|

Cumhuriyet dönemi şiir ve romanın seyr ü seferi

Romanı Konuştular ve Şiiri Konuştular adlı kitaplar, yazınımızın iki köklü türü olan roman ve şiiri, ustalarının verdiği röportajlar aracılığıyla yeniden keşfetmek isteyenler için önemli bir kaynak

Yusuf Atlıhan
00:00 - 10/08/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:50 - 1/08/2011 Pazartesi
Yeni Şafak
Cumhuriyet dönemi şiir ve romanın seyr ü seferi
Cumhuriyet dönemi şiir ve romanın seyr ü seferi

Roman, Osmanlı döneminde batıdan ithal edilerek edebiyatımıza giren, geç tanışmamıza rağmen çabuk benimsediğimiz bir tür. Bugün yazınımızın önemli bir parçasını oluşturan romanı dünya çapında başarıyla temsil eden çok sayıda yazarımız var. Özlem Fedai, işte bu önemli türün Türk Edebiyat tarihine iz bırakmış yazarlarıyla yapılan söyleşileri bir araya getirdi. Romanı Konuştular isimli kitapta, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Tarık Buğra, Samim Kocagöz, Yusuf Atılgan, Alev Alatlı, Peyami Safa, Buket Uzuner, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Yılmaz Karakoyunlu, Oğuz Atay, Reşat Nuri Güntekin, Selim İleri, Elif Şafak gibi eserleriyle yazınımıza damgasını vurmuş birçok yazarımızla yapılan röportaj yer alıyor. Kitabının önsözünde çalışması hakkında şu düşünceleri dile getiriyor Fedai: “Bu çalışmada Halide Edip'ten, Tanpınar'a, Orhan Pamuk'tan, Oğuz Atay'a, Elif Şafak'a, Reşat Nuri'ye, Yaşar Kemal'den Adalet Ağaoğlu'na birçok yazarın romanları hakkında yaptıkları röportajlardan seçtiklerimize yer verdik. Romanların sıralamasında yazarların doğum tarihlerini esas aldığımızı belirtmemiz gerekir. Romanı Konuştular Cumhuriyet sonrası romanımızın seyr ü seferini-ulaşılabilen- röportajlar ve birkaç açık oturum ile gözler önüne sermeyi, yazarların romanlarını yazarken amaçladıklarını okura hatırlatmayı umut etmektir.”

Nasıl ve neden yazıyorlar?

Sütun Yayınları tarafından okuyucuya sunulan kitap, Cumhuriyet sonrasındaki romanımızın serencamını halen hayatta olan ve olmayan romancılarımızla zaman içerisinde yapılan söyleşi ve röportajlarla ele alıyor. Edebiyatımızın usta romancılarıyla Türk romanı üzerine yapılan konuşmalar oldukça değerli ve ufuk açıcı özellik taşıyor. Çoğumuzun kitaplarını elimizden bırakamadığımız usta kalemler çalışmalarına nasıl başlar, nasıl bitirirlerdi? Yazarken neyi amaçlıyorlar? Türk edebiyatının geleceği hakkında ne düşünüyorlar? Romanlarını yazarlarken anılarından ne kadar istifade ediyorlar? Roman okuyan bir toplumun, bilgi toplumu olabilmesinde rolü var mıdır? gibi birçok sorunun cevap bulduğu önemli bir çalışmaya imza atmış Özlem Fedai. Kitapta röportajına yer verilen ilk isim Edebiyatımızın ölümsüz kalemlerinden Halide Edip Adıvar. Ruşen Eşref Ünaydın'la yaptığı röportajında Adıvar, yazmayı, yazmak için sevdiğini söylüyor: “Bir kuş öter gibi yazdım. Ve katiyen şöhret düşünmezdim. Çocukluğumdan beri içimden çıkmak isteyen bir sanat arzusu vardı. Çocukken de hikâyeler tasarlar, o vakit hikâyelerimi bir aktrist gibi oynardım. Hiçbir gaye düşünmedim.”

2002 yılında E Dergisin'e röportaj veren son nesil yazarlarımızdan Elif Şafak ise son yıllarda yazdığı ve adından sıkça söz ettirdiği romanlarını 'fütursuzca' yazdığını söylüyor: “Öncellikle aklımı ön plana çıkartarak ya da mantıkla yazmadığımı söyleyeyim. Kendime bir misyon biçerek 'Ben şöyle bir kitap yazayım, kitapta şunlar olsun, bu kitapla insanlara şunları göstereyim' diye önceden bir hedef tayin ederek de yazmıyorum. Daha esrik, daha fütursuzca gelişiyor yazı bende. Daha çok sezgilerimle yazıyorum.”

Tarihini bilmeyen kendini bilemez

Kemal Tahir, Türk edebiyatında tarihi yakından tanıyan ve romanlaştıran yazarlarımızın başında geliyor. Eserlerinde özellikle Osmanlı'nın kuruluş devri, Kurtuluş Savaşı ve savaş sonrası dönemlerine eğilen usta yazarın Devlet Ana, Yorgun Savaşçı gibi eserleri günümüzde hala ilgiyle okunuyor. Kemal Tahir, 24 Kasım 1972 yılında Milliyet gazetesinden Zeynep Oral'a verdiği röportajda tarih meselesi ile ilgili şunları söylüyor: “Tarihsiz toplumların yazarları olmaz. Yazarlığa girişmiş kişileri bulunsa da bunlar büyük eserler meydana getiremezler. Sanatçıların, son hesaplaşmada dayandıkları güç tarihleridir. Milli tarihler sanatçılara milletleri arasına kesin anlaşma köprüleridir. Tarihi bilmeyen kendini bilemez. Kendini bilmeyen, içinde yaşadığı toplumu meydana getiren insanların cevherini bilemez. Tarihle ilgilenmek gerçek sanatçı ile sanatçı geçinen madrabazları birbirinden ayırabilmekte ciddi okuyucular için de şarttır.”

