|

İhmal edilmiş bir kadın: Beyrut

İkinci baskısıyla yeniden okuruyla buluşan Nizar Kabbanî'nin şiirsel denemeleri Ben Beyrut, intiharın eşiğindeki bir kadının isyanı

A. Furkan Akın
00:00 - 14/12/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:22 - 13/12/2011 Salı
Yeni Şafak
İhmal edilmiş bir kadın: Beyrut
İhmal edilmiş bir kadın: Beyrut

Şehirler her vakit kadınlarla özleştirilmiştir. İstanbul'a âşık olunmuş, Venedik'e şiirler yazılmış, Paris'le kaçamak yapılmış, Bağdat yâr olmuş, Endülüs hüzünlü bir kız gibi uzakta kalmıştır. Şehirlerle ne kadar iç içe olsak, her gün siluetine üzülüp, içlensek, bir tepeden bakıp kederlensek de onları anlamayı, onlardan bir ses duymayı hiç aklımıza getirmiyoruz. Eğer bir kenti kadın olarak görüp de bu kadar ihmal ediyorsak bir yanlışın içindeyizdir demek. Beyrut da bir kadındır. İhmal edilmiş, kenara itilmiş, kandırılmış, faydalanılmış, görmezden gelinmiş, intiharın eşiğinde, yorgun, bezgin, isyankâr… Peki, bu kadın bir şairin diliyle ne söyler bizlere? Cevabı: Ben Beyrut.

Hece Yayınları Nizar Kabbanî'nin Ben Beyrut adlı kitabını 2. baskısıyla okuyucuyla buluşturdu. İbrahim Demirci'nin titiz çevirisi okurun kulağını tırmalamıyor hiç. Lübnan ve çevre ülkelerin yaşadığı 'devrim' sürecinde anlamlı bir iş yapıyor Hece Yayınları.

Diplomat değil şair

Şamlı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Kabanî, hukuk okuyarak diplomatlık yapmış; lakin yönetim düzeninden ve siyaset ahlâkından bıkmış olacak ki, aşk şairliğiyle meşgul olmuştur. Her ne kadar, şiirlerinde aşkı ve kadını işlediği için zaman zaman kadın şairi olarak anılsa da yazdığı pek çok şiirde siyasi söylemi ve muhalifliği elden bırakmayan Kabbanî Bey Beyrut'ta bir şehir, bir kadın olarak intihar öncesi günlüklerini sunar okurlara. Yakında öleceğini bile bile niçin günce yazdığının cevabını da yine kendi verir: “Birincisi içimi rahatlatmak için yazıyorum; ikincisi aforoz kapısına karşı itiraf olsun diye; üçüncüsü benim gibi düşünen, benim gibi davranan, benim gibi sığ mı sığ yaşayan öteki kentler okusun diye.” Kentlere, yani hemcinslerine bir nevi vasiyet Ben Beyrut.

Kadınlar niçin şiirle ilgilensin

Direnmiş bir kadının sancısını, sıkıntılarını, kabullenemediklerini şiirsel bir ritimle aktarıyor. Bu ahenge rağmen, “Kadınlar niçin şiirle ilgilensin? Niçin bir büyücünün sesine teslim olur gibi, şiirin sesine bağlansın? Niçin onunla sürmelenip onunla kokulansın; önüne mumlar, adaklar, kurbanlar sunsun?” diyor Beyrut. Bu ironi belki de çok şey anlatıyor. Şairin, şiiri önemsemeyen bir kadın olan kentin ağzından gerçeğe dikkati çekmesi.

Savaştan, politikanın ikiyüzlülüğünden, halkın yanlış yönlendirilişinden, zaman ilerledikçe bozulan toplumdan yakınıyor Beyrut ve haykırıyor:

“İzin verin de ölmeden önce yüzünüze haykırayım; Allah'ın soyulmasına karşıyım ben. O'nun adının sizin iç savaşınızda reklam sloganı gibi kullanılmasına karşıyım. Bu savaşın Allah uğrunda olduğunu söylüyorsunuz. Oysa Allah'a karşı bir savaştır bu.”

Beyrut ve benzeri şehirler anlaşılmayı bekliyor. Belki bir kitap, bir mektup, bir şarkı, bir tablo, bir ağıt buna vesile olur.

12 yıl önce