|

Fıtratın grameri: 'İnsan Aldanır'

Bülent Ata sekiz yıl aradan sonra ikinci şiir kitabı “İnsan Aldanır” ile okuyucusunu selamlıyor. Hayatın içinde dönüp dolaşıp, canı sıkılınca da sonsuz mavi göğe başını kaldıran şair, cebindeki arı duru sözcüklerden bezgin duran insanlara unuttuklarını hatırlatır aslında.

Ahmet Murat
00:00 - 25/07/2012 Çarşamba
Güncelleme: 22:14 - 24/07/2012 Salı
Yeni Şafak
Fıtratın grameri: 'İnsan Aldanır'
Fıtratın grameri: 'İnsan Aldanır'

Bülent Ata'nın şiirleri kendi üstüne kapanarak dışarı sızdırmayan ve içine kapanarak ketumlaşan şiirler değil. Konuşkan şiirler bunlar, anlatmayı seven şiirler. Belki daha belirgin olarak tahkiyeyi seven şiirler. Ama buna rağmen tuhaf bir biçimde, Cahit Zarifoğlu şiir aurasına girip çıkan bir sesi de var. sözgelimi Susan Adam şiirindeki şu dizelere bakalım: "işten çıkarılmış kocasına/ bir tas çorba koyan/ evlerin tazeliğiyle söylenen/ açılan perdeleri anlatan/ iliklenen düğmeleri yücelten/ yokuşları, bahçeleri, kapıları/ bir ağacın dallarında sallanmayı anlatan/ bir şarkı başlasa tam da bir armut/ düşmüşken karınca yuvasının yanına" Bu dizelerde, erkek dünyasının gizemine dair bir açıklama ihtiyacı da (alıntıdaki ilk iki dize) , basit ve sıradan olana düşürülen görkem ışığı da ("iliklenen düğmeleri yücelten") Zarifoğlu'ndan aşina olduğumuz şiir jestleri.

Sokaktaki hayat şiirde

Bülent Ata, çocuk edebiyatçısı aynı zamanda. Çocuklar için yazdığı şiirler, masallar, öyküler var. İnsan Aldanır'daki şiirlerde de, çocuk dünyasıyla kurduğu temasın meyveleri var. Bu kez, çocuklar için yazmak yerine, çocuklar için yazmış bir şairin, çocuğa ait gramerden, duyuştan, görme biçimlerinden yaptığı teknik transferlere rastlıyoruz. Bir çocuk, ham dili, kıpır kıpır sorguculuğu, hayrete bulanmış bakışıyla, biz yetişkinler için her zaman beklenmedik bir varlık, belki bir kurgudur. Onun dilini ve bakışını, mesela şiirde yankılamak için bu dili ve bakışı olduğu gibi tekrarlamak önemsiz bir şiir girişimidir. Asıl şık olan, bu dil ve bakışı, bir kez daha, şiirin ve sanatın müdahaleleriyle ve filtreleriyle, bu dil ve bakışın karakteristiğini oluşturan köşeli yanlarını daha da görünür kılarak yapaylaştırmaktır. Yani çocuğun dili bize göre hamdır ve şiir içinde, bu hamlığı aynen değil ölçülü bir biçimde kırarak vermek işe yarar. Sanatın bu müdahalesi ve yorumuyla o söz öbeği bir şiir olur. Bülent Ata'nın bunu denediği ve başardığı birkaç şiiri bu açılardan dikkat çekici. (Mesela, başta Ne Söylerim Ben Maviden Başka şiiri olmak üzere, Kalk, Kargaburnu şiirleri.)

