|

Gelin şu sanat anlayışımızı tartışalım

Ömer Lekesiz, 'Sanat Bizim Neyimize?' adlı kitabında İslam sanatı, Müslüman sanatçı özelinde din ve sanat ilişkilerini inceliyor. Hat, tezhip, ebru, minyatür gibi geleneksel İslam sanatları ile resim, heykel gibi Batılı sanatları karşılaştırıp zihniyet ve anlayışı çözümlüyor.

Necip Tosun
00:00 - 10/07/2013 Çarşamba
Güncelleme: 14:01 - 10/07/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Gelin şu sanat anlayışımızı tartışalım
Gelin şu sanat anlayışımızı tartışalım

Ülkemizde İslam sanatı ve İslam'ın plastik sanatlara bakışı ile ilgili araştırmalar, incelemeler yok denecek kadar az. Hatta bu konuda yayınlanan eserlerin çoğunun yazarının da yabancı olması oldukça düşündürücüdür. Ülkemizde İslam merkezli sanat tartışmalarının yokluğunun elbette kısmen anlaşılabilir nedenleri var. Özellikle ilk dönemlerdeki resmi ideolojinin İslam'a olumsuz bakışı kuşkusuz bu eksiklikte baş etken. Ama alınan bu kadar mesafeden sonra ilahiyatçıların, akademisyenlerin, edebiyatçıların konuya ilgisizlikleri anlaşılır gibi değil. Tiyatro, sinema, opera, heykel, mimari, resim hakkında neredeyse kimse bir şey konuşmuyor. Yüzyıllardır söylenip gelen klişelere bağlı sınırlı görüşler tekrarlanıp duruluyor. Derinlikli gözlemler, analizler, araştırmalar, incelemeler maalesef yok. Birkaç iyi niyetli çalışma ve çaba da bu konudaki derin eksikliği gidermeye yetmiyor.

İşte Ömer Lekesiz'in 'Sanat Bizim Neyimize?' adlı çalışması öncelikle bu açıdan önemli. Lekesiz neredeyse hiç tartışılmamış pek çok sanatsal soruna, İslam'ın sanat algısı açısından yaklaşıp kalıcı, orijinal, cesur görüşler ileri sürüyor. Lekesiz kitapta, İslam sanatı, Müslüman sanatçı özelinde din ve sanat ilişkilerini inceliyor. Hat, tezhip, ebru, minyatür gibi geleneksel İslam sanatları ile resim, heykel gibi Batılı sanatları karşılaştırıp zihniyet ve anlayışı çözümlüyor.

MODERN SANAT ALGISILINI BIRAKALIM

Ömer Lekesiz öncelikle modern sanat algısını bir kenara bırakarak, tümüyle nerde durduğumuza bakarak tüm kavramları yeniden tanımlamamızı teklif eder. İslam'da sanatçı ile zanaatkârın aynılığını vurgulayarak sanatın yüceltilmesine karşı çıkar. Din ve sanatı karşılaştırıp nerede uzlaşıp nerede uzlaşamadıklarını irdeler. Merkeze İslam anlayışını alıp bunun etrafında sanata, edebiyata bakar. 'Edebiyat araç mı amaç mı?' sorusunun peşine düşerken sorunun solda ve Müslüman yazarlarca algılanışını tartışır. Lekesiz, İslam'ın sanat algısının Batı normlarından tümüyle farklı olduğunu, İslam'da sanatın öncelikle 'faydacı' olduğunu temellendirir. Sanat Doğu'da Batı'daki gibi avangard bir eğilim olarak görülmemiş bilakis yüceltilmesi sakıncalı bir uğraş olarak görülmüştür.

Tümüyle inanç, zihniyet bağlamında Doğu ve Batı algısındaki farklılaşmayı ortaya koyarken, günümüz sanat ve edebiyatçısının bu farklılaşmayı iyi özümseyemediği için iki arada bir derede kaldığına işaret eder. Özellikle Müslüman yazar/şairlerin durdukları yere ilişkin, gelenekteki genel doğruları örnek göstererek eleştirel yaklaşımlar getirir. 'Yusuf sınırı' olarak adlandırdığı mahremiyete bakış, algılayış ve yansıtış sorunlarını tartışır. Müslüman sanatçılarda tespit ettiği Batılı anlayış ve duygularla yazma eğilimine eleştiriler getirir. Modernist sanat algısını toptan reddeder. Doğu ve Batı sanat algılarını karşılaştırarak Müslüman sanatçıların yanlışlarına karşı çıkar. Müslüman edebiyatçıların seküler bakış açısını örnekler.

