|

Eksilen kimlik olarak Türk erkekleri

Claude Farrere'nin 'Ankaralı Dört Hanım' romanının asıl söylemek istediği cumhuriyet erkeğinin eksilmişliğidir. Osmanlı Paşası Fuat bey, adam gibi adamdır. Fransız cerrah adam gibi adamdır. Ama yazar özellikle cumhuriyet değerlerini temsil edecek erkekleri, Şirin'in kocasının şahsında basit ve karton bir tip olarak ortaya koyar.

Fatma K. Barbarosoğlu
00:00 - 7/03/2007 Çarşamba
Güncelleme: 20:46 - 8/04/2007 Pazar
Yeni Şafak
Eksilen kimlik olarak Türk erkekleri
Eksilen kimlik olarak Türk erkekleri

Çemberlitaş'ta bir cadde ismi: Claude Farrere.

Claude Farrere Türkiye'de Piyer Loti kadar olmasa da "Türk Dostu" olarak tanınan bir romancı. 5 Haziran 1922'de İstanbul'a geliyor. 18 Haziran'da Mustafa Kemal ile İzmit'te buluşuyor. İstanbul'da bulunduğu tarihlerde Fatma Aliye'yi özellikle ziyaret etmek istiyor. Çünkü o sıralar İstanbul'da yedi yıl yaşamış olan Emil Julyar İstanbul izlenimlerini "Doğu ve Batı Kadınları" adlı bir kitapta toplamış, kitap Paris'te yayınlanmıştır. Kitap yaşanmışlıktan ziyade imaj bozumu için kurgulanmış hayali hikayelerle donatılmıştır. Öteden beri Batılı kadınlara Osmanlı kadınını anlatmaya çalışan Fatma Aliye (1862-1936) kitabı okuyunca dehşete düşer. Emil Julyar'ı eleştiren bir açık mektup kaleme alır. Bu mektup Paris'te yankılar uyandırır. Claude Farrere bu mektuptan sonra Fatma Aliye Hanım ile bizzat tanışmak ister.

Fatma Aliye hanım ile tanışmış olması ihtimal onun Osmanlı bakiyesi hanımlardaki dirayete hayran olmasını besleyen unsurların başında gelmektedir.

Farrere İstanbul-Ankara, Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti karşılaştırmalarını "Ankaralı Dört Hanım" adlı romanında dile getirir. 1930'lu yıllarda geçen roman edebi açıdan son derece ehemmiyetsiz. Okunmasını anlamlı kılacak husus edebi değerinden ziyade sosyolojik değeri. Kitabın birincil kahramanı olan erkekler Fransız. Birisi Lale'ye aşık olan cerrah Villandary, diğeri ise Şirin'in flört ettiği ve milletvekili kocasından boşanıp onunla evlenmeyi düşündüğü Stendal edebiyat ödülü sahibi Saint-Gemme.

Anlatıcı, Şirin'in ilk eşi VI Mehmet'in hariciye vekili olan Fuat ziya ile ikinci eşi Cumhuriyet mebusu Cemil Kani'yi mukayese eder. Bu mukayese sadece, Avrupai ve dik başlı olan Şirin'in iki kocasının mukayesesi değil, Osmanlı ile Cumhuriyet'tin inşa etmiş olduğu erkek kimliğinin de mukayesesidir.

Şirin'in ikinci kocasının kafası karışıktır. Hem devrimleri savunmak zorundadır hem de karısına söz geçiremeyişinden müştekidir: "... Eskiden kadınlarımız bizlerindi... Şimdi ise, ancak kendilerine aitler. Özgürlükten anladıkları bu... Bizler halen böylesine bir özgürlüğe alışmış değiliz... Kadınlarımıza gelince onlar hiç değiller."

Şirin'in kocası özgürlüğün doz aşımından muzdarip olduğu halde, Şirin devrimlerin özgürlükleri oturtamamış olduğundan şikayetçidir:"Bizler Sultan Abdülhamid'in zamanındaki kadınlardan hiç te özgür sayılmayız.!"

Şirin 1919'da Fuat Ziya ile evlendiğinde 19 yaşında, Fuat Ziya ise elli yaşındadır. 1922'de Fuat Ziya ve arkadaşları güç kaybederek tarihin sahnesinden çekilirken Şirin 1923'te boşanır.

Boşanırken daha önce dahil olduğu zihniyetin kalıplarından da boşanır: "Fuat Ziya ile evlendiğinde, dini kaidelere oldukça riayet etmiş ve uygulamıştı. Boşanıp, günün güçlülerinin başı eğik hizmetkarı olan o zavallı Cemil Kani ile yeniden evlendiğinde, din ile ilgili her şeyin düşmanı olmayı ve öyle görünmeyi yaşam kaidesi olarak almıştı."

Dini duygularından arınmış olan Şirin, Cemil Kani ile evliyken Saint-Gemme'nin peşinde İstanbul'a sürüklenir.

Şirin, Fransız aşığı ile evlenilemeyeceğini idrak ettiğinde intihar ederek hayatına son verir. Lale, Cerrah'ın evlilik teklifini red eder vs.

Ama romanın asıl söylemek istediği cumhuriyet erkeğinin eksilmişliğidir. Osmanlı Paşası Fuat bey, adam gibi adamdır. Fransız cerrah adam gibi adamdır. Ama yazar özellikle cumhuriyet değerlerini temsil edecek erkekleri, Şirin'in kocasının şahsında basit ve karton bir tip olarak ortaya koyar.

Bir Fransız yazarın kaleminden erkek kimliğinin "kartonlaşma"sının bir problem alanı olarak romana taşınması size de ilginç gelmedi mi?


II

Yazar, cerrahın aşık olduğu kadın olarak Muhtar Paşanın dul eşi Lale tiplemesini yaratır. Lale'nin babasının Abdülhamit'in topçu sınıfının büyük kumandanı olduğu bilgisini de verir. Lale'nin izini sürdüğümüz zaman Hilal-i Ahmer'in kadınlar şubesinin reisi olan Prenses Nimet ile karşılaşıyoruz. Prenses Nimet, Gazi Muhtar Paşa'nın oğlu olan Mahmut Muhtar Paşanın karısı idi.

Lale Hanım'ın annesi "Bir halife bir cumhurbaşkanını hesaba katmazsak altı padişah döneminde yaşamıştı. Ve mükemmel Fransızca bildiği gibi Farsça, Arapça, Ermenice ve Rumcayı da bilmesine rağmen hemen hemen sadece Türkçe konuşurdu."


III

Osmanlı bakiyesi kadınları bilmeden günümüzün kadın meselesine sağlıklı bakmak mümkün görünmüyor. O kadınları, hani şu bazılarımızın "benim büyükannem böyle değildi" diye itiraz edilen kadınları "iyi " bilmek gerekiyor.



17 yıl önce