Bülent Ata'nın şiirlerinde, günümüz şiirinde yeteri sıklıkta göremediğimizi düşündüğüm bir sokak duyarlığı var. Hayır, sokak marjinalizmi edebiyatını kastetmiyorum. Daha ziyade, "otobüs durağında/bekleyen insanlar", "alışveriş sepetinde büyüyen" boşluk, "ayağa kalktığı gibi bir sigara yakan" biri, "beni gördüler çay içer misin abi" diyen avare gençler, "can'ın cep telefonunu çaldılar/marketten gidip çay aldım. çok kötüydü" diyen bir şairin retoriğini kastediyorum. Sanırım, Ata'nın öykülerindeki minimalizmle birlikte ele almak gerekir bu hususu.


***


İlk kitabı Eve Gitmek İstemediğim Günler'i 2004 yılında okura sunan Bülent Ata, aradan uzun denilebilecek bir süre geçtikten sonra İnsan Aldanır ile yeniden okur karşısına çıktı. Hem tarz ve üslûp olarak ve hem de ele aldığı temalar açısından Eve Gitmek İstemediğim Günler'in bir devamı olarak görülebilecek olan İnsan Aldanır, Bülent Ata'nın şiir yolculuğunda istikâmetinin değişmediğini gösteriyor.

Öyle başla ki cümleye geri dönüşü olmasın

Üstümüze yapışan günün çıkalım içinden

diye başlıyor Feraset şiiri Bülent Ata'nın. Bu sözcüklerle kendi şiirini tanımlıyor aslında, şiir bir anlamıyla da geri dönüşü olmayan cümleler kurmak, üstümüze yapışan günlerin içinden bizi çekip unuttuğumuz yerlere sürükleyen, içimizden günleri çekip çıkaran, an'ın içinde adımlarımızı kaybettiren, yol gösterendir. Öte yandan, İnsan Aldanır'ın öne çıkan ve en güçlü şiirlerinden birisi olan "Ne Söylerim Ben Maviden Başka" adlı şiirde dediği gibi şair maviden başka, gökten, denizden, sonsuzluktan başka ne söyleyebilir? Şairin, içinde bulunduğumuz çağda öncelikli işi de bu değil midir? Apartman blokları, araba yığınları ve bekleyen onca işin arasında sıkışmış insana unuttuğu aslını hatırlatmak, gündelik hayatın insan kalbini körelten dilini alıp yoğurmak, şekillendirmek, ondan başka bir dil, kalbi hatırlamaya çağıran bir dil oluşturmaktır.

Bülent Ata, İnsan Aldanır adlı kitabında, ölüm ile hayat arasında okuru düşünmeye yöneltiyor. Gündelik hayatın kargaşasında çırpınıp duran insana ölümün bir yazgı olduğunu hatırlatıyor. Şair, "Bağdat'ın Dizleri Çıplak" şiiri ile ölüm-hayat arasındaki kurgusunda aslında insanlığın bitmeyen savaşına bir gönderme yapıyor. Her şiirde olmasa da bir bütün olarak bu kitapta, yoğun biçimde ölüm ve hayat arasında savaşı işliyor.

Tozlu raflardan indirilen

Bülent Ata, şiirlerinde göğü kararmış, mavisini yitirmiş bir dünyada bir şair olarak yapması gerekeni yapıyor, yılmadan hatırlatıyor, tozlara üfleyip dağıtıyor, "misafirliklerde gezmekten evinin yolunu unutmuş kalbimize" sesleniyor ve estetik kaygılardan uzak bir şekilde "gel otur" diyor, "nefes al, nefes ver ve şükretmekle başla bunu yapabildiğine."

Şule Yayınları'ndan çıkan ve 28 şiirden oluşan İnsan Aldanır, Bülent Ata'nın şiir yolculuğunun ikinci durağı. Bazen coşkulu, bazen hüzünlü, bazen çocuksu, bazen de dervişane bir üslûpla ilerliyor şair bu yolculukta. Bülent Ata, Eve Gitmek İstemediğim Günler'in ardından yaklaşık 8 sene geçtiği için belki az yazan bir şair olarak görülüyor. Fakat geçen bu 8 yılda yazdığı çocuk kitaplarını ve öykülerini de aslında şiirinin devamı olarak görmek mümkün.


12 yıl önce