|

Hak modern bir kavram mıdır?

Kültürel hakların, din özgürlüğünün, sivil toplumun ve sivil anayasanın çokça tartışıldığı günümüzde, Leo Strauss'un Doğal Hak ve Tarih kitabı, bireyin kendi anlatısını oluşturmasına katkı sağlayacak önemli bir çalışma

Akif Pamuk
00:00 - 8/06/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:23 - 7/06/2011 Salı
Yeni Şafak
Hak modern bir kavram mıdır?
Hak modern bir kavram mıdır?

Modern ve post modern dönemin birbirini kesmediği bir dünyada yaşıyoruz. Hegelci bir tavır da olsa bu iki farklı epistemoloji kendi tinselliğini ve bireylerin hayata karşı duruşlarını tanımlıyor. Bugün kavramlar arasında bir konsensusa rastlamak mümkün değil. Konsensus olmasını da iddia etmek bireye karşı bir iktidar kurmanın aracı olabilir.

Siyaset sahnesi hareketlendi. Mitinglerde televizyonlarda kavramlar havalarda uçuşuyor. Havada uçuşan bu kavramların bireylerin zihinindeki anlamları da farklı farklı. Bireyin tarihi bir varlık olduğu (homo historicus) gerçeği anlamların farklılaşmasının temel nedeni. Burada iki farklı epistemolojik alan var. Bunlardan ilki kavramların tarihsel bir çizgi içerisinde yüklendikleri anlamlar. Diğeri ise gündelik kullanımda kavrama yüklenilen tarihsel anlamın farkında olmadan kullanılmış biçimleri. Bu bağlamda hak kavramı son on yıldır siyaset terminolojimizde kullanıla gelen kavramlardan. Peki nedir bu hak?

Bu temel soruyo soruyor olmamız hak kavramının kendinde şey olarak tartışılması anlamı taşıyor. Tabii ki bu soru, konuştuğumuz epistemolojik alanı siyaset felsefesine kaydırıyor. Daha önce Türkiyeli okurun Paradigma Yayınları'ndan çıkan Politika Felsefesi Nedir? kitabıyla tanıştığı Leo Strauss bu sefer Say Yayınları'ndan çıkan Doğal Hak ve Tarih kitabıyla bu konuyu tartışıyor. Strauss Nazi Almanya'sından ilginç bir biçimde Carl Schmitt'in referans mektubuyla Fransa'ya kaçabilmesi onun modern tinin temel problemlerinden birisiyle yüzleştiği anlamını taşıyor. Bu durum kendisinin yaşamında moderniteye yapacağı eleştirilerde etkili oluyor. Bu durum aslında ona göre; politika felsefesinin bir krizidir.

Modern yaşamın temel ikilemi

Hak kavramını irdelerken onun izleğini elbette modern öncesi hak kavramı ile yaşamış olduğu dönemin hak kavramının ne anlama geldiği veya geleceği oluşturuyor. Nitekim iki farklı epistemolojik alandan ilkinde bu kavramı felsefi olarak tartışırken, diğer epistemolojik alanda kendisi Nazilerden kaçmak zorunda kalıyor. Bu durum aslında modern yaşamın temel ikilemi.

Hak kavramının tanımlanması

Onun izleğinde hak, tarihsel yaklaşımda Hegel'in örneğini izler. Tarihsel köken olarak Antik Yunan'a Sokrates'e dayandırdığı hak kavramı modern dönemde Hobbes ve Locke kendini bulmaktadır. Diğer taraftan Rousseau ve Burke'de doğal hak kavramı eleştiriye uğramaktadır. Buradaki temel sorun şudur. Modern dönem öncesinde erekbilimsel (teleological) evren görüşüyle bağlantılıdır. Diğer bir deyişle evren tasavvurunda metafizik ögeler hak kavramını tanımlamaktadır. Modern düşüncenin seküler bir teoloji olduğu fikri hak kavramının kendinde şey olarak problemli hale getirmektedir. Hak kavramına anlamına veren aşkın alandaki kavramın değişimi politika felsefesini sorunlu hale getirmiştir. Yani reel politik ve ahlak arasındaki sorunu ortaya çıkarmıştır.

Bu gerilim kendi ifadesi ile “Şu gerçekleri kendilerinde apaçık olarak kabul ediyoruz ki tüm insanlar eşit yaratılmıştır, Yaratıcıları tarafından kendilerine, yaşam hakkı, özgürlük hakkı ve mutluluğu arama hakkı olan bazı devredilemez haklar verilmiştir. Kendisini bu önesürüme adayan ulus bugün dünyadaki ulusların en güçlüsü ve en müreffeh olanı haline gelmiştir. Ama bu ulus olgunluk çağında hala içinde tasarlandığı ve içinde serpidiği bu inancı besliyor mu?” Benzer bir eleştiri Sven Linqvist tarafından Bombalamanın Tarihi isimli kitabında Yahudi Soykırımına dair yaptığı eleştiride de vardır. Bugün insan hakları savunuculuğu yapan devletler, Yahudiler trenlere bindirilip meçhule götürülürken, onları kurtarmak için savaş uçakları tren yollarını imha etmek yerine Almaya'nın sanayi tesislerini imha etmek için gönderdiler. Buradaki temel sorun 1.5 milyon insanın ölmesi değil, eğer ölmezlerse mülteci olarak nereye kabul edilecekleri sorunuydu.

Kültürel haklar meselesi

Strauss'un sorusuna cevap verirken Afganistan'ı, Irak'ı, Vietnam'ı, Libya'yı Mısır'ı ve daha nicelerini düşünmek gerekiyor. Lindqvist'in yaptığı eleştireye benzer bir çok güncel örnek te bulmak mümkün.

Türkiye toplumu içinse, kültürel hakların, din özgürlüğünün, sivil toplumun ve sivil anayasanın – daha bir çok örnekte olduğu gibi- çokça tartışıldığı günümüzde Leo Strauss'un Doğal Hak ve Tarih kitabı bireye farklı bakış açıları açacak ve bireyin kendi anlatısını oluşturmada katkı sağlayacak bir eser. Yazının başında ayrımını yaptığım iki farklı epistemolojik alandan gündelik alan yerine her bireyin kendi epistemolojik alanını oluşturması için Strauss ile tanışmanızı salık veririm. Hak modern bir kavramsa eğer iktidar tarafından bireye verilen bir hediyedir, hak birey tarafından iktidara rağmen hak edilerek kazanılıyorsa onun ne anlama geldiğini siz okuyuculara bırakıyorum.

13 yıl önce