Her şiir yazan şair mi?

Sütun Yayınları'nın okuyucusuna armağan ettiği bir diğer ilgi çekici çalışma ise Celal Fedai'nin yazdığı Şiiri Konuştular. Çalışmada Türk edebiyatının önemli şairleriyle yapılan nitelikli söyleşiler var. Asaf Hâlet Çelebi, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, Edip Cansever, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Atillâ İlhan, Turgut Uyar, İlhan Berk, Ece Ayhan, Ülkü Tamer, Metin Eloğlu, Ahmet Oktay, Kemal Özer, Cemal Süreyya, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel ve Hilmi Yavuz gibi birçok şair bu kitapta şiir ve şairlik üzerine kayda değer tespitlerde bulunuyor. Türk şiiri adına şairlerimizin ortaya koyduğu performansı da detaylı olarak değerlendiren kitap, şiirimizin dünü, bugünü ve geleceğini bir arada sunuyor. Şairim diyenlerin çoğaldığı ve her yazılana çabucak şiir damgasının vurulduğu bugünde, şairleri, yaptıklarının mahiyeti üzerine yeni bir değerlendirmeye çağıran bir çalışma ortaya konmuş. Kitap, ülkemizin şiir serüvenine ışık tutmakla birlikte şairlerini de dinleme fırsatı sunuyor okuruna. Peki, şair kimdir? Yazanlar görevini tam olarak yerine getirebiliyor mu? Okuyucuya kılavuzluk edebiliyorlar mı? Hangi şair şiiri ve şairi nasıl tarif ediyor? Şair şiirinde ebedî hikmeti yakalayabilir mi? Kendi kaynaklarımıza dönüş konusunda nasıl bir yol izlenmeli? Bu soruların cevabı, şairlerimizin değişik zamanlarda verdiği röportajlarda cevap buluyor.

Şiir Hak'kın emrinde olmalı

Şairler coğu kez içtenlikle cevaplıyor soruları. Bu durum kimi zaman şaşırtıcı, kimi zaman ufuk açıcı sonuçlara yol açabiliyor. Kendisine özgü şiiriyle tanındığımız, dıştan çok içe dönük anlatımıyla dikkat çeken Cahit Zarifoğlu, mümin şair olarak yazdıklarından sorumlu olduğunun farkında olduğunu belirtiyor. Olcay Yazıcı'ya verdiği röportajında Zarifoğlu, kendisinde neredeyse mizaç haline gelen şiir hakkında şu duyguları dile getiriyor: “Şiir hakkın emrinde olmalı. Rıza-yı Bari'yi gözetmeli. Bunu başarmak elbette zordur. Şiir esaslı bir saha. Oraya girince sadece Rahmani etkiler altında kalabilmek, sadece bu etkinin verimlerini şiire giydirebilmek nasip meselesi. Şiirin anlamına nefsani olanlar ve şeytani olanlar da dahildir. Şair bunlardan kendini koruyabildiği ölçüde korumalı. Ben bunları düşünerek yazdığım birtakım şiirleri 'keşke yazmasaydım' dediğim olmuştur. Mü'min şair olarak da yazdıklarımdan sorumlu olduğumun farkındayım. Büyük bir mesuliyet....Yazarken pür dikkat olmalı.”

Bir dirilişin başlayış savaşı

Sezai Karakoç, fikir adamı ve sanatçı kimliğinin yanı sıra siyasi eylemlerde de bulunmuş bir şairimiz. Şiirlerine yüklediği metafizik öğelerle tanıdığımız ünlü şair, kritik dönemlerde şairler ile cephedeki insanların aynı görevi gördüğünü söylüyor. 12 Ocak 1992 yılında Zaman gazetesi için Fehmi Koru'ya verdiği röportajından bir bölüm: “Kanuni veya Harun Reşit devrinde, bir insan sadece şiir yazarak toplumdaki görevini yerine getirmiş olabilirdi; ama toplumların, kritik dönemlerinde, şairle cephedeki insana mesafesi aynıdır. Şairin tavrı cephedeki insanın tavrından farklı değildir. Diyelim, bir Mehmet Akif, hem cephede, hem de şiiriyle çarpışan bir insandı. Bu bakımdan, bizim de durumumuz Mehmet Akif'in durumundan farklı değildir. Mehmet Akif, biten bir dönemin son savaşçısıydı, bizler de başlayan bir dönemin ilk savaşçılarıyız. Birisi bitmemek için yapılan bir savaş, öbürü de yeni bir dönemin, bir dirilişin başlayış savaşıdır.”

Romanı Konuştular ve Şiiri Konuştular, yazınımızın en önemli iki türü olan şiir ve romanı geçmişi ve geleceğiyle ustalarının dilinden okumak isteyenler için önemli bir kaynak.

13 yıl önce