|

Hayat yalnıza kış olunca

Kahraman Çayırlı'nın ilk hikaye kitabı Soğuk Defter, şehrin yalnızlaştırdığı bireyin içinde bulunduğu çıkmazı başarılı bir dille anlatıyor. Kalabalıkların ve aynı sıkıcı temponun içinden kaçmak isteyenlerin hikayesi doğu ve batının insana yaklaşımı ile ilgili önemli ipuçları barındırıyor.

Ömer Yalçınova
00:00 - 10/07/2013 Çarşamba
Güncelleme: 15:02 - 10/07/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Hayat yalnıza kış olunca
Hayat yalnıza kış olunca

Soğuk Defter; bir şiir ve romanı da bulunan Kahraman Çayırlı'nın ilk hikaye kitabı. Kitapta dokuz tane hikaye bulunuyor. Hikayelerin tamamı da rahat okunan, okuyucusunu sıkmayan cinsten. Kahraman Çayırlı, hikayelerindeki sürükleyiciliği dil ve üslupla, bir de oluşturduğu ve sonuna kadar başarılı bir şekilde sürdürdüğü atmosferle sağlıyor.

Hikayeler genelde tek bir şahsın düşüncelerinden ve duygularından oluşuyor. O tek şahıs dünyayı ve insanları izler ve onlarla ilgili fikirlerini söyler. Bu yüzden Çayırlı, iç konuşma tekniğini çok kullanır. Kahramanının içinden geçenleri vermekle yetinir. Burada kahramanın zihniyle karşılaşırız. Hikayelerde mekan olarak seçilen yerin, hikaye kahramanının zihni olduğunu söyleyebiliriz. Toplumdan uzak kalan, ne sevgilisi ne de arkadaşı olan, bambaşka düşünce ve değer yargılarıyla dünyaya bakan, yalnızlığında huzur ve sükunet arayan bir kahramandır bu.

Fakat hikayelerde yalnızlık istediğinin sebebi hemen anlaşılmaz. Başarısızlıklardan, insanların ihanet, kötülük veya nankörlüklerinden dolayı kahraman yalnız kalmamıştır. Ya da ortada bir mücadele veya savaş vardır ve mücadelede karakter kandırılmamıştır. En başından yalnız kalmak isteyen bir karakterle karşılaşırız Çayırlı'nın hikayelerinde. Yalnızlaşan değil, yalnızlığı seçen ve kendini yalnızlığa bırakan bir karakter. Yani bu karakter henüz bir mücadeleye başlamamıştır. En başından yalnızdır ve bu yalnızlık onun yaşamını şekillendirmiştir.

DOĞU VE BATININ 'YALNIZ'I FARKLI

Doğan Ergun Türk Bireyi Kuramına Giriş adlı kitabında Avrupalılarla Türkler arasındaki önemli bir farka dikkat çeker. Bu fark, Avrupalıların marjinalleşerek birey haline gelmeleridir. Türk toplumunda ise insanlar marjinal kaldıklarında silinirler. Avrupa'da toplum marjinalleri savunur, benimser, önemser, hatta Avrupa'da bir kişinin şahsiyet sahibi olması için toplumdışı davranışlar göstermesi gerekir. Çünkü Avrupa bireycidir. İşini tek başına yapmayı tercih eder. Tek başına daha başarılı işlere imza atabilir, tek başına çalıştığında işinden daha çok zevk alır. Doğulular ise birlikte hareket etmekten hoşlanır. Tek başına yaptıkları bir işten haz almazlar. Türkiye'de insanlar bireyci değildir. Türkler toplu hareket etmeyi sever. Toplu hareket ederek şahsiyetini kazanır; toplum içinde varlığını gösterir ve ispat eder. Bireyci olmayan toplumda, bireyci şahsiyetler silinir.

