ve şiddet unsuru çok fazla yer almaktadır. Dahası hiç bir şekilde gerçekle bir ilintisi yoktur. Bu da çocukların zihinsel sağlığını olumsuz olarak etkilemektedir.

Gerçeği, masal örgüsünde sunabilmek başarıdır

Nehir Gökduman: Masalda gerçeklik olgusu uzun zamanlardan beri tartışıla gelen bir konu. Yıllardır, masal yazan ve masalların çocuk doğasında yarattığı devinimi gözlemleyen biri olarak, gerçekliğin çocuk yazınında yadsınamaz bir yeri olduğu kanaatindeyim. Burada asıl üzerinde durmamız gereken, masalı öldürür endişesiyle gerçeklikten uzaklaşmak değil, gerçeği masal örgüsünde harmanlayarak sunabilmek başarısıdır. Gerçekliğin masaldaki dozu ne kadar olmalı? Masalla ne kadar örtüşür? Yoksa çocuğun düş gücünü sınırsız kılan büyülü dokusunu katleder mi? gibi çekinceleri aşmak da mümkün. Yalnızca eğlendiren ya da yalnızca kuru öğretiler sunan metinler çocuğa bir şey katmıyorsa, geriye, yaşamı her yönüyle aktaracağımız metinlerimizin teknik, içerik, pedagojik açıdan mükemmel bir armoniyle çocuğa ulaştırılması kalıyor. Hedef okurken eğlenen, eğlenirken düşünen, düşünürken araştıran, sorgulayan ve akleden bir nesil… Bunu başarabilirsek çocuklarımızın düş gücünün zirvelerinde gezinen masalları okurken bile ayakları yere basar diye düşünüyorum.

Son yıllarda çocuk kitaplarında fazlaca yer bulan bilim kurgu ve fantastik edebiyat da yine bu minvalde değerlendirilebilir. Fantastik gerçekte olmayan, düş gücüyle ifade edilen doğaüstü demekse, çocuğun buna meyletmemesi düşünülemez. Çünkü çocuk doğası zaten gizli ve üstün olana ilgi duyuyor. Hele bir de çocuklarımızı küçük yaştan itibaren sıkıntılı bir eğitim sistemine tâbi tutuyorsak, bu kitaplardaki zahmetsizce uçan, koşan, başaran karakterler idolleri oluveriyor. Ben burada fazlaca sorun görmüyorum. Fantastik örgü, bilgi, bilinç dâhilinde faydalı bir şekilde çocuğa sunuluyorsa edebiyatımıza renk katar. Ancak günümüzde bu tarz çalışmalar zaman zaman ticari amaç ve popülarite ekseninde yürütülebiliyor ve yazılan metinler çocuğu hayalci, kolaycı, sınır tanımaz, ölçü bilmez davranışlara sürükleyebiliyor. Bu da gerek okura gerek edebiyatımızın gelişimine zarar veriyor.

Düşlerden salt edebiyat değil uygarlık da doğmuştur

Hasan Latif Sarıyüce: Edebiyatta salt bir gerçeklikten söz edilebilir mi? Bunu pek düşünemiyorum. En katı, en ödünsüz bir gerçekçiliğe yaslanmış yaratılarda bile yer yer gerçeklerle temasın kesildiği görülür. 17. yüzyılın kesin sınırlarla bölünmüş ekoller çağı çok gerilerde kaldı. Bir yazarın çocuklar için yazdıklarında sert bir gerçeklikten yana olabileceğini düşünemiyorum bile. Çocuklara yazılacak her türlü anlatının çocuğun zaten içinde yaşamakta olduğu acı, buruk, inişsiz çıkışsız, renksiz bir yaşamın gerçekçilik adına bir benzerinin dillendirilmesi, çocuk edebiyatına da, çocuğa da uygun olabilir mi? Edebiyat dediğimiz sanatın aslı düşseldir. İnsanoğlu düş kuran yaratıktır. Bu düşlerden salt edebiyat değil uygarlık da doğmuştur. Masalların düşselliği, gerçeklere dayanmaması onları ortadan kaldıramaz. Kaldı ki masalların düşselliği insanoğlunun başka bir gerçeğine dayanır. Keloğlan, insanların yapmak isteyip de yapamadıklarını yapan, güçlülere pasiflikle karşı koyan, bunda da başarı kazanan düşsel bir tiptir. Masalların gerçek dışı/olağanüstü varlıkları (devler, ejderhalar, Tanrısal güçleri olan kişiler, büyücüler, şişeden çıkan cinler, Araplar, küreğiyle bir dağı kaldırıp başka yere koyan yiğitler) insanların özlemlerini simgelerler. Kendi güçleriyle yapmak isteyip de yapamadıklarını bunlara yaptırırlar. Bu da insanoğlunun yaratıldığı günden beri değişmeyen bir gerçeğidir. Masalları gerçek dışı bir söylemi temsil ediyor diye yok saymanın ya da küçümsemenin haklı bir yönü yoktur. Gerçek dışılık, düşsellik masalın söndürülmemesi gereken güzelliğidir.

Gerçek dışılığın hâkim olduğu diğer alanların çocuk edebiyatına yansımaları tartışılıyor. Bilimkurgu'ya bir şey denilemez. Çocuk edebiyatını olumsuz yönde etkileyeceğini de düşünmüyorum. Bilimkurgu masaldır. Masallar gibi uydurmadır. Yalnız izleyebildiğim kadar bilim kurgunun televizyonlara yansıyan çizgi filmlerinin pek çoğunun edebiyatla da, eğitimle de hiçbir ilgisi yoktur. Uzaydaki başka dünyalarda yaşadığı düşünülen insanların korkunç tipler olarak canlandırılması, ölüm makineleri gibi düşünülmesi çocuğa ne kazandıracak? Ancak vurmayı, kırmayı öğretebilir. Fantezi ise ta Homeros'tan bu yana edebiyatın en önemli gereçlerinden biridir. Ustaca düşünülmüş, sevimli fanteziler çocuk edebiyatını zenginleştirir. Kurgubilim'den söz açılmışken vaktiyle saptadığım bir gözlemimden de kısaca bahsedeyim. 1960'lı yıllarda Kırklareli Lisesi'nde Türkçe/edebiyat öğretmeni iken özellikle orta kısım öğrencilerimin okumaları için kendilerine verdiğim kitapları okuyamadıklarını görmüştüm. Yaptığım araştırmada engel olarak karşıma çizgi romanlar çıktı. O yıllarda öğrenciler salt siyah-beyaz basılan bu dergilerin otuz kırk tanesini biriktirerek birbirlerine devrediyorlardı. Bu dergilerin hangi gün hangi öğrenciye geçeceği önceden planlanmıştı ve bu düzeni hiç şaşırmıyorlardı. Çizgi roman dergileri öğrencileri resim okuyucusu yapmıştı. Öğrenci evde uzandığı yerde dergiyi resimlerine bakarak altındaki bir iki sözcükten oluşan yazıyı rahatlıkla okuyordu. Eline bir ders kitabını aldığı zaman ise terler basıyor, bir türlü okumaya kendini veremiyordu. Resim okuyuculuğunun birçok öğrencinin başarısızlığına neden olduğunu sanıyorum.

14 yıl önce