|

Gözyaşında saklı hürriyet

Suat Derviş'in yıllar sonra yeniden yayımlanan romanı Ankara Mahpusu bir toplum gerçeği sunuyor bize. Bünyesinde açılan her yaranın insanda karşılık bulduğu bir toplum gerçeği. Derviş, bütün canlılığıyla ayna tutuyor dünyaya…

Arzu Eylem
00:00 - 14/11/2013 Perşembe
Güncelleme: 16:41 - 14/11/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Gözyaşında saklı hürriyet
Gözyaşında saklı hürriyet

Ağlamanın umudu anlattığını, sefaletinse bir tür hürriyet olduğunu düşünmek… Ama nasıl? Para saltanatını sürsün diye dünya kocaman bir hapishaneye dönüşmüşse, güçsüzlük başka türlü bir güç halini alabilir mi? Başka türlü bir çıkış aramaya yöneldiğimizde anlarız belki yokluğun yüksüzlüğünü. Eğer o çıkışı bize sunulmuş mevcut olanaklarda bulursak yük tüm ağırlığıyla hayat boyu sırtımıza biner. İnsanın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılaması, bu ihtiyaçları elde etmek için kendisini eksiltmesi gerekir. Suçun tek başına üstlenilemeyecek kadar toplumsal olduğunu da söylersek mutluluk bir kişi bile mutsuzsa sadece bir inançtır artık. Terk edemediğin her yer bir mahpushane…

'MUTLULUK BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR'

Suat Derviş'in Ankara Mahpusu adlı romanı güvenlikli bir hayatın sınırlarını aşıp sokağa varırken insanı böylesi düşüncelere sürükler. Kendi dönemini aşıp günümüz hayatına varır eser. 1900'lü yılların ilk yarısında yazılmış bir roman olmasına rağmen gözyaşının içindeki umudu uzatmaya çalışır okura. Romanın sonlarına doğru sokakta yaşayan siyah bereli kadın çaresizliğin içinden seslenir: ' Mutluluk bölünmez bir bütündür'

Ankara Mahpusu Fransızca'ya ilk çevrilen Türkiye romanı. Başta tefrika şeklinde yayınlanır, o zamanlarda adı Zeynep İçin'dir. Roman başkarakter Vasfi'nin hapishaneden çıkışıyla başlar. Fakat mahpushane sadece dört duvar değildir. Toplumsal koşullar ve en çok zihinsel evrendir. Vasfi 12 yılın ardından salıverilmiş olmasına rağmen ruhsal açıdan bir türlü dışarı çıkamaz. Çıktığında tamamıyla yaşama yabancılaşmış biridir. Başta itinayla gizlenen hikâyesine varmak için bir türkünün eşliğinde geçmişe döneriz. Vasfi ve diğer karakterler dış görünüşleriyle değil, iç dünyalarıyla capcanlı kişilerdir. Derviş ancak iç dünyayı yansıtacak kadar fiziksel betimlemelere başvurur. Kişileri tanıdıkça, davranışlarını neden-sonuç ilişkisi içinde ele almaya çalıştıkça, Derviş'in dünya görüşüyle metni arasına gerekli bir mesafe koyduğunu da görürüz. O döneme ait pek çok eserde karaktere varamamış tiplerle karşılaşırken, Suat Derviş'in bu anlamda da çok ilerde olduğunu söyleyebiliriz.

Kitaptaki kadın karakterlere rağmen feminist bir çıkışı Vasfi'nin dilinde yakalarız. O kadınların hizmetçi olmalarına, ezilmelerine karşıdır. Gizliden gizliye serseri bir ruha sahip olan Vasfi, annesinin ısrarıyla toplum kurallarının içine itilir. Tam bu noktada Zeynep'e duyduğu aşka sarılır. Zamanla Zeynep'i gözünde arzu nesnesine dönüştürür. Aşkın tüm kuralları yok sayan, yıkan ve yeniden kuran haline zihnindeki sorumluluk duygusu nedeniyle ulaşamaz. Ya da ulaşmak istediği zaman Zeynep'in duvarıyla karşılaşır. Zeynep güvenlik arayışı içinde, duygularından soyunmuş, paragöz, çıkarcı ve erkekleşmiş bir kadındır. Ve yine burada yönlendirici olan Zeynep'in annesidir. Suat Derviş'in anneye yüklediği anlam iktidar yapısıyla neredeyse özdeş. Her anne de farklı duruşlarıyla toplumsal düzenin isteklerine hizmet eder. Aslında herkes hayatın içinde serbestçe dolaşıyormuş gibi yapan mahpus kişilerdir. Vasfi işlediği cinayetle mahpusluğunu somutlaştırmıştır ki kendisiyle romanın sonlarına doğru yüzleşir.

