|

Bu roman Yeşilçam tadında

Yeşilçam'ın unutulmaz filmlerinden, Bir Şarkısın Sen, Mavi Eşarp, İki Ruhlu Kadın, Gelin Çiçeği ve Izdırap Şarkısı'nın senaristi Vural Pakel, kadın sorununa eğilen bir köy romanı yayınladı.

Hale Kaplan Öz
00:00 - 13/08/2008 Çarşamba
Güncelleme: 22:17 - 12/08/2008 Salı
Yeni Şafak
Bu roman Yeşilçam tadında
Bu roman Yeşilçam tadında

Türkiye'nin ilk soyut köy romanı 'Semer' töre çıkmazı içindeki kadının dramına odaklanıyor. Vural Pakel imzalı bu kitap, “Otuz yıl öncesinde kaldı” dediğimiz köy romanına yeni bir soluk getiriyor. Semer'i okurken bir Yeşilçam filmi seyrediyor hissine kapılmak, tüm okurların fark edeceği, baskın bir özellik. Bu doğal, çünkü Vural Pakel, aralarında Bir Şarkısın Sen, Izdırap Şarkısı, Gölgedeki Adam, Mavi Eşarp, İki Ruhlu Kadın, Gelin Çiçeği, Elveda Meyhaneci gibi 70'li yılların izlenme rekorları kırmış filmlerinin de bulunduğu birçok Yeşilçam filminin senaryosunu yazmış. Yönetmenlik ve yapımcılık da yapan yazarın romanında sinematografik unsurların bulunduğunu ve okuru çokça etkileme kabiliyetinin olduğunu söylemek mümkün. Zira roman kurgusunda bize şaşırtıcı gelebilecek, sıra dışı bir olay yaşanmıyor. Ama buna rağmen kendini bir solukta okutuyor roman.


ÖÇ ALMA VAKTİ

Semer, bir Anadolu köyünde feodal sistemde ezilen köylünün ve özellikle de kadının dramını anlatan tanıdık bir hikâye. Köyün yetim kızlarından biri olan Nazlı, ağa oğlu Bozan ile evlenir. Masum olduğu halde, düğün gecesi kız çıkmadığı gerekçesiyle sırtına semer vurulup köy meydanında rezil edilir Bozan ağa tarafından. Ardından Nazlı'nın intiharı, köylünün Nazlı'nın ailesi üzerinde uyguladığı baskı, aşağımla, dışlama politikası gelir. Çünkü köylü ağadan taraftır, Nazlı'nın masum olup olmadığı sorgulanmaz. Fakat doktorun, Nazlı'nın ölümünden sonra verdiği rapor herkesi şaşırtır. Romanın bundan sonraki kısmı Nazlı'nın ablası Fındık Fatma'nın ağa oğlundan akıl almaz planlar yaparak öç almasına odaklanıyor. Yan epizotlarla zenginleştirilen bu romanda okuru, tabii ki Türk filmi tadında sürpriz bir son bekliyor.


TÖRE TÜM ŞİDDETİYLE HÜKÜM SÜRÜYOR

Tezgâhında iki romanı daha bulunan Vural Pakel, bu kitapları da önümüzdeki aylarda yayınlayacak. Hisseli Harikalar Cumhuriyeti ve Minik Serçenin Ağıtı isimli bu iki kitap da Semer'de olduğu gibi, kadın dünyasına, kadın sorunlarına odaklanıyor. "Kadının sorunu, cinsiyet merkezli yaşanan haksızlıklar benim asıl meselemdir" diyen Pakel, senaryolarında da oyunlarında da bunun hiç değişmediğini söylüyor. Kitabın yayınlanmasından sonra okurların kendisine en çok "Kitapta yazdığınız gibi bir köy hayatı, kadınlara böylesine bir baskı hala uygulanıyor mu?" sorusunu yöneltiyormuş. Pakel bugünün Türkiye'sinde maalesef bu sorunun cevabının "Evet" olduğunu söylüyor. "Töre bütün şiddetiyle hükmünü sürüyor. Türkiye'de kadın hala ağanın, erkeğin malı gibi".

Semer bugün yazılmış olmasına rağmen, içinde teknolojiye dair herhangi bir ize rastlamak mümkün değil. Yazar zaman ve mekânı bilinçli olarak kendi beyninde kurguladığının altını çiziyor. Çünkü öyküye böylesi bir dekor uygun düşüyor... Bilindiği gibi 60'lı 70'li yılların furyasıydı köy romanı ve o zamanlar beli bir ideoloji aktarılırdı bu romanlarda. Vural Pakel'in yazdığı köy romanı o zamanki yazılanlarla bakın hangi yönleriyle ayrılıyor: "Kadının bireysel tercihlerinin göz ardı edilişini, toplumdaki yerini irdeliyorum ben. Daha öncekiler ülke meselelerini lokal bir alan üzerinden anlatıyordu. Anti-emperyalist romanlardı. Amaç sadece feodal yapıyı eleştirmekti. Oysa ben iki yüzlü ahlak anlayışını sorguluyorum. Namustan ardan, kızlıktan zardan başka bir şey düşünmediğimiz için suç bizde. Sadece kadına yönelik bir ayrım söz konusu. Ayrıca tektipleşme de roman boyunca üzerinde durduğum olgulardan."

Kahramanların iç dünyaları mümkün olduğunca fazla ayrıntılandırılıyor Semer'de. Bu, olay akışı içinde dikkat çeken ama rahatsız da etmeyen bir durum. Pakel neden soyut bir köy romanı yazdığını şöyle anlatıyor: "Siz köy insanın nasıl yaşadığını en ince ayrıntısına kadar bilirsiniz. O insanları gözlemlemişsinizdir. Ama sizin gördüğünüz bu resmin arkasında aslında bambaşka bir mesele vardır. Benim bildiğim Anadolu insanı düşüncelerini kendine bile itiraf etmekten bile kaçar. Semer romanında ben bu yolu denedim. Her türlü düşüncelerini açık yüreklilikle itiraf etti köylüler."

Kim bilir, her şeyde olduğu gibi 'organik'e yöneliş edebiyat için de geçerli olacak. Okur, köy romanının kollarında huzur bulacak... Pakel'e göre durum hiç de böyle değil: Saflığı arayış yok artık. O yüzden köy romanı yazılmıyor, yazılmayacaktır.

16 yıl önce