Soğuk Defter'deki karakterler fludur. Daha doğrusu flulaşmaya maruz kalırlar. Yalnızlık Batı'da kişiyi şekillendirdiğinde, ortaya parlak; Doğu'da ise flu bir kişilik çıkar. Soğuk Defter bu açıdan düşünüldüğünde çok etkileyici ve ibret vericidir. Doğan Ergun'un tezini doğrular niteliktedir. Doğu'da yalnızlığın şekillendirdiği karakter, ne gibi özelliklere sahiptir, neler düşünür ve duyar, hayatı nasıl algılar, Soğuk Defter'deki hikayeler okunarak anlaşılabilir. O özelliklerden birkaçına bakalım.

SOĞUK VE KOYU YALNIZLIK

Birincisi; kişinin herkesi aynı şekilde görmesi, genellemelerle konuşması, bu genellemelerin onu daha da yalnızlaştırmasıdır. Çeşitliliği değil tek yönlülüğü görürler. Çeşitli açılardan değil, tek bir bakış açısından dünyayı yorumlarlar. Bakış açısı tek olunca genellemeler çoğalır. Tek sıfatla bütün dünya nitelenir. Mesela çeşit çeşit insandan değil, bir insandan söz edilir. İnsanların hepsi kötüdür. Şu veya bu kişiden değil insandan nefret edilir. Soğuk Defter'in dokuz hikayesinde de çevre, mekan ve insan tasviri, bu tür genellemelerle geçilir.

Dolayısıyla yalnızlık yalnızlığı doğurur ve koyulaştırır.

İkincisi; yalnızlığın şekillendirdiği şahsiyet, genelde olumsuz bir bakış açısına sahiptir. Soğuk Defter'deki tasvirler bu yüzden, her taraf karanlık veya soğuk, her tarafı su basmıştı gibi genelleyici ve olumsuzdur.

Bir ve ikinci özellik birleştiğinde umutsuz bir kişiyle karşılaşırız. Kişinin yapmak istediği hiçbir şey yoktur. Zaten hiç olmamıştır. Olmasının önünde ise yalnızlık durur. Çünkü karakterin yaşantısında çeşitlilik, yeni şeyler deneme veya tecrübe etme isteği yoktur. Genellikle aynı şeyler yapılır; şehre küsülür, hatta şehirden nefret edilir, tabiata kaçmak bir ideal olarak kişinin önünde belirir, fakat bu yalnızca bir idealdir ve şehri eleştirirken müthiş bir dayanaktır, insanlardan ve kalabalıklardan özellikle uzak kalınmaya çalışılır, kalabalığın içine dalmak, can sıkıcı, hemen kaçılması gereken bir kabustur.

KARAKTERLER FLU, KALABALIK NET

Üçüncü özellik; edilginliktir. Yalnızlığın şekillendirdiği hayat edilginleşir. Hikayelerde olay değil hareketsizlik; etkin olmak değil edilginlik belirleyicidir. Bu, hikayelerde gitgide daha da artan bir özellik; öyle ki karakteri iyice silik, renksiz ve biçimsiz bir hale getirir. Soğuk Defter'de dokuz tane hikaye vardır ama hepsi okunduğunda karakterlerle ilgili sadece bu tür intibalar okuyucuda kalır, okuyucuların gözünde nefes alan, boyu ve ağırlığı olan bir karakter belirmez. Çünkü yalnızlık karakterleri flulaştırmış, görünmez hale getirmiş, okuyucunun gözünden uzaklaştırarak, onun yalnızlık isteğini dolaylı bir şekilde de olsa gerçekleştirmiştir.

Kahraman Çayırlı'nın Soğuk Defter'deki başarısı bu özellikleri düşündürmesinde; başka bir ifadeyle Türk toplumunda yalnız kişinin flulaşmasını yakalamasında yatar. Yalnızlaşan değil yalnız bir insanın hikayesi, onun gittikçe daha da flulaşması anlatılarak verilir. Soğuk Defter bu sürecin anlatımı gibidir; Türkiye'de yalnız yaşamanın sebeplerinden çok, sonuçlarını hikayeleştirmesi açısından ilginçtir.

Kitabın Künyesi:

Soğuk Defter

Kahraman Çayırlı

Noktürn Yayınları

2013

106 sayfa

11 yıl önce
default-profile-img