TOPLUMUN HİKAYESİ

Anlatı zamanına dönüldüğünde Vasfi İstanbul sokaklarında, sefalet, açlık, işsizlikle buluşur. Umut ve mutluluk üzerine ne kadar diyalog varsa yaşamın savurduğu karakterlerin dilinden dökülür. Derviş sade anlatımıyla bireyi toplumla böyle buluşturur. Fakat Vasfi'nin dışında hiçbir karakterin hikâyesini anlatmaya girişmez. İnsanın içindeki iyi ve kötüyü doğalcılıkla sunar ki, edebiyatta 'gerçekçilik' ile 'doğalcılık' çok kez birbirine değer. Derviş'e göre insan özünde iyidir. Onu kötülüğe, öfkeye hırsa yönelten düzenin yarattığı çaresizliktir. Suçla masumiyet arasına kalın çizgiler çizmez. Aşkla ölümü de birbirine yaklaştırır. Vasfi işlediği cinayetle kendi içine döner. Pişmanlığın hukuk sistemi karşısında işe yaramazlığıyla yüzleşir. Kendine çaresizliği ve sefaleti bir türlü yakıştıramaz. İş bulmak için iyi hal kâğıdı almak istese de nasıl biri olduğuna toplumun karar vermiştir çoktan. Bu yanıyla roman insanı rasyonellikten arındıracak olanın aşk olduğunu da gösterir. Vasfi olmak istemediği bir noktaya aşk yüzünden varmıştır.

YAŞANMAYAN DUYGULAR

Ankara Mahpusu, bir kadın yazarın erkek aşkını başarıyla anlatışı açısından da önemlidir. Bu yanıyla aşkı nedense erkeğe teslim eder. Âşık olunan kadın Zeynep öznelinde toplumun kadına çok fazla tercih hakkı sunmayışı, geleneksel ve dini yapının dayattıkları işlenir. Hal böyle olunca kadın arzulanan ama buna karşılık kendi arzularına ket vuran, güvenlik arayışına giren, duygularını yaşayamayan birine dönüşür. Böyle bir durumda uyumsuzluğun uyumlu hale getirilişi, bunun sonunda öfkeye ve hırsa dönüşmesi de olağanlaşır. Dolayısıyla ölüme uzanan tutkunun eşliğinde aşkın bir düşünce olarak var olmayı sürdürdüğünü, gerçeklikte yaşanamadığını anlatır Derviş.

BİREY BAĞIMSIZ DEĞİL

Dolayısıyla Derviş'in bu romanda -öncülük ettiği toplumsal gerçekçilik akımı içerisinde değerlendireceksek- bireyin toplumdan bağımsız olamayacağını sezdirdiğini belirtebiliriz. Ayrıca dil işlevsel olarak vardır. Feminist bir okuma yapacaksak eğer, Zeynep'i kadın oluş yolculuğunda kaybolmuş bir karakter olarak çizdiğini ve olumsuzladığını söyleyebiliriz. Erkeğin kadına bakışındaki sorunların altını çizdiğini de… Fakat yazarı bir anlığına unutup metne baktığımızda romandaki kişilerin kendi iç dünyalarıyla hesaplaşmaktan kaçınan kişiler olduğunu, metnin gerçeği yansıtırken kurgudan ödün vermediğini de görebiliriz. Bireye yönelimiyle Ankara Mahpusu'nun 50 kuşağı edebiyatının habercisi bir metin olduğunu düşünmeden edemeyiz. Ama Derviş insana dair umutla bitirir romanı. Vasfi'yi kendi çıkmazından yardımlaşmayla çıkarır. Kısacası umudu yine insan oluş da arar. Vasfi gerçek sevginin elinden tutarak veda eder okura.

Kitabın künyesi:

Ankara Mahpusu

Suat Derviş

İthaki Yayınları

168 sayfa

2013

10 yıl önce