|

Cevat Çapan'ın şiir evreni

Cevat Çapan, çevirmen olarak Doğu'nun ve Batı'nın şiirini kat etmiş; kendi şiir evrenini kurmuş; şiirimizde önemli bir durak. Çapan'ın hemen hemen her şiiri bir 'olay'la başlıyor ve mutlaka bir tanı koyarak bitiyor; basit bir şekilde başlayan şiirlerin final dizeleri okunduğu zaman tekrar başa dönmek zorunda kalacak kadar çağrışım yaratıyor şair

Cafer Keklikçi
00:00 - 6/11/2009 Cuma
Güncelleme: 23:21 - 5/11/2009 Perşembe
Yeni Şafak
Cevat Çapan'ın şiir evreni
Cevat Çapan'ın şiir evreni

Sanatlararası bağıntı, Türk şiirinin öteden beri sorunsalı olmakla kalmamış, bazı şairler tarafından şiire yedirip geçirimlendirerek yeni bir atmosfer yaratma aracı kılınıp ustaca kullanılmıştır. Eski Türk destanlarında tarihin önemli olayları alalatıldığını ama bunun şiirin 'ses dili'yle yaratıldığını biliyoruz. Öte yandan Cumhuriyet döneminin önemli şairlerinden bir bölüğünün şiirlerinde de şiirin biçemi hikâye ile verildiği daha doğrusu şaire göre önemli görünen bir fikrin, hikâyeleştirerek kıssa usulü sunulduğu yadsınamaz bir gerçek. Fakat hikâyeleştirmede çoğu şair başarılı olamamıştır. Bunun temel nedeni; şairin kendine ait bir ses edinmeden biraz da 'aceleyle' bu 'zorlu iş'e girişmesidir. Bu konuyla paralel olarak şiirimizde bir başka önemli mesele de şiirde sinematografik atmosfer yaratmak…Özellikle 2000'li yıllardan sonra çokça denenen senaryo tekniğiyle şiir söylemek, çoğu şairde başarısızlıkla sonuçlandı. Bence bu başarısızlığın temeli şu; kendine has argümanları olan bir sanat dalını (sinema dolayısıyla senaryo) 'olduğu gibi' başka bir sanat dalına (şiir) uyarlamaya çalışmak. Şiirde, şiirin 'kendine özgü' işleminden geçmemiş her malzeme geri teper. Bir nesneden, nesneye ait özelliklerinden yararlanmak başka bir şey, nesneyi olduğu gibi almak başka. Buradan şiirleştirme gibi bir kavram çıkmasın; benim söylediğim şiirin oluşum yapısına katkı sağlayan kullanılmamış görüntü, yön ve durumdur. Şiirleştirme hazır durumda olan bir malzemeyi yine hazır şekilde sunmaktır ki 'hikâye'den faydalanayım derken hikâye yazarak şiirde başarısızlığa düşen şairlerin asıl handikabı bu şiirleştirme çalışması. Sinematografik şiirde şiiri oluşturan ana madde korunarak masaldan efsaneye, oradan tarihsel gerçekliğe varmak her şairin yapacağı iş değil. Tam bu noktada usta bir isim var karşımızda; Cevat Çapan. İlk şiirini 1952'de, ilk şiir kitabını ise 1985'te yayımlamıştır. Şairin ilk kitabını çok geç yayımlamasının nedeni; büyük olasılıkla, 'çeviri işi'ne ağırlık vermesindendir. Cevat Çapan Türkiye'de sayılı birkaç 'ciddi' çevirmenlerden biridir. Ciddi dememin sebebi; Türkiye'de şiir ve diğer türlerde (hikâye, roman, deneme vd) çeviri yapan kalemlerin büyük çoğunluğunun edebiyat birikimi açısından fakir olmasıdır. Bu ortamda Cevat Çapan, Ülkü Tamer, Hilmi Yavuz gibi isimlerin değerini daha iyi anlıyoruz/anlamalıyız. Kendi payıma, 'yaban' bir şiiri Çapan, Tamer ve Yavuz çevirmişse güvenle 'gözü kapalı' okuyorum. Cevat Çapan söz konusu diğer isimlerden artı olarak Cumhuriyet Kitap'ta Şiir Atlası köşesinde her hafta bir ya da birkaç çevrilmiş 'yabancı şair ve şiir'e yer vererek şiir çevirisinde farklı isimlere de 'imkân' sağlıyor.Çapan'ın çevirmenliği kendi şiirinin önünde dursa da; elimizde, ilk beş eserini bir araya getirdiği Bana Düşlerini Anlat toplu şiir kitabıyla Ara Sıcak isimli yeni bir şiir kitabı bulunmaktadır.

