|

Hakikat sırırına dair pür irfanî bir eser

Sohbetler ve mektuplar, tasavvuf tarihinin en samimi belgeleri arasında yer alır. Zira, kişiye özel sırları içerdiği için, bu tür eserler, ele alınan konuyu en mahrem yönleriyle açıklar. Kelâm-ı Azîz de bu açıdan çok önemli bir çalışma

Sadık Yalsızuçanlar
00:00 - 13/07/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:00 - 12/07/2011 Salı
Yeni Şafak
Hakikat sırırına dair pür irfanî bir eser
Hakikat sırırına dair pür irfanî bir eser

İslam irfanının seçkin kaynaklarını modern kültür ve sanat yaşamımıza kazandırmayı sürdüren Dr. Mustafa Tatcı'dan yeni bir kitap geldi: Kelam-ı Aziz, Bir Erenin Söyledikleri.

Geleneksel İslam ariflerinin telifatı için genellikle -şiir dahil- 'söyleme' eylemi kullanılır. Şiir söylenir, örneğin. Şiir de değildir, doğrusu, nefes, nutuk veya ilahidir. Nutuk, Rahman'ın nefesiyle konuşmaktır. İlahi, Allah'a ait olan demektir. 'Rabbani bir ilham'la konuşan bilgelerin kendi seyr-i süluk deneyimlerinden kimi vizyonları, geriden gelenlere yol işaretleri olmak üzere yazdıklarını, Tatcı hocanın yayına hazırladığı onlarca eserden biliyoruz.

Kelam-ı Aziz, adı üstünde, izzetli, yüce, üstün söz anlamındadır. Söz kelimesi de kelam'ı karşılamaz esasen. Hakikat taliplerinin gönüllerini mayalayan, Latince'de, Logos Spermeticus yani dölleyici kelam denilen eren sözüne kelam denilir. Özellikle Anadolu tabir edilen ve güneşin doğduğu yer anlamına gelen geniş coğrafyadaki insanlar, Horasan'dan gelen erenlerin, 'Kamil İnsan'ların nefesinden süzülen kelamla veya nazarla mayalanmıştır.

Şabaniyye ekolü

Kelam-ı Aziz, bunlar arasında, hakikat sırrından haber veren pür irfani bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. 18. yüzyılda Sirkeci'de ikamet eden büyük bilge İbrahim Has'ın derlediği bu görkemli eser, Ünsi Hasan Efendi'ye (ks) ait. Halveti bilgelik geleneğinin en zengin damarını oluşturan ve halkasında zat mürşitlerinin belirdiği Şabani koluna bağlı bir eren Ünsi Hasan Efendi. Ünsi Hasan Şabani hazretlerinin parlak bir dervişi olan İbrahim Has, hocasının huzurunda dinlediği hakikat sözlerini, huzurundan çıkınca unutmamak için kaydetmiş ve bize bu zengin eser böyle ulaşmıştır. Metni elyazması Osmanlıca nüshasından aktaran ve ruhunu bozmaksızın, fazla müdahale etmeksizin sadeleştiren Dr. Mustafa Tatcı'dan kitabın değerini öğreniyoruz : Kelâm-ı Azîz, tasavvuf tarihinde sıkça rastlanan ledünnî ve evrensel gizleri çözümlemede dikkate alınması gereken bir eser olduğu kadar, özel olarak da, Halvetiyye/Şabâniyye ekolüne ait üslûp, davranış ve ölçütleri yansıtması açısından da son derece önemli bir kaynaktır.

Bilindiği üzere sohbetler ve mektuplar, tasavvuf tarihinin en samimi belgeleri arasında yer alır. Zira, kişiye özel sırları içerdiği için, bu tür eserler ele alınan konuyu en mahrem yönleriyle açıklamaktadırlar. Kelâm-ı Azîz de bu açıdan çok önemlidir.

