|

İçimi samimiyetle eşeliyorum

Gamze Güller, Beşinci Köşe''de hayatın içinden birbirinden güzel öykülerle okuyucuya sesleniyor. İyi öykünün yazarın samimiyetle kalemini kullanmasıyla ortaya çıkacağına inanan Güller, " Gözlemler birikiyor ve bir noktada kendini yazdırmak için diretmeye başlıyor''diyor

Merve Koçak Kurt
00:00 - 28/11/2012 الأربعاء
Güncelleme: 15:37 - 28/11/2012 الأربعاء
Yeni Şafak
İçimi samimiyetle eşeliyorum
İçimi samimiyetle eşeliyorum

Gamze Güller''le, Dedalus Kitap''tan çıkan "Beşinci Köşe"siyle ilgili söyleştik. Bu, onun ikinci öykü kitabı. Yazar, yurt dışında yaşadığı yıllar, çalıştığı inşaatlar, bulunduğu şantiyeler; katıldığı öykü grupları, edebiyat ortamları ve daha birçok alandan beslenmiş. Görselliği sözle ilmek ilmek örüyor öykülerinde. Yazdığı olaylar/ karakterler vb. o kadar aşina ki hayatımıza… Sanki her an canlanıp yanımıza gelivereceklermiş gibi duruyor. Güller, öyküleriyle ilgili sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

n Ne sisteme karşı koyabilmiştim ne de onun bir parçası olabilmiştim. Arada kalmışlığımla, kimliksizliğimle eriyip kaybolacaktım orada, küçülecektim." diyen ''İyi Bir Adam'' için sorayım size. "Bu da geçecek mi? Öykü/cü ile ''güç'' ve ''iktidar'' kavramı arasında nasıl bir ilişki var?

Evet, her şey gibi bu da geçecek. Belki de bu nedenle yazıyoruz. Kalıcı olmak, bir parçamızla hep bu dünyaya ait kalabilmek için. Geçiciliğe, zamanın acımasızlığına yenilmemek için. Bu nedenle edebiyat büyük bir güç. Ama öykücünün kalemi neden esin alırsa alsın, hepsi geçecek… Doğrusu bu kalemi hiçbir güç odağına teslim etmemek ve kendi sesinle yazabilmek, kendin olabilmek.

Alıştıkça yazamıyorum

n Kirazların Çiçek Açtığı Gün", evdeki yardımcısı birdenbire kaybolan kadının ağzından anlatılıyor: "Döne için her şey doğayla ilintiliydi. Doğum günü, ''kirazların açtığı gün''dü, oğlu ''kar yiğidi.'' Adını bilmiyordum. Karın dokuz ay yerden kalkmadığı bir yerde doğurmuştu onu. Fazlasını anlatmamıştı. Kışa, ''yürek donduran,'' derdi, yaza, ''eşek bayıltan.''" Merak ediyorum, bu samimi ve şiirsel dili yakalamak nasıl mümkün bir öykücü için?

Öyküde samimiyete ve içtenliğe inanıyorum. Bunun ön koşulu da iyi bir gözlemci olmak. İzliyorum, kaydediyorum. Yabancılık duygusu da önemli. Bunu kaybetmemek gerek. Yaşadığım her şeye yabancı bir gözle dışarıdan bakabilmek algımı keskinleştiriyor. Kanıksadıkça, alıştıkça yazamaz oluruz. Her şey normal gelmeye başlar, hayatın içindeki öyküleri yakalayamayız. Gözlemler birikiyor ve bir noktada kendini yazdırmak için diretmeye başlıyor. Kâğıtla baş başa kalınca gerisi de kendiliğinden geliyor zaten. Sanırım en önemlisi yazarken de kendine karşı dürüst ve açık kalabilmek.

n Gözlemlerinizi şaşırtıcı bir kurguyla vermişsiniz öykülerde. Kimi zaman olay kimi zaman da durumlar ön planda. Kimlerin izi var?

Olay ya da durum öyküleri yazmak için zorlamıyorum kendimi. Öykü kendi yolunu akışı içinde buluyor. Ustalara gelince; çok sevdiğim, okumaktan zevk aldığım, empati kurabildiğim öykücüler olduğu gibi, bana daha uzak ama yazdıklarını saygıyla okuduğum, bana çok şey öğreten öykücüler de var. Ama bize gereken kendi sesini bulabilmek. Yapmaya çalıştığım kendi öykü dilimi yaratmak ve birilerinin hayatına kısa bir an için bile olsa dokunabilmek…

Çoğu yalan gerisi hikaye

n Gerçek Hayattan Fotoğraflar''da, ''Ben oradaydım dostum, gerisi hikâye.'' diyor kahraman eli yara izinin üstünde gezinirken. Peki, sizin eliniz hangi yaraların izinde geziniyor yazarken?

Hepimiz yazarken kendi acılarımızdan, dertlerimizden yola çıkıyoruz. Ben de içimi eşeliyorum sürekli. Yazarın iç dünyası en büyük hazinesi. Bazen yaşadığım bazen tanık olduğum, etkilendiğim, içselleştirebildiğim şeyleri yazmak istiyorum. Zorlama kurgular, masa başında yaratılan dünyalar bana uzak. Bu nedenle her şeyi yazamıyorum. Hep gerçeğin peşindeyim, onu da yakalamak zor. İnsanın kendiyle yüzleşmesi, kendi gerçeklerini kabullenmesi en zorudur. Çoğu insan kendiyle başbaşa kalmaya bile korkar. Oysa yazmak için bazen karşılaştıklarınızdan hiç hoşlanmasanız da, derinlere inmek gerekir. Bu nedenle yazmak çalkantılarla dolu, hem acı veren hem de iyileştiren bir deneyim.

nBeşinci Köşe''de, Belki de bu, ''o an''… ''Bu karanlık aynalı köhne asansör, başka bir dünyaya açılıyor.'' Asansör burada sanki bir s/imge ve hayatın katlarını tek tek çıkarken yaşanan yaz(g)ımız anlatılmış. O katlardan hangisini yazmaktan keyif alıyorsunuz en çok?

Hayatın bütün katlarında farklı öyküler var. Acı, tatlı, buruk, neşeli… Ama ben en çok kırılma noktalarını yazmayı seviyorum. Kendimle karşı karşıya kaldığım ve hayatımın yönünü değiştirdiğim durumları... İnsanların kendi içlerindeki bastırdıkları gerçeklerle yüzleştikleri, hayatlarını sorguladıkları ve bazen bir karar verdikleri, bazen kadere teslim oldukları o kırılgan ruh hallerini. Tam da yukarıda tarif ettiğiniz ''o anları.'' Bazen boşa çıksa da hep umudun peşindeyiz, onu arıyor onu yazıyoruz.

Beşinci Köşe

Gamze Güller

Dadalus Yayınları

2012

83 sayfa

٪d سنوات قبل