Öncelikle; Cevat Çapan sinematografik şiir yazıyor. Çoğu şiirinde doğanın devinimleri birer görüntü parçası olarak yavaş yavaş 'iniyor'. Doğa hareketlerinden özellikle kar bu şiirde adeta canlı bir varlık gibi. Şiirin asli maddelerinden biri; bazen bir dekor bazense efor olarak ama her zaman 'canlı' ve yalın. “Kar, uçsuz bucaksız kar / ve yeniden başlayan”, “Kar yağıyor / kar yağıyor durmadan / neon ışıklarının altında.” dizelerinde olduğu gibi. Yine rüzgâr, dağ, deniz, su çok kullanılan sözcüklerdendir. Dağ dediğinde dağı, rüzgâr dediğinde rüzgârı, deniz dediğinde denizi adeta görüyoruz; bir film karesinde; “sırtını denize çevirmiş / gözleri dağlarda.”, “serin bir su gibi esiyor üstümüzden rüzgâr”. Her 'film karesi'nin içinde özgün düzenekle kurulmuş bir 'hikâye' var; bazı hikâyeler masaldan gerçeğe varırken bazısı da tarihsel olandan efsaneye eviriliyor. Tabi tersi de olabiliyor. Bütün bu 'oluşlarda' şairin 'göz'ü değişik coğrafya ve tarihlere 'bakarak' bir yeryüzü görgüsü çıkarıyor ortaya; Çapan Türkiyeli olduğu kadar Avrupalıdır. Öte yandan kişisel tarihten evrensel tarihe veya coğrafyaya varabiliyor şair. Bu 'varımda' tarihi bir olay, bir yolculuk hatta bir kitap okuma şiirin 'hareket noktası'nı sağlayabiliyor.

Çapan okuduğu romanların isimlerini bile kendine özgü bir düzenekle verimleştirerek anlatmak istediğini 'kolayca' anlatıyor. İlginçtir bu hiç de 'kitabî' olmuyor. Kitabî olmaması, şiirdeki kendine has sesin yaygılı bir gerilimi barındırdığındandır. Çapan şiiri lirik bir şiir. Bazı şiirlerde lirizmin altında 'koyu bir ironi' var. Aynı zamanda romantik şiir, bu şiirler. Ama bu, piyasa işi romantizm anlaşılmasın. Hayır, romantikliği kendi gerçekliğini evrenselleştirirken ortaya çıkıyor; bu anlamda yerli bir şair. Yerliliği, Yeşilçam filmlerindeki 'epik' gibidir. Bazı şiirleri okurken 1960'lara gittim. Yalnız bu, şiirin o zamanki bir olaya değmesinden değil; epiğin sinemasal gerçekliğindendir. Görüntüler olaydan ziyade 'romantik duygulanım'la yaratılıyor. Cevat Çapan şiirinde cinsellik yok denecek kadar az. Müstehcen sözcük kullanmadan 'olay'la cinselliği verebilen şiirleri var. Sanıyorum bu, Türk şiirinde nadir bir durum. Türk şiirinde her özgün şiir bir yerde başlar bir yerde biter. Hiç bitmeyecek hissi veren şiirlerdeki 'bitmeme hissi' yazarının başarısızlığından kaynaklanır. (Burada kısa şiir-uzun şiir konusuna girmiyorum; anlatmaya çalıştığım uzunluk-kısalık değil.) 'Söylenmiş' bir şiirdeki iç ve dış mimari başlı ve sonlu bir yapı arz eder; sanat olmasının gerekliliği olarak. Çapan'ın hemen hemen her şiiri bir 'olay'la başlıyor ve mutlaka bir tanı koyarak bitiyor; basit bir şekilde başlayan şiirlerin final dizeleri okunduğu zaman tekrar başa dönmek zorunda kalacak kadar çağrışım yaratıyor şair. Böylece derinlik 'beyaz perde'yle aksettirilmiş oluyor. Cevat Çapan, çevirmen olarak Doğu'nun ve Batı'nın şiirini kat etmiş; kendi şiir evrenini kurmuş; şiirimizde önemli bir durak.

14 yıl önce