|

Bizans uygarlığına bir şükran kartpostalı

Selçuk Altun son romanı Bizans Sultanı'nı yazını içinde ayrı bir yere koyuyor ve '"Galiba önceki romanlar, en sonuncusunun birer eskizi." diyor

Hale Kaplan Öz
00:00 - 13/04/2011 Wednesday
Güncelleme: 23:15 - 12/04/2011 Tuesday
Yeni Şafak
Bizans uygarlığına bir şükran kartpostalı
Bizans uygarlığına bir şükran kartpostalı

Selçuk Altun'un tarih, gizem ve macera yüklü yeni romanı Bizans Sultanı Sel Yayınları arasından çıktı. Altun'un diğer romanlarınızda olduğu gibi bu romanda da yine çok zeki, entelektüel ve estet bir anlatıcıyla karşı karşıyayız. Büyük bir farkla. Bu kez sürgünde Bizans İmparatorluğu'na atanan bir kahraman var karşımızda! Gerçekten sıradışı, hayalgücünü zorlayan, bir matematikçi titizliğiyle oluşturulmuş hayranlık uyandıran bir kurgusu var kitabın. "Bu roman da bir gizem ve gezi yapıtıdır. Bir duyarlı dünya vatandaşı ve İstanbulsever olarak Bizans uygarlığına bir şükran kartpostalımdır." diyen Altun, bu topraklarda yaşayanlara, bile isteye uzak durdukları bir uygarlığın kapılarını açıyor.

Biz Türkler üzerinde yaşadığımız toprakların tarihine kısmen sahip çıkarız. Siz ise son romanınızda Bizanslı bir kahramanın maceralarını anlatıyorsunuz. Buradan bakmak fikri nasıl oluştu öncelikle?

Önce bir kategorik düzeltme; romanın anlatıcısının babası Amerikalı-Sırp; annesi Rum-Türk-Gürcü asıllıydı. Ama tüm eleştirilerine rağmen o yaşadığı ülkeyi, taşıdığı pasaportu benimsemişti. Bu özelliğiyle ona post-modern bir Osmanlı diyemez miyiz?

24 Kasım 1996 günü, Londra'da bir butik kitabevinde raftaki yerinden oynamış bir kitap dikkatimi çekti. O ince kitap (The Immortal Emperor), son Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Palaeologos'un yaşamöyküsüydü. Uzman tarihçi Prof. Donald M. Nicol'un tarafsız bir yaklaşımla kotardığı yapıtı benimsedim.

Bizans resmi tarihine göre yaşlı ve hasta imparator Osmanlı askeriyle savaşırken öldü. Ancak Konstantinopolis düştükten sonra onun cesedi bulunamamıştı. Diğer taraftan bir Avrupalı, bir Doğulu iki tarihçi ve bir cesur Bizans rahibi onun kaçtığını iddia ettiler. Başkenti terk eden son Ceneviz gemisinin yolcu defterinde Palaeologos soyundan altı kişi vardı; onlardan biri imparatordu. Avrupa'dan sağlayacağı destekle ülkesini Osmanlı'dan geri alacağını sanıyordu.

XI. Konstantinos birikimli, dürüst, estet ve şanssız bir soylu idi. Bizans tarihi ve kültürüne uzun bir safariye çıkma nedenim sayılır.

Kurguyla birleşik de olsa tarihi parçalar barındıran bu kitap nasıl bir araştırmanın ürünü? Hangi kaynaklar sizin yolunuzu nasıl aydınlattı?

XI. Konstantinos'un yaşamını anlatan The Immortal Emperor (Ölümsüz İmparator) beni kışkırtan kitaptır. Konstantinopolis düştükten sonra imparatorun cesedi bulunamadığı için halk onu “ölümsüz” bellemişti. O, başkent surlarında gizleniyordu ve zamanı gelince ortaya çıkarak Bizans'ı diriltecekti.