Dönemin terminolojisi

Ünsî'nin, XVII. asır sonlarıyla XVIII. asrın başlarında değişik zamanlarda yaptığı bu sohbetlerde, zaman zaman aynı konular ele alınmakla birlikte, tekrara düşülmemekte, ince ayrıntılarla farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu ayrıntılar, şüphesiz muhatabının seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Eser, konuşma üslûbuyla kaleme alınmıştır. O devrin cümle yapısını, konuşma sırasında vurgulanan kelime ve kavramları, sûfi çevrelerde hâkim olan terminolojiyi yansıtması açısından bu sohbetler son derece önemlidir. Dolayısıyla, eserin orijinalinden hareketle yapılacak olan bir morfoloji ve sentaks çalışmasının da ayrıca Türk Dili Tarihi açısından faydalı olacağını düşünüyorum.

Kelâm-ı Azîz'de bir araya getirilen sohbet konuları iki grupta değerlendirilebilir: Bunlardan bir kısmı o devrin tarihi, sosyal yapısı, tartışmaları, günlük hayatı, sûfilerin insanlarla münasebetleri; devlet ricaline karşı tutumları gibi hususlarla ilgilidir. Kıyafetler, berberdeki davranışlar, kahve ve tütün tiryakiliği ile ilgili sohbetler buna örnek verilebilir. Yazıların diğer kısmında da, bütün zamanların problematiği olmuş aşk, yaratılış, var oluş, madde, mânâ, eşya, tekâmül, ayrılık, kavuşma, ruh, nefis, makam vs. gibi gerçek ve gerçek üstü âlemlere ait konular ele alınmaktadır.

Sufilikte sohbetin önemi

Kelâm-ı Azîz'in dikkati çeken bir özelliği de, sûfî eğitiminde sohbetin önemini ortaya koyması ve bu eğitim açısından Ünsî'nin kişiliğini yansıtmasıdır. Eser bu yönüyle de, Eğitim tarihçilerimiz tarafından ayrıca değerlendirilebilir.

Hasan Ünsî, aslında "yazan" bir mutasavvıf değildir. Bu kitap da, yazılmış değil, derlenmiş bir eserdir. Bunun dışında o, biraz da şiirle zevklenmiştir. Zevklenerek yazdığı ilâhîleri, tıpkı sohbetleri gibi Cemal alemine göçünden hemen sonra dervişi İbrahim Hâs tarafından bir araya getirilmiştir. Diğer taraftan Ünsî, yine İbrahim Hâs'ın kaleme aldığı tasavvuf ve kültür tarihimiz için belgesel nitelik taşıyan bir Menakıpname'nin de merkezindeki şahıstır..

Bu iki eser de Dr. Mustafa Tatcı tarafından hazırlanmış, yayımlanmayı beklemektedir.

Ayrıca, yine Tatcı'nın yayıma hazırladığı İbrahim Has hazretlerinin, ikisi de bir irfan hazinesi olan Divan'ının (2 cilt) ve veliler tezkiresinin yayınını da beklediğimi belirtmek isterim.

Bir Erenin Söyledikleri, Kelam-ı Aziz'den tadımlık bir bölüm aktararak, başucu kitabı olarak edinmenizi salık veriyorum :

Sûfi, Hak'tan gayrı bir varlık vehminden kurtulursa, o, vicdanen zevke ulaşır.

Temkînden (kararsızlıktan kurtulup huzur ve sükuna erme halinden) önce bu halin ortaya çıkması olağandır. Şimdi bu, hakîkatte Hakk'ın müşahede edilmesinin ve Hak vücûduna vüsûlun (kavuşmanın) vakti gelmiştir, demektir. Gerçekte asıl maksat bu değildir. Yani bu mertebede müşâhede olunan, zâtın müşâhedesi değil, başka bir müşâhededir. Asıl amaç zâtî müşâhededir. Müşâhede ve keşfe ulaşanlar, bu halde temkîn bulmazdan önce vicdânî zevk ile kâim olan hâl sâhiplerini, hakikatin şuhûdunun en yüce makamına ulaşmış saymadılar. Çünkü bu mânânın zuhûru vardır. Bu hâl, fenânın başlangıcıdır. (sh, 48)

13 yıl önce
default-profile-img