|

Bir yönetim biçimi olarak pastoral iktidar

Faocault, iktidar olgusunu tarihsel süreç içerisinde irdelerken, bunun niçin elzem olduğunu şu cümlelerle açıklar: 'Aslında, şeyleri arkaik, eski, modern ve çağdaş diye sınıflandırarak işin özünü gözden kaçırıyoruz gibi görünüyor.'

Ahmet Edip Başaran
00:00 - 15/03/2014 Cumartesi
Güncelleme: 16:54 - 15/03/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Bir yönetim biçimi olarak pastoral iktidar
Bir yönetim biçimi olarak pastoral iktidar

Michel Foucault, konuşmalarından birinde 'Ben iktidar teorisyeni değilim' der. Kendisi her ne kadar böyle söylese de 'iktidar öznesi' üzerinden yaptığı felsefî mülahazalar onun yazdıklarını farklı ve ayrıksı bir yerde tuttu hep. Özellikle modern iktidarların yönetme biçimleri ve yöneten/yönetilen paradoksunda insanın konumu meselesi Faocault'nun nerdeyse en çok üzerinde durduğu konular oldu. Onun 1977 – 1978 tarihlerinde College de France'ta verdiği derslerin bir toplamı olan Güvenlik, Toprak, Nüfus isimli kitap, hem kurumsal hem de kuramsal bir sorun alanı olarak iktidar kavramının çevresinde dolaşan zihin sağaltan bir çalışma olmuş.

Hiç kuşkusuz gücün olduğu her yerde bir iktidar sorunu vardır. İrili ufaklı bütün iktidarlar bir güç psikozu içinde sürekli kimlik ve kişilik değiştirirler. Bu durum biraz da iktidar dediğimiz aygıtın pragmatist yapısıyla ilintili. İktidar kelimesinin sadece hükümet dediğimiz olguyu karşılayan bir kelime olarak anlaşıldığı günümüzde mesele sandığımızdan daha karmaşık aslında. Aileden başlamak üzere cemaatlerin, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin, sendikaların, siyasi partilerin kısaca insanın olduğu her yerde bir iktidar sorunu var. Karmaşık dediğime bakmayın, aslında her şey ortada. Anlamak için görmek yeterli. Arz ve talep dengesiyle yapılan bütün iktidar eleştirilerinin olağan bir sığlığın içinde kalmaya mahkûm olması başka nasıl açıklanabilir. Faocault'nun iktidar öznesi üzerinden söyledikleri bu yüzden değerli. O, iktidar kelimesini bir 'yönetme biçimi' olarak alıyor ve tarihsel süreç içerisinde insanları yönetme/gütme biçimlerinin nedenselliğine eğiliyor. Yani bir iktidar olumlaması ya da olumsuzlamasından ziyade yüzü değişse de özü itibariyle hep aynı özellikler barındıran bir yönetim algısı analizi. Faocault'nun yapmaya çalıştığı şey tam olarak bu. Kitabın aynı zamanda çevirmeni olan Ferhat Taylan'ın yazdığı önsöz, Faocault'nun College de France'ta verdiği derslerin ana çerçevesini çizen, faydalı ve önemli bir metin. Taylan, 'iktidar her yerdedir' mottosunu sonsuzca tekrar etmektense, Faocault'nun söylediklerinden yola çıkarak söylem ile tahakkümün birbirine eklemlenme biçimlerini görmek gerektiğini söylüyor. Aslında bu, her durum için geçerli değil mi? Yüzeyde sığlığa teşne olmaktansa derinlere inmek…

BİYO-İKTİDAR NEDİR?

Güvenlik, Toprak, Nüfus, Faocault'nun biyo-iktidar kelimesiyle kavramsallaştırdığı olguyu anlattığı dersle başlıyor. Biyo-iktidar nedir? Biyo-iktidar, iktidar dediğimiz konseptin biyolojinin 'verilerine' göre yeniden tanzim edildiği ve sürekli güncellendiği bir vasatı karşılar. Mesela ırkçılık dediğimiz olgunun çıkış noktası işbu biyolojik verilerdir. Irkların biyolojisi biyo-iktidarın kurucu öğelerinden birisidir. Batıda modern devlet kavramının inşasında bu verilerin nasıl bir işlev yüklendiği hepimizin malumudur.

