|

Çimen tarlalarının deniz gürültüsüne denk türküleri vardır!

Truman Capote imzalı Çimen Türküsü, yeniden okurla buluştu. Adeta bir sevmeler bütünü olan bu roman, eskiden kalma masalları toplayan, anlatan seslere kulak veriyor

Gülden Tümer
00:00 - 18/08/2010 Çarşamba
Güncelleme: 23:07 - 18/08/2010 Çarşamba
Yeni Şafak
Çimen tarlalarının deniz gürültüsüne denk türküler
Çimen tarlalarının deniz gürültüsüne denk türküler

Mutsuz çocukluğunun ardından bile değil, tam da çocukluk yıllarında kalem oynatmaya başlayan Truman Capote, 8 yaşında adım attığı, 11'inde disipline ettiği ve neredeyse tüm vaktini ayırdığı yazarlığının ilk meyvesini henüz 24'ünde alır; Başka Sesler Başka Odalar'la. Edebiyat çevreleri, genç yaşta yazılan bu kitabı beklenmedik bir kazaymış gibi dışlayıp, başarısının tesadüfiliğini vurgulasalar da, Capote'un durmaya niyeti yoktur. Tanrı ona bu yeteneği bahşettiğinde bir de kamçı vermiştir çünkü. Kendi kendini kırbaçlaması için. Bu tanrısal hediyenin yardımıyla üretmeye devam eder, başarısının rastlantısal olmadığını böylelikle ispat edecektir.

Amacı maskeleri indirmekti

Yaşanmış bir cinayeti 6 yıl boyunca Kansas düzlüklerinde araştırarak kaleme aldığı Soğukkanlılıkla, bu defa başka bir nedenle ikiye böler edebiyatçıları; gerçeğe dayalı roman yazma girişimini imgelem kaybı olarak tarif edenler de vardır, bu yapılanın özgünlük içermediğini iddia edenler de. Eser, yayınlandığı 1966 yılında 37 hafta boyunca The New York Times'ın çok satanlar listesinden inmek bilmeyecek ve hakkındaki tüm tartışmaları geride bırakarak yazın tarihinde sarsılmaz bir yer edinecektir.

“Kabul edilmiş dualar yüzünden, kabul edilmemişlerden daha çok gözyaşı dökülmüştür” diyen Azize Teresa'dan alıntı yaparak isimlendirdiği Kabul Edilmiş Dualar'la arkadaşı olan ünlülerin sırlarını deşifre ettiğinde ise artık edebiyat çevrelerinin, hakkında ikiye, üçe bölündüğü değil, dışladığı bir isimdir Capote. Amacının maskeleri indirmek olduğunu söyler. Bunu yapması, yapabilmesi nedeniyle yaşamını -kapkara deliliği içinde yapayalnız- bir şekilde sonlandırır.

Sel Yayınları tarafından yeniden okurla buluşturulan Çimen Türküsü, eserleri içinde diğerleri kadar önemli bir yer tutmasa da, yazarla özdeşleşen 'sade ve şiirsel' dilin en iyi örneklerindendir. Truman Capote'un çocukluk yıllarından esintiler taşıyan bu kitap, yazmaya ciddiyetle eğildiği yaş olan 11'indeyken ailesinden ayrılarak kuzinlerinin yanına yerleşen bir çocuğun yaşadıklarını anlatır. Tahmin edildiği gibi yalnızlığın öyküsü değil aksine, kendi çocukluğumuzda, gerçekliğimizden uzaklaştığımız kısa tatillerin ya da evimize yatılı gelen ve rutinin sıkıcılığını yerle bir eden misafirlerin taşıdığı neşeyi anımsatan bir hikayedir bu.

Belki de hiçbirimizin kendine ait bir yeri yoktur

İç burkan yanları yok mu? Elbette var. Çünkü geçici olduğunda renkli olan hikayeler, süreklilik arz ettiğinde yaşayanın hayatını nasıl zorlarsa, misafirlik güzel, evsizlik zordur. Kitapta da kısa bir süreliğine ağaç eve yerleşen kahramanların yaşadıkları, okuyanların, aidiyet yoksunluğu çekmeyenlerinde neşeye, tam anlamıyla kendini ait hissedecek yeri olmayanlarda ise burukluğa yol açar. “Belki de hiçbirimizin kendimize ait bir yerimiz yoktur. Ama bir yerde belki de bizim için bir yer olduğunu biliriz. O yeri bulur ve bir an için orada yaşayabilirsek, kendimizi şanslı sayabiliriz.” satırlarıyla, aslında kendimize ait bir yer bulsak bile yaşımız ilerledikçe hiçbir zaman hiçbir yerde artık rahat olamayacağımızı hatırlatır, daimi evsizliğimize vurgu yapar yazar. Bu yüzleşmenin ardından sayfaları çevirmeye devam eder, geçmişe döner; varsa, olmuşsa kendi evimize, çocukluğumuza sığınmak isteriz.

Önce bir yaprakla başlayın

11 yaşındayken kuzinleri Verena ve Dolly Talbo'nun yanına yerleşen Collin Fenwick, ilk önce çimenlerin sesine kulak vermeyi öğrenir. Uzun uzun çimenler vardır burada. Güz rüzgarı, onları döverek eserken, iç çekişe benzer bir musiki yayarlar. Okuyucu bu sesi dinlerken kitap da kendi yolunda ilerler. Sonraları sevmenin bütünlüğü hakkında bir ders başlar adeta: “Bir yaprak, bir avuç tohum… İlk önce bunlarla başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin. Kolay iş değil, biliyorum. Belki bir ömür boyunca sürer. Benim de öyle oldu ya zaten ama gene de istediğime erişemedim, sadece istediğimin ne kadar gerçek olduğunu biliyorum: Tabiatın bir hayatlar bütünü olduğu gibi, sevmenin de bir sevgiler bütünü olduğunu anladım.”

Kuzinlerinin yanında sevmenin ne demek olduğunu öğrenen Fenwick, özellikle de ağaç evde geçirdiği birkaç günde bambaşka bir hayat tecrübesi edinir. Yıllar geçer ve bir gün oradan ayrılma vakti gelip çatar. Fenwick, 17 yaşına geldiğinde, Capote'un, kendi renkli ve bir o kadar zorlu geçecek tek başına hayatına doğru yol alır. Ayrılırken, Dolly'nin bahsettiği o sese yine kulak verir. Bu ses, eskiden kalma masalları toplayan, anlatan çimenin türküsüdür. Şimdi sıra yeni öykülerdedir artık.

14 yıl önce