The Fall of The Byzantine Empire (Bizans İmparatorluğu'nun Düşüşü) ise Konstantinos'un sırdaşı, danışmanı, valisi ve çöpçatanı Yorgo Sphrantzes tarafından yazılmış tarafgir bir resmi tarih kaynağıydı. Ondan da dersler çıkardım.

Kronolojik tarih kitapları yanı sıra, Bizans'ın kültür, sanat ve idari yapısıyla ilgili kitaplara başvurdum. Bunların sentezinde, Grek ve Roma kültürünün mirasçısı Bizans'ın doğunun artılarını da sahiplenerek, dünyanın en önemli uygarlığının temelini attığına inandım. Bu birikim, insan yaşamını “rutin bir nöbet” yerine “zevk alınası bir süreç”e çeviriyordu. Bizans modern yaşamın temellerini atan bir uygarlıktı.

Bizans Sultanı aynı zamanda, bize modernizmi miras bırakan dünyanın en uzun süre ayakta kalan (bin yüz yıl) imparatorluğunun uygarlığına bir saygı buketidir.

Tarih tanımı “Tarih=Hırs+Şans-Basit Hatalar” Peki tarih yazarlığını nasıl tanımlıyorsunuz?

Galiba bu tanım yetki alanımı zorlar. Ben resmi tarihlere karşı duyarlı olunmasından yanayım. Bizans Sultanı'nın, o dönemin resmi tarihine önemli itirazlı vardır.

Diğer romanlarınızda olduğu gibi yine çok zeki, entelektüel ve estet bir anlatıcıyla karşı karşıyayız. Ama o bu kez sürgünde Bizans İmparatorluğu'na atanan bir kahraman. Kurgularınızda hep şaşırttınız ama bu kadar sıra dışı bir kahramanı ilk kez okuyoruz sizden. Kurguyu oluştururken Bizans mı ön plândaydı yoksa kahraman mı?

Zeki, entelektüel ve estet karakterlere edebiyatın şiddetle ihtiyacı var. Bu romandaki anlatıcım aynı zamanda “iyi insan”; böylelerine toplumun da ihtiyacı var.

Bu roman da bir gizem ve gezi yapıtıdır. Bir duyarlı dünya vatandaşı ve İstanbulsever olarak Bizans uygarlığına bir şükran kartpostalımdır.

Yazın serüveniniz içindeki yeri nedir Bizans Sultanı'nın?

Eğer yazar sayılırsam, ben bir deneysel yazarım. Romanlarımı, aynı kitabın değişik bölümleri diye nitelendiren okurlarım yok değil.

Başta önemli yazar Güven Turan olmak üzere yazar/şair dostlar ve nice okurumdan Bizans Sultanı'nın en iyi kitabım olduğuna dair tepkiler aldım. Galiba önceki romanlar, en sonuncusunun birer eskizi.

Bizans Sultanı sanki bir vefa kitabı gibi İstanbul'a ya da Bizans'a…

Bir vefa kitabı olmasının yanı sıra Bizans'a nankörlük, tarihe iki yüzlülük yapan Avrupa'ya bir teessüf mesajıdır.

Avrupa yoksul ve dağınık bir konumdayken doğudan gelen ordulara Bizans, Avrupa'ya geçit vermedi. Yoksa bugün çok değişik harita gerçekleri söz konusu olurdu. Bizans Avrupa'ya yönetim, yaşam ve kültür alanlarında örnek ve öncü de oldu. Bunlara karşılık dar zamanında, başta Papalık makamı olmak üzere dindaş krallıklar onu hep oyaladı ama desteklemedi.

Avrupa'ya ne zaman bir barbarlık örneği gerekse, Moğolların Bağdat; Arapların İskenderiye kütüphanelerini yağmalamasını anımsar. Oysa 1204'te, Mısır'a gitmek üzere Konstantinopolis'e uğrayan IV. Haçlı çapulcuları, ortamı uygun görünce başkenti topyekûn yağmaladı. Büyük Saray'daki kapı kolları bile değerli madendir diye söküldü. Körpe kızlar ve rahibelerin ırzına geçildi, Ayasofya'da fahişelerle âlem yapıldı. Dönemin en önemli kütüphanesi olan Bizans devlet kütüphanesi yağmalandı. Bu vahşeti Avrupa sanki iş kazası diye geçiştirir.

