|

Hakikatin ve isyanın dili

Kim muhalif yazardır, geleceğin edebiyatında muhalefet ne ölçüde etkili olacaktır? sorusu etrafında oluşturduğumuz dosyada başkaldırının yazına etkisini sorguladık

Harun Karaburç
00:00 - 8/06/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:05 - 7/06/2011 Salı
Yeni Şafak
Hakikatin ve isyanın dili
Hakikatin ve isyanın dili

Muhalefet, 'aklı' ile diğer varlıklardan ayrılanın, bulunduğu her yerde hakimiyet kuran bir olgudur. Çünkü insanoğlu etkileşimde bulunduklarıyla ve sistemle kaçınılmaz bir çatışma içine girer. En başta da kendisiyle çatışır... Çatışmanın başkaldırıya dönüştüğü noktada ise muhalefet başgösterir. Tepkisel bir iç dürtüyle ortaya çıkan karşı duruşluluğun, yazına girmesi de doğal bir sonuçtur. Çünkü yazmak başlı başına muhalif bir eylemdir.

Kitap ekimizin bu ayki dosya konusunu muhalif yazarlık olarak belirledik, yazarlara ve eleştirmenlere şu soruyu yönelttik: Kim muhalif yazardır, gelecekte, edebiyatta muhalif bakışın etkisi nasıl ve ne yönde olacaktır? Hazırladığımız dosyada Ali Ural, Ömer Erdem, Teodora Doni, Nalan Barbarosoğlu, Atilla Şentürk ve Behçet Çelik'in bu minvalde verdiği cevapları okuyacaksınız.

Edebi iktidarlara karşı

Behçet Çelik: Muhalifin kim olduğu sorusuna verilecek yanıt, hiç kuşkusuz iktidarın kim ya da kimde olduğu sorusuyla yakından ilgili. Bugün farklı kesimler kimin iktidar olduğu sorusuna farklı yanıtlar veriyorlar, dolayısıyla birbirinden çok farklı görüşteki yazarlar “muhalif” olarak adlandırılabilmekteler. Edebiyat söz konusu olduğunda işin içerisine “edebi iktidarlar” da giriyor kaçınılmaz olarak. Bu gibi çevrelere kafa tutan yazarlar için de “muhalif” sıfatı kullanılıyor. Belki de ikinci sorunuz ışığında daha geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor bu soruna. Günümüzde iktidarı, gücü belirleyen paradan başka bir şey değil. İnsanların bir bölümünün başka insanlar üzerinde her türlü hakka sahip olmasını (iktidarını) sağlayan sistemin kendisi. Her şeyin alınıp satılır olduğu bir büyük pazaryerine döndü gezegenin tamamı. Pazaryerini kimin yönettiğinden çok, bu pazaryerinin kendisini, pazar ilişkilerinin her türlü insani ilişkinin üzerine çıkaran zihniyeti kendisine sorun edinen yazar muhaliftir bence. Yazdıklarıyla pazaryerinin ilişki biçimini yeniden üretmeyenler, bu ilişki biçimlerini doğal görmeyip bizi insanlıktan çıkaran esas nedenin bu ilişkiler ağı olduğuna dikkatimizi çeken yazarlar muhaliftir. Şunu da eklemek isterim: “Muhalif yazar” yapıtlarıyla muhalefet eden yazardır. Siyasi eylemlere katılıp katılmamak, bildiriler imzalamak vs edebiyat bağlamında gelgeç tutumlardır; aslolan yapıtların düşünsel arka planında sistemi olumlamamak, sisteme kafa tutmak ya da sistemin allanıp pullanmış pırıltılı örtüsünü sıyırmaktır. Yapıtlarınız bunların tersine hizmet ederken eylemlerinizle istediğiniz kadar “muhalif tutum sergileyin” bunun bir önemi olmayacaktır. Geleceğin edebiyatı tek bir “Edebiyat” olmayacak. Bugün olduğu gibi, sistemle bütünleşmiş, onu yeniden üreten bir edebiyatın yanında, başka bir dünya için mücadele eden muhalif bir edebiyat da olacak. Kapitalizm insanları mutsuz etmeyi sürdürdükçe bazıları bize hoş zaman geçirecek yapıtlar kaleme almayı sürdürecek, ama yapıtlarıyla bizi mutsuzluğumuzla yüzleştirecek, mutsuzluğumuza ve mutsuzluğumuzun nedenlerine dair yeni şeyler söyleyebilmek için yeni biçimler arayan muhalif yazarlar da eksik olmayacak.