GELENEKSEL SANAT UNUTULUYOR

Ülkemizde resmin, heykelin tüm plastik sanatların sanatsal ihtiyaçla değil Batı'ya duyulan özentiyle var edilmeye çalışıldığını belirler. Bizde seçkin sınıfın resme yöneldiğini, sistemin de bu eğitimi desteklediği için, minyatür gibi geleneksel sanatların unutulmaya terk edildiğini ifade eder. Ancak geleneksel sanatlarla uğraşan ama bu işi samimiyetle yapmayıp işin ticari yanıyla ilgili olduğunu düşündüklerini de eleştirir: 'Elifbayı bilmedikleri hâlde hatla, resimden farkını bilmedikleri hâlde minyatürle, tarihi birikimden habersiz oldukları hâlde tezhiple, tekneyi leğen sandıkları hâlde ebru ile, tekke tozu yutmadıkları hâlde mistik mûsikî ile, derviş olmadıkları hâlde tasavvuf düşüncesiyle uğraşanlar…' Çünkü İslam'da sanat bir hâlin yansımasıdır.

Lekesiz, kuramsal kitabında bir yandan da ülkemizde yaşanan güncel, aktüel sanat tartışmalarını irdeler. Ali Bulaç'ın 'İslamcılığın tezahürleri özellikle edipler üzerinden oluşturuldu' görüşünü tartışır. İslamcı edebiyatçıların siyaset sahnesine indiklerinde güçlerini kaybettiklerini ama edip olarak daha kıymetli olduklarını hatırlatır. Mustafa İsen'in muhafazakâr sanat tekliflerine eleştiriler getirir. Tiyatro tartışmalarında ise, tiyatronun İslami bir sanat olmadığına deliller getirir.

KIŞKIRTICI SORULARA CEVAP

Trajedi, müstehcenlik, kurgu gibi kavram ve olguların Doğu'daki anlamlarını, karşılıklarını ele alıp Doğu'nun penceresinden günümüzdeki algılanışına bakar ve sapmaları ve değişimleri tespit eder. Özellikle İslami sanat algısı irdelenirken vaaz ve edebiyat ilişkisini sorgular, sanat edebiyattaki sekülerleşme olgusunu tartışır. Dinle hayatı birbirinden kesin olarak ayıranları, edebiyatı bir sanat, kibir, yaratma edimi olarak görenleri eleştirir. Gönülleri dindar ama akılları Batılı, edebî bilgi ve zevkleri oradan beslenen insanlara İslam'ın bakış açısını hatırlatır.

Bazen oldukça tartışmalı hani neredeyse kışkırtıcı sorular ortaya koyar. 'Mevlâna, Şems, Harakânî vb. kültürümüzü, ruh kalemizi inşa eden güzel insanlarla temasımız, kurgulanmış (uydurulmuş) metinler üzerinden değil doğrudan onların kendi metinleri menkıbeleri üzerinden kurulsa' diye başlayıp, 'resim yapmasak, roman yazmasak hayatımızdan ne eksilir?' sorusunu sorar. Ardından da bir başka teklif getirir: 'Siz resim yapın, roman yazın ama biz bunları en az sizin kadar onlara aklımız yettiği halde yapmayacağız. Hatta, minyatürle, şiirle, hikâyeyle, öyküyle yetineceğiz. Belki bu sayede sanat gerçekten evrensel bir yapıya ve değere tekrar kavuşur demeyi deneyelim' der.

Ömer Lekesiz'in 'Sanat Bizim Neyimize?' adlı çalışması son yıllarda eşine az rastlanır bir düşünce emeğinin ürünü. İster katılınsın ister karşı çıkılsın Lekesiz'in ileri sürdüğü bu görüşlerin tartışılarak çoğalması, zenginleşmesi ve bu toprakların sanat algısının ortaya konması gerekiyor. Çünkü Lekesiz düşüncelerini en açık, sarih ve giderek sivri ve sert diliyle ortaya koymuş. Bundan sonra bu meselelerin yeni yaklaşımlarla zenginleştirilmesi gerekiyor. Çünkü roman, hikâye, öykü, şiir yazanların; resim, tiyatro yapanların bu görüşlere söyleyeceği sözleri olmalı. Daha doğru dürüst bir sanat algımızın olmamasının hiçbir şekilde mazereti olamaz. Geçmişimize, köklerimize dönüp bu toprağın sanat görüşünü ortaya koyarak bu kargaşanın önlenmesi gerekiyor. Bu açıdan Ömer Lekesiz'in bu çabası yalnız kalmamalı, hep olduğu gibi sessizlikle karşılanmamalı.

Kitabın Künyesi:

Sanat Bizim Neyimize?

Ömer Lekesiz

Profil Yayıncılık

2013

288 Sayfa

11 yıl önce