|

Hata yapmak fırsatı verilmemiş bir adem

Mehmet Said Aydın, ilk kitabı Kusursuz Bahçe'den sonra ikinci kitabı Sokağın Zoru'yla karşımızda. Doğu'nun kapı aralığından dünyaya bakarak şiirler kaleme alan Mehmet Said Aydın'ın şiirleri, gücünü gerçeklikten ve yaşanmışlıklardan alıyor.

Tevfik Emre Akın
00:00 - 16/04/2014 Çarşamba
Güncelleme: 14:11 - 16/04/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Hata yapmak fırsatı verilmemiş bir adem
Hata yapmak fırsatı verilmemiş bir adem

Mehmet Said Aydın'ın ikinci şiir kitabı 'Sokağın Zoru' geçtiğimiz Aralık ayında 160.Kilometre Yayınları tarafından edebiyat dünyamıza kazandırıldı. Kitap üç bölümden oluşuyor; hata yapmak fırsatı, o ki felaket. Birinci bölüm şairin ilk kitabı 'Kusurlu Bahçe' ile aynı tonda görünüyor. İkinci ve üçüncü bölümlerin ise farklı dize kurgusundan ve en önemlisi de modern şiirin olmazsa olmazı; 'buluş' / 'bulgu' dediğimiz nimetten bir miktar beslendiğine şahit oluyoruz.

Şairin Kürt kimliğiyle çok açık bir şekilde karşılaştığımız bu kitabın, kentli / İstanbul'lu bir tarafının da bulunduğu bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu yüzden 1983 Diyarbakır doğumlu şairin 90'lar ile 2000, 2000'ler ile de 2010 arasındaki uçurumun hemen yanı başında olmanın verdiği sıkıntı ve baskının etkisi mısraların arasına sinmiş gibidir. Örneğin kitabın ilk şiiri 'cebir'de şöyle bir mısra geçer: ''bir türkünün en güzel yerinde hatırlanmak da kalmadı bana''.

Kitabın isminden yola çıkarak bu konuyla ilgili birkaç şey daha söyleyebiliriz. Sokak ve zor. İlk akla gelen doğuda meydana gelen olaylar. Zaten ilk gençliğini Mardin'de tamamlamış olan şairin özellikle kitabın 'o ki felaket' bölümündeki şiirlerinde bu net olarak belli oluyor. Mesela 'ape ahmet' şiirinin başı şöyle: ''elimde kireç, yanımda naci, arkamda behice / kilis sınırına dayandık, elimizde kireç'' İkinci akla gelen durum ise kitabın kentli tarafını gözeten bir anlamı barındırıyor.

MESELEYİ BİLEN ŞİİR

Bu kitaptan soluduğumuz havayı daha net bir şekilde anlatmaya çalışsak sanırım şu kelimeleri kullanırız; türkü ve sigara. Biraz daha açarsak; hafıza ve efkâr. 'hata yapmak fırsatı' bölümündeki 6. kısmın tamamı şöyledir: ''bu sana önemsizmiş gibi gelebilir / gözünü kaçırabilirsin mesela bir dolaba / dolaba kaçmaz göz, döner anca / bu kitapta neden bu kadar az sigara?'' Yine 'rahmet' adlı şiirde şöyle bir dizeyle karşılaşırız: ''iskeleden çıktım. yağmura döndüm düz basa basa'' Bu dizedeki gerginlik hemen hissediliyor. Sanki şair yağmur kelimesini etrafındaki diğer kelimelerle eziyormuşçasına bir duygu içindedir.

Mehmet Said Aydın'ın şiirinde 'mesele' sorununu aştığını tekrar belirtmeye gerek yok. Ancak bu durumu küçümsememekte gerekir. Modern dönem şairlerinin 'deneysel şiir' heveslerinden dolayı ortaya koymaya çalıştıkları ürünlerin sadece form / stil / dil / yapı / ses gibi teknik özellikleri gözettiği bir ortamda 'mesele'sinin farkında olan, 'geçmiş'ine değer veren şairlere her zaman ihtiyaç var.