Kim neye muhalif kim aslında iktidar

Teodora Doni: Kalemiyle zulmün egemen gücüne, zalimlerin bütün alanlardaki iktidarına karşı cesurca durabilendir muhalif yazar.

Bu anlamda hakikatin ve isyanın dili olabilendir muhalif yazar.

Mazlumun çığlığını kulak tırmalayan bir çığırtkanlıkla değil, adeta bir şiir gibi bir şarkı gibi en etkili bir şekilde haykırabilendir muhalif yazar.

Muhalif bakışın edebiyata etkisi her zaman olmuştur ki geleceğin edebiyatına da etkisi elbette olacaktır.

Çünkü edebiyat daha doğrusu genel olarak sanat karşıtlıklardan, çelişkilerden en çok da haksızlığa karşı verilen mücadelelerden beslenir ve yasakların, zulmün sevgisizliğin arttığı ölçüde gelişir, güçlenir.

Elbette muhalifi ve iktidar olanı somut olarak bir bir isimlendirmek o kadar kolay değil. Şairin dediği gibi "kim neye muhalif kim aslında iktidar".

Aktüalite değil ilke

Ömer Erdem: Benim anladığım muhalif yazar aktüaliteden değil ilkeden hareket eder. Bir tür Behlül-i Dane olmak hali diyorum ben ona. Ve iki tavır halinde sergilenebilir bu muhaliflik; susarak ve tam da yerinde hakikatin diliyle hesapsız konuşup yazarak. Böylelikle sadece siyasi olmaya hapsolmuş bir muhalifliğin çıkmazlarından da söz etmiş oluyorum. İktidar, her türlü iktidar doğası gereği şiddete açıktır ve yazı bu şiddete karşıdır. Eser, asıl kalıcı muhalefet budur geçmişe baktığımızda gördüğümüz. Eski Şiirin Rüzgarıyla kitabında sanki çarpıcı bir muhaliflik örneği verir Yahya Kemal. Aktüel olan muhalifliğin hem kitle hem de yazarlar açısından cezbedici tarafları olabilir. Neticede bu bir mizaç meselesidir. Yeter ki ilkeli olsun yazar. Ahlaklı olsun. İktidarın gözüne bakma cesaretini gösterebilsin. Ama onun kör payandası, asla…

Muhalif yazarlık peygamberane bir meslektir

Ahmet Atilla Şentürk: Günümüzde çokça gündeme getirilen “muhalif yazar”lık kavramı, farklı kalemler hakkında kullanıldıkça tanımlanması güçleşen bir yapıya bürünmeye devam ediyor. Sırtını bir iktidar veya güç odağına dayayıp karşı cepheye veryansın etmek muhalif yazarlık sayılmamalı bence. Bu kabil yazarlara yine son yıllarda çıkan “kalemşör” tabiri daha çok yakışıyor sanki. Sonuçta kalemini oynatıp karşılığında parasını alarak varlığını sürdüren bu yazar zümresi aynı zamanda belirli bir kariyer ve refah seviyesini yakalamış durumdadır ve dolaylı olarak bunu korumak için de mücadele vermektedir. Bu gibilerin kalemleri, zaman zaman patronlarının görüşleri doğrultusunda renk değiştirebilen bukalemun özelliği de gösterebilir.

Muhalif yazarlık ise yerine göre sonucu ne olursa olsun doğru bildiğini satırlara dökme uğruna her şeyi göze alma erdemi, yerine göre kelle koltukta gezebilme cesaretidir. Bu bağlamda Stalin gibi acımasız bir güce karşı kalemini kullanıp ömrünü hapis ve sürgünlerde geçiren bir Aleksandr Soljenitsin muhalif yazardır. Muhalif yazarın mutlaka bir köşe yazarı, romancı veya edebiyatçı olması da gerekmiyor. Yerine göre doğru bildiği gerçekleri yazarak ömrü mahkemelerde, hapis ve sürgünlerde geçen Kadir Mısıroğlu gibi bir tarih yazarı da olabilir.

