|

Biz büyürken olup bitenlere dair

'Hepimiz birer hikâye antolojisiyiz. Hikâyelerin toplamından çıkardığımız ne ise, biz oyuz' diyen Nihat Dağlı'nın Sütun Yayınları'ndan çıkan Her Şey Büyürken Oldu adlı kitabı kendi hikayesinden yola çıkarak aslında hepimizi anlatıyor.

Suavi Kemal Yazgıç
00:00 - 18/08/2013 Pazar
Güncelleme: 14:40 - 18/08/2013 Pazar
Yeni Şafak
Biz büyürken olup bitenlere dair
Biz büyürken olup bitenlere dair

Walter Benjamin, 'Çocukluğunu al ve kaç. Zira sahip olduğun tek hazine odur' demişti. Nihat Dağlı dokuzuncu kitabı 'Her Şey Büyürken Oldu' da işte tam olarak bu hazineden bahsediyor. Çocukluğundan. Gelgelelim kitap 'ben çocukken' diye başlayan nostalji yüklü bir klişeler topluluğu değil. Tam olarak bir hatırat kitabı bile sayılamaz. Bu kitabı, deneme-hatıra arasında gidip gelen zaman zaman hikâyede durup soluklanan bir sarkaç olarak görebiliriz belki.

Nihat Dağlı, hayatının kalabalığını yararak bugünden sisler arasında kalan çocukluğuna gidiyor ve hafızalarımızda unutula hatırlana harap olmuş her hayat, her çocukluk gibi giriş-gelişme-sonuç gibi muntazam durmayan o yığını yeniden anlamaya/anlamlandırmaya çalışıyor. Kitabın önsözünde 'hatırladığım bir çocukluğum yok' derken tam olarak bunu kastediyor Dağlı. Gerçekten de hatıralar her ne kadar aksini zannetsek de bıraktığımız gibi hatırlanmayı bekleyen olaylar manzumesi değildir. Her hatırlama bir yeniden inşa ve kurgulama sürecinin sonucudur aslında. Nihat Dağlı ise bu sürecin sonuçlarını yazmakla yetinmemiş sürecin kendisini de kitabın konusuna dâhil etmiş.

İYİ OKUR İYİ YOL ARKADAŞI

Henüz diploması ve yorgunluğu olmadığı günleri çoktan ölüp gitmiş dedeleri, amcaları, yoksullukları ve yoksunlukları ile 'bağıra bağıra susarak' anlatmanın ne olduğunu hissettirerek adeta 'gösterircesine' anlatıyor ve adı anılamasa da derinden derine bir Neşet Ertaş türküsü duyuluyor. (Ben okurken duydum. Siz başka birini duyabilirsiniz elbette. Ne de olsa sadece ses sese değil duyma da duymaya benzemez.)

Her Şey Büyürken Oldu, bir şey olmanın, biri olarak bilinmeye çalışmanın tarihi değil. Bir beşerin kendi insanlığını inşa/kurma sürecinin arka planını anlatıyor. Evet insan olmak da tam olarak böyle bir süreç değil mi aslında? Zira sadece insan olarak doğmuş olmamız kendi kemalimize ermemiz için yeterli olmuyor hiçbir zaman. Kimi zaman yanlış sokaklara sapıp tövbe ediyoruz, kimi zaman üzerimizdeki yükü taşıyamayacağımızı vehmedip bir kenara yorgun düşüyoruz. Sonuçta yapıp ettiğimiz her şeyde tanıdığımız, yolumuza çıkan, bize yol arkadaşlığı eden her kişide bizden birer iz kalıyor. (Bizde de onlardan izler kalıyor elbette. Nihat Dağlı'nın Her Şey Büyürken Oldu'sunda o izlerden yapılmış bir antoloji bulabilirsiniz.)

İsmet Özel bir şiirinde 'her şey ben yaşarken oldu/bunu bilsin insanlar' demişti. Nihat Dağlı, o her şeyi 'büyüme' sürecine sığdırarak anlatıyor. 'Hepimiz birer hikâye antolojisiyiz. Yaşadığımız yerlerden, yürüdüğümüz yollardan hikâyeler topluyoruz. Kalbimiz biriktirdiğimiz hikâyelerin içinde atıyor. Biz hikâyelerimizi onlar da bizi taşıyor. Hikâyelerin toplamından çıkardığımız ne ise, biz oyuz.' diyen Nihat Dağlı'nın Sütun Yayınları'ndan çıkan Her Şey Büyürken Oldu adlı kitabı bir okurdan ziyade yol arkadaşı arayan kitaplardan…

Zaten 'okur' dediğimiz kişi, oyuna alınmadığı için yalnızlık yüklü çocukluğu anlatan bir kitabın ne işine yarar ki?

Kitabın Künyesi:

Herşey Büyürken Oldu

Nihat Dağlı

Sütun Yayınları

2013

168 sayfa

11 yıl önce