Peki, şair bu düşünce ikliminde işine yani şiirine bakabilmiştir? Hemen şunu belirtelim; bu tarz meselesi olan şiirlerin düştükleri bir tuzak vardır: Sloganizm. Bu kitabın ilk başarısı bu tuzaktan sıyrılmış olmasıdır. Hatta tam tersine tartışan, tartıştıkça düzene giren bir alt yapısı vardır. Ama şunu da belirtmek gerekir; sloganvari ifadelere yer yer rastlanıyor. Mehmet Said Aydın'ın şiiri geriye dönük bir yapıya sahiptir. Şiirlerini geçmiş zaman kipinde anlatılıyor ve yazılan şeyler daha çok bir şuur oluşturma çabasına hizmet ediyor. Bunun için kesinlikle bir art niyet aramıyoruz.

İSMET ÖZEL'E SELAM

Bu kitapta büyük çoğunlukla öyküleme tekniği kullanılmış durumda. Bundan dolayı şairin geleneksel şiire yakınlığından / yatkınlığından bahsedebiliriz. Ancak yaşadığı modern dönemin şiirsel karşılığını da içine alan bir zihin yapısına sahiptir şair. 'hata yapmak fırsatı' bölümünün 3. kısmı bu açıdan bize bir fikir verebilir diye düşünüyorum: ''ön elemede gülüşümün kaldığı zamandı / e-postaya felaket ekleyemedim '' Bu mısralar hem buluş olarak hem de kelime seçimi olarak günümüze / modern insana göz kırpmaktadır. Yine benzer bir durumu 'onlar' şiirinde de görüyoruz: ''son model telefonun taklidine gönül indirendi onlar''

Bu noktada şairin İsmet Özel'e hayranlığından bahsetmekte fayda var. 'hata yapmak fırsatı' bölümünün ismi İsmet Özel'in 'Münacaat' şiirinden mülhem ile oluşmuştur. O kısmı hemen hatırlayalım: ''Hata yapmak / fırsatını âdem'e veren sendin / bilemedim onun talihinden ne kadar düştü bana'' Mehmet Said Aydın ise şöyle der: ''hata yapmak fırsatını âdem'e verdiler de / ben neden âdemoğlu sayılmadım'' Sitem ve çaresizlik barındıran bir söyleyiş. Ayrıca şairin yine İsmet Özel'in aynı şiirinden birkaç bölümü de kendi şiirinin içine monte ettiğini görüyoruz.

Bütün bunları söyledikten sonra şunu açık olarak ifade edebiliriz: Mehmet Said Aydın şiirleri, gücünü gerçeklikten / yaşanmışlıklardan alıyor. Amaç ideoloji değil hayatın kendisidir. Ve bundan dolayı kitap kendi içinde bir devinime sahiptir. Ancak bu kitap için farklı renkleri içinde barındıran bir tablo benzetmesi yapamayız.

Teknik olarak ise şiirlerini esnek ve rahat bir şekilde; kekelemeden ifade ediyor. Ne söyleyecekse lafı fazla uzatmadan / eveleyip gevelemeden okuyucunun avuçlarına bırakıyor. Yine şu günlerde popülaritesi gittikçe artan girift dize kurma sevdasına ilk bölümde kapılsa da şair, 'hata yapmak fırsatı' ve 'o ki felaket' bölümlerinde bundan kurtulmayı başarıyor. Zaten bu kitabı ilk kitaptan ayıran, kitaba özgünlük katan yerler de ikinci ve üçüncü bölümlerde.

Kitabın künyesi:

Sokağın Zoru

Mehmet Said Aydın

160.Kilometre Yayınları

Aralık 2013

85 sayfa

10 yıl önce