Faocault, iktidar olgusunu tarihsel süreç içerisinde irdelerken, bunun niçin elzem olduğunu şu cümlelerle açıklar: 'Aslında, şeyleri arkaik, eski, modern ve çağdaş diye sınıflandırarak işin özünü gözden kaçırıyoruz gibi görünüyor.' Zihinsel bir sapmaya uğramamak adına meseleleri özünden kavramak için bütüncül ve kuşatıcı bir bakış şart. Peki, derslerin ana başlığı niçin Güvenlik, Toprak, Nüfus? Çünkü Faocault'nun da belirttiği gibi hükümranlık bir toprağın sınırları içinde uygulanır, disiplin bireylerin bedenleri üzerinde uygulanır, güvenlik ise bir nüfusun bütünü üzerinde uygulanır.

Faocault, nüfus ve yönetim arasındaki doğrusal ilişkiyi anlatırken, nüfusun hem bir insan türü hem de kamu (public) olarak adlandırıldığını söyler. Ona göre nüfusun diğer canlı varlıklar arasına katıldığı boyut, ilk kez insanların 'insan cinsi' yerine 'insan türü' olarak adlandırılmaya başlandıkları zaman ortaya çıkan ve onaylanan boyuttur. Faocault'nun bahsini ettiği cins ve tür arasındaki ayrımı burada uzun uzadıya anlatmanın gereği var mı bilmiyorum. Modern bilimin insan özelinde yaptığı bütün tanımlamaların aynı zamanda onun öz öldürümüne yardım ve yataklık yaptığı gerçeğini kim inkâr edebilir? Sahip olma, yönetme ve gütme itkisinin iktidar fenomeniyle tescillendiği bir dünyada insanın da 'sıradan bir tür' olarak tanımlanması kendi doğası içinde normal karşılanabilir. Nüfus, tam da bu yüzden yöneten erkler için olsa olsa sadece bir istatistiktir.

İKTİDARIN PASTORAL GÜCÜ

Faocault, pastoral iktidar kavramını eski doğu geleneklerinden yola çıkarak açıklıyor. Çoban (pâtre) sıfatının, insanların pastörü sıfatının Babil kralları için kraliyet unvanlarından biri olduğunu söyleyen Faocault, bu terimin Tanrı'nın insanlarla ilişkilerini belirten bir kelime olduğunu söyler. Ona göre Tanrı da insanların pastörüdür. Çoban – sürü arasındaki diyalektik ilişkinin bir benzeri de modern iktidar aygıtı içersinde yöneten ile yönetilen arasında cereyan eder. Pastör kelimesinin aynı zamanda papaz anlamına gelmesi, batıda iktidar aygıtının nasıl bir işleyişe sahip olduğunu ele veriyor. Bu yüzden iktidarlar için bir yönetme biçiminden daha çok bir 'gütme' biçiminden hatta sorunsalından bahsetmek daha doğru olacaktır. Faocault'nun Batının hâlihazırdaki hiç değişmeyen zihniyetini anlattığı şu cümlesini alıntılamadan geçemeyeceğim: 'Bütün uygarlıklar arasında hem en yaratıcı, hem en fetihçi, hem de en kendini beğenmiş olan, ayrıca şüphesiz en kanlılarından biri olan, Hıristiyan Batı'dır.' Ona göre Batı, tarih boyunca en büyük şiddeti göstermiş uygarlıklar arasındadır. Faocault, bir yönetim biçimi olarak pastoralliğin gerçek tarihinin Hıristiyanlıkla birlikte başladığını söyler. İbranilerde mesela kral hiçbir zaman olumlu, doğrudan veya dolaysız, çoban olarak belirtilmez. Tanrı dışında çoban yoktur.

Faocault, derslerinde pastoral iktidar tezinin karşısında bir karşı-tutum olarak beliren fikirlere de değinir. Halkına, vatandaşına, üyelerine, mensuplarına 'sürü' psikolojisiyle yaklaşan bütün 'çoban' kılıklı irili ufaklı iktidarlara karşı Soljenitsin'in kurduğu şu cümlelerle bitirelim biz de: 'Bu insanlara itaat etmek istemiyoruz. Bu itaat pastoralliğini istemiyoruz. Bizi sürekli yargılayan, bizim aslında kim olduğumuzu, hasta mı sağlıklı mı, deli mi akıllı mı olduğumuzu bize söyleyen bu sürekli gözetim ve inceleme sisteminde sıkışıp kalmak istemiyoruz.'

Kitabın Künyesi:

Güvenlik, Toprak, Nüfus

Michel Faocault

İstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları

Aralık 2013

392 sayfa

10 yıl önce