|

Hz. Peygamber'i tanımak farzdır

Hz. Muhammed'in hayatına nesnel bilgilerden ziyade yorumlarla yaklaşan Tuğrul İnançer'in kitabı, bu yönüyle benzerlerinden ayrılıyor

Murat Ergün
00:00 - 12/05/2010 Çarşamba
Güncelleme: 21:31 - 11/05/2010 Salı
Yeni Şafak
Hz. Peygamber'i tanımak farzdır
Hz. Peygamber'i tanımak farzdır

Kutlu Doğum Haftası'nı geçirdiğimiz günlerde okuruyla buluşan Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed kitabı, müellifi ve içeriğiyle birçok Hz. Muhammed'i anlatan kitaptan ayrılıyor. Sohbetleri, musikişinaslığı ve yazdığı birbirinden kıymetli kitaplarla yakından tanıdığımız Tuğrul İnançer, Hz. Muhammed'in hayatına nesnel bilgilerden ziyade yorumlarla yaklaşıyor. Hz. Muhammed'in hayatında milat kabul edilen hadiseleri yorumlayan İnançer, farklı, çarpıcı sonuçlara kapı aralıyor. Kitap, bu yönüyle, O'nu daha önce duygusal boyutuyla anlatıp okurda sığ bir göz kıpırdaması uyandıran kitaplara benzemiyor.

Tuğrul İnançer, kitabında yer verdiği malumata birinci kaynağından ulaşıyor. Peygamberimizin hayatında vuku bulan bir hadise sırasında geçen konuşmaları hatırlatırken sık sık “Bunlar kaynaklarda kayıtlı” ifadesini kullanıyor. Bu da, kitabı değerli kılan bir başka ayrıntı. Kitaba Hz. Muhammed'in savaşlarla, hicretle anılan bir şahsiyet olarak anlatılmasına karşı çıkarak başlıyor, İnançer. Kimileri O'nu mucizevi bir şahsiyet olarak anlatıyor, kimileri rasyonel bir peygamber, kimileri de bu ikisinin aşırılıklarından arınmış “mâkul bir peygamber”i anlatıyor. İlk iki algının Kur'an ve hadislere aykırı olduğunu belirten İnançer, Peygamberimizi beşer üstü veya sadece beşeri yönleriyle değerlendirmenin yanlış olduğuna vurgu yapıyor.

HİCRET O'NUN İÇİN DERİNDİR

Hz. Muhammed'in mahiyeti ve O'nu örnek almanın önemine dikkat çekilen kitapta “Allah Hz. Muhammed'i tanımaya çağırıyor. Ve Allah çağırıyorsa bu çağrıya uymak bir mecburiyettir, farzdır.” deniliyor. Hz. Muhammed'in zahiri hayatı bilinmeden batıni hayatına merak sarılmasının da bir eleştiri konusu olduğu kitapta Hicret'in derinliği ve Peygamberimizin hayatındaki karşılığına vurgu yapılıyor. Tuğrul İnançer, Hicret'e özel bir anlam atfediyor ve eserinde bu kutlu hadisesinin üzerinde titizlenerek duruyor. Hicret'in öncesinde ve sonrasında vuku bulan olayların sembolik olarak ne anlama geldiğini anlatıyor. Sözgelimi Hz. Ali'nin Peygamberimizin yatağına girip müşrikleri beklemesi Hicret'ten alacağımız derslerin ilki olarak ifade ediliyor.

O'nun hayatında birbiri ardına sıralanan olaylar bir beşerin değil bir ümmetin kaderinden taşan olaylardı. Hz. Muhammed'i anlamak sadece bir kulu anlamak değil, bir dini anlamaktı. Bu sebepten bazen girift, bazen tartışmalı birtakım meseleleri sığ bir kültür ve ilimle okumaya çalışmak zordur. Ne yazık ki, günümüzde O'nun hayatına dair yapılan birbirinden farklı yayımlarda âkil olmayan isimler Hicret, Veda Haccı, savaşlar gibi demir lokmaları kolayca anlatmaya kalkabiliyorlar. Tuğrul İnançer, bu minvalde bir hadise olan Miraç'tan bahsetmeden evvel şunu söylüyor: “Miraç da salt akılla, ortalama okuyucunun idrakiyle anlaşılabilecek bir mevzu değildir.”

MEDİNE MEKKE'DEN FARKLI

Peygamberimizin Medine dönemine de ayrı bir başlık açılan kitapta önemli bir tespit bulunuyor. Tuğrul İnançer, Mekke ve Medine'nin farkını şu sözleriyle anlatıyor: “İslam Mekke'de bir inanç sistemi kurarken, Medine'de bir İslam toplumu kurmuştur.” Daha sonra Medine döneminin ayırıcı özelliklerini sıralıyor.

Hz. Muhammed alemlere rahmet olarak gönderilen ender bir şahsiyetti. O'nun hayatını okumak, anlamak ve idrak etmek ilim öğrenmekle yükümlü olan her insanın bir boyun borcu, kulluk vazifesidir. O'nun hayatından satır başlarına ihtimam göstererek bize bir kitap armağan eden Tuğrul İnançer'e kulak vermek gerekiyor. O'nu alıgılamakta problem yaşayıp, O'na iftira atmaktan kaçınmayanlara da sözünü esirgemeyen İnançer, “Efendimizi daha çok sevmek için, O'nu tanımak ve bilmek gerekiyor.” diyor. Bütün kitaplar O'nu tanıtmak için Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed kadar cömert olmayabilir.

14 yıl önce