Kanunî döneminde o zamanın maliye bakanı olma yolunda güçlü adımlarla ilerleyen bir Taşlıcalı Yahya Bey vardır. Padişahın oğlu Şehzade Mustafa'yı haksız yere idam ettirdiğine inanan şair, yazdığı bir şiirle yüz binlerin hissine tercüman olma uğruna dünyanın en güçlü adamına kafa tutarak ömrünün sonuna kadar sefil ve perişan bir hayat sürmeyi göze almıştır.

Bu söylediklerime bakarak muhalif yazarlığın hapislerde sürünme şartına bağlı olduğu filan zannedilmesin. Yerine göre demokrasi ve fikir hürriyetinin kıblesi gibi görünen ülkelerde de muhalif yazarlar vardır. Mesela dünyaya bakışları belirli bir zümrenin tekeliyle yönlendirilen Amerikan halkının muhalif yazarı Noam Chomsky, sadece Amerika'yı değil bütün dünyayı yönetip şekillendiren büyük güce kafa tutması ve doğru bildiklerini yazarak insanları uyarıp uyandırması bakımından tipik bir muhalif yazar olma özelliği taşıyor. Özet olarak muhalif yazarlık, sonucu ne olursa olsun “hakk”ı, doğruyu ve adaleti dile getirme veya doğru bildikleri uğruna fedakârlık gösterebilme özelliği taşıyan peygamberane bir meslektir.

Kendine muhalefet etmeyen hiçbir şeye muhalefet edemez

Ali Ural: Her şeye karşı çıkan değil, karşı çıkması gereken şeylere karşı çıkan yazar muhalif yazardır. Her şeye karşı çıkan yazar belli ki kendine karşı çıkamamıştır. Kendine muhalefet etmeyen hiçbir şeye muhalefet edemez. Muhalif yazar bir “münker” gördüğünde onu değiştirmeye çalışan yazardır. “Münker”in lügat anlamı; “inkâr edilen”, “istenmeyen”, “reddedilen” olup ıstılahta “kötülük” kelimesiyle ifade edilir. Hadiste geçen ve önce eliyle, başaramazsa diliyle, bunu da yapamazsa kalbiyle kötülüğe karşı çıkmak, yalnız yazarların değil bütün insanlığın sorumluluğundadır. Fakat yazarların dil ve ifade gücü onları toplumun sözcüsü konumuna taşıdığından, bu özel sorumluluk alanı insanlık adına kalemlerini kullanmaları zorunluluğunu getirmiştir. Seyretmek acizlerin işidir. Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Peyami Safa, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, yalnız iyi metinler yazdıkları için değil haksızlıkları seyretmedikleri için de büyüktürler.

Sürüye tabi olmamak bir yazarı edebi serüveninde de “biricik” kılar. Farklı bakış açıları geliştirmeyen yazarlar çok geçmeden edebiyat mezarlığında yerlerini alırlar. Bir yazar ilk önce kendi eserlerine karşı çıkmak zorundadır. Kafka, Calvino, Papini, Peyami Safa, Reşat Nuri ve Yakup Kadri gibi pek çok yazar ortaya koydukları eserler yüzünden derin bir pişmanlık duymuş, daha iyilerine ulaşma ümidiyle gelecekte yazmayı düşündükleri kitaplarına çocukça bir duyguyla bağlanmışlardır. Oldum diyen farkına varmasa da “Öldüm” demiştir. Hemingway'in “Usta yazar yoktur, her yazarın ömrü boyunca öğrenecek şeyleri vardır,” sözünü bu bağlamda değerlendirebiliriz. Önce kendimize karşı çıkalım ki “Hak için” muhalefet edebilelim. Gelecek, nefsine boyun eğmeyen muhaliflerindir.

Muhalefet olmak yazarın özniteliğidir

Nalan Barbarosoğlu: Önce “muhalif yazar” tamlamasının ne kadar doğru olduğunu tartışmalıyız gibi geliyor bana. Söz konusu edebiyatsa, “muhalif olmak” bir yazarın özniteliğidir bence. Hayat içindeki kendiliğinden “muhalif” duruş, “muhalif” yer alış, insanı yazmaya iter yazar metnini çoğu kere derinlerinde kıpırdayan, var oluşunu rahatsız eden karşı duruştan çıkarır. Kısaca, edebiyat zaten muhalif duruştan doğar, beslenir ve gelişir. O yüzden, geçmişin ve bugünün edebiyatını nasıl muhalif bakış oluşturuyorsa, geleceğin edebiyatını da doğal olarak yine muhalif bakış oluşturacaktır.



13 yıl önce