Eugenio'nun “Galata Kulesi Bizans ile İstanbul arasında arabulucudur” ifadesi çarpıcı. Hatta kahramanımız işi bir adım daha öteye götürüyor. “Balkonlarından bir şair veya ressam kendini atmadığı için Türk edebiyatı ve sanatından umutsuzdum” diyor. Bir ilham kaynağı olarak Galata'yı nasıl yorumluyorsunuz?

Anlatıcının “Türk edebiyatı ve sanatıyla” ilgili cümlesi bir aforizma denemesidir. Yalnız Selçuk Altun da Türk edebiyatında “iyi ve yiğit” kişilerin azlığından şikâyetçidir.

Dostum, büyüğüm ve estet Engin Yenal yaklaşık otuz yıldır Galata'nın sembol binası Doğan Apartmanı'nda yaşar. Onun peşinden Galata'yı tanıdım, benimsedim. Bir gizem filmi için hazırlanmış platoyu andırır. Sanki değişik bir takvimi ve termometresi vardır. Son birkaç yıldır tarihi binaları restorasyondan geçerek şıklaşırken, onlara sonradan görme değer bilmez kişilerin çöreklendiğini de görüyoruz. Avrupa yakasında yaşasaydım, okumayazma evimi Galata'dan seçerdim.

Bizans Sultanı'nda da gizem ve gezi dokuları ön planda; Antakya, Kapadokya, İznik, Trabzon ve Yunanistan'daki Bizans arkeolojik site Mistra'yı seçerken özel kıstaslarınız var mıydı?

Antakya ve İznik sadece tarihin değil Hıristiyanlık tarihinin de en önemli kentleridir. Kapadokya ve Trabzon'un önemini vurgulamaya gerek yok. Bizans'ın son efendileri Palaeolog Hanedanı Konstantinopolis'teki yozlaşmadan tedirgin olunca, Peloponez'deki Mistra kentini kültür başkenti ilân etmişti.

Anadolu'daki o kentlere Bizans'ın da önemli katkıları olmuştu. O anıt yerlere giden zaman tünelinde safariye çıkar. Hak ettikleri saygıyı görmemektedirler. Anlattığım o yerlere gittim, zaman tünelinde gezerken bugünden utandım.

Son iki romanınız İngilizceye çevrilmişti. Bizans Sultanı da o süreçten geçecek mi?

Son romanım Senelerce Senelerce Evveldi'yi (Many and Many a Year Ago) İngilizceye başarıyla çeviren Prof.Dr. Cliff Endres ile eşi Doç. Dr. Selhan Endres Bizans Sultanı'nı (The Sultan of Byzantium) İngilizceye çevirmeyi kabul ettiler. Bu yetkin akademisyenlere güveniyorum. Kitabın daha profesyonelce bir yaklaşımla yayımlanmasını umuyorum. Anglo-Amerikan kitabistanında yılda yarım milyon kitap basılıyor. Birilerinin dikkatini çeker mi merak ediyor ama umutlanamıyorum.

Tarihi romanlar şu sıralar yayıncılık dünyasının sanki gözdesi durumunda. Bu gelişme hakkında düşünceniz?

Nicesi maddi çıkar ve ün için çalakalem yazılmış, klişe ve safsatalarla mücehhez ama en önemlisi, sığ kitaplardır!

Yakın dönemdeki projelerinizi sorarak bitirmek istiyorum. Yeni kitap var mı tezgâhta?

Bizans Sultanı'nı onyedi ayda tamamlamıştım. Kendimi onyedi aylığına nadasa çektim. 2013 başına dek bir kitap girişimim olmayabilir. Cumhuriyet Kitap'taki aylık yazılarıma devam edecek ve Bizans Sultanı'nın çevirisinin bitmesini dört gözle bekleyeceğim.

13 years ago