|

İşbirliği değil hesaplaşma isteyen güçleniyor

Müdahale alanı olan bölgelerde, keskin hesaplaşmacı bir dalganın geliştiğini söyleyen İbrahim Karagül, bölge insanlarının başlarına geleni yavaş yavaş analiz ettiklerini ve harekete geçeceklerini belirtiyor. Karagül'e göre, yeni sömürgeci dalgadan dolayı artık Batı'yla işbirliği değil, hesaplaşmayı esas alan çizgi ağır basıyor.

İdris Saruhan
00:00 - 7/03/2007 Çarşamba
Güncelleme: 20:51 - 8/04/2007 Pazar
Yeni Şafak
İşbirliği değil hesaplaşma isteyen güçleniyor
İşbirliği değil hesaplaşma isteyen güçleniyor

Yeni Şafak gazetesi dış politika yazarı İbrahim Karagül'ün Irak merkezli küresel savaşı, mezhep çatışmalarını ve dünyadaki CIA operasyonlarını ele aldığı 'Hesaplaşma Yüzyılı' adlı kitabı Timaş Yayınları'ndan çıktı. Karagül, 'hesaplaşma' isminin insana ürkütücü geldiğini ama ne kadar reddedilse de içinde bulunduğuz çağın aslında bir 'hesaplaşma çağı' olduğunu ifade ediyor: "III. Dünya Savaşı yaşanıyor. Farklı ve görünmez boyutlarda bir dünya savaşı bu. Mücadalenin sertleştiği noktalarda patlama yaşanıyor. Afganistan, Irak, Somali gibi..."

>> 'Hesaplaşma Yüzyılı' biraz fazla sert ve insanı endişeye sevk eden bir isim değil mi?

İfade ürkütücü gelebilir ama bugün dünyada yaşananlar tam anlamıyla bir hesaplaşma. Çevrenize bakın, bölgenize bakın, dünyaya bakın, gelişmelerin bu ifadeden çok daha ürkütücü olduğunu göreceksiniz. Hem iç savaş, hem işgaller, hem bölgesel gerilimler hem de küresel ölçekte bir hesaplaşma yaşanıyor. Benimki sadece bir tespit.

>> İslam - Batı hesaplaşması değil yani...

Uzun vadede böyle bir süreç de yaşanabilir. Müdahale alanı olan bölgelerde keskin hesaplaşmacı bir dalga gelişiyor. Bu dalganın ne kadar büyüyeceği, etkilerinin neler olacağı henüz bilinmiyor.

>> Müdahalelerin önemli bir bölümü İslam dünyasında yaşanıyor...

Evet. Müdahalelere bu coğrafyanın insanları henüz cevap üretemediler. Müdahalenin niteliğini anlayamadılar. 11 Eylül'den sonra şoka uğradılar. Yavaş yavaş başlarına geleni anlıyor ve analiz etmeye başlıyorlar. Bölge, direncinin artık harekete geçeceğini düşünüyorum. İşte o zaman tarihin tanık olmadığı bir hesaplaşmaya doğru gidilecektir.

>> Kimdir Batı'yla hesaplaşacak olan?

Bölgenin direnç merkezini oluşturan güçler. İslamcı da olabilir, başka türlü de... Yeni sömürgeci dalgadan dolayı artık Batı'yla işbirliği değil, hesaplaşmayı esas alan çizgi ağır basıyor. Direnç merkezlerinin felsefeleri ve stratejileri buna göre şekilleniyor.

>> Bunun göstergeleri var mı?

ABD, İngiltere ve İsrail, Irak'a veya bir başka ülkeye saldırıyor. Karşılarında sadece Iraklıları veya yerel direnç örgütlerini görmüyorlar. Zamanla direncin arttığını ve başka bölgelere de kaydığını göreceğiz.

>> Irak'taki direnişin bitmek yerine güçlenmesi de bu çerçevede mi değerlendirilmeli? Saddam yakalandığında veya El Kaide'nin Irak'taki lideri Zerkavi öldürüldüğünde direnişin biteceği söylendi.

İşte ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Irak'taki örgütler hem silahsızdı hem de etkin değillerdi. Bu nedenle kimse Irak'ta bu boyutlarda bir direniş beklemiyordu. Peki bu noktaya nasıl gelindi?

>> Irak'ta ABD'nin karşısında Rusya ve Çin var mıdır?

Irak'ta, Afganistan'da ve bütün çatışma bölgelerinde Rusya ile Çin var. Somali'deki iç çatışmada bile var. Lübnan'daki iç gerilime bakın. Bir tarafta ABD, Suudi Arabistan, diğer tarafta da İran, Suriye ve buna bağlı olarak da Rusya. Hizbullah - İsrail savaşında Rus silahları Suriye üzerinden ulaştı Lübnan'a. Irak'takiler birkaç ayda yok olacaklardı. 4 yıl oldu, giderek güçleniyorlar. Başta taktikleri basitti. Şimdi helikopterleri füzelerle düşürüyorlar. İstihbaratları güçlü. ABD askerlerinin hangi gün nasıl hareket edeceğini, taktiklerini öğrenebiliyorlar. Bunu hem oradaki adamlarıyla hem de başka ülkelerin istihbarat destekleriyle başarıyorlar.

>> Bir nevi dünya savaşıyla mı karşı karşıyayız?

III. Dünya Savaşı zaten yaşanıyor. Farklı ve görünmez boyutlarda bir dünya savaşı bu. Uluslararası denklemde söz sahibi olma mücadelesi veriliyor. Mücadalenin sertleştiği noktalarda patlama yaşanıyor. Afganistan, Irak, Somali gibi... Biz sadece patlamaları görebiliyoruz. Savaş daha kapsamlı. Taliban yeniden hareketlendi. Nasıl hareketlendi? Tabii ki Rusya ve Çin'in desteğiyle hareketlendi.

>> Müslümanlar, Batı'ya karşı Çin ve Rusya ile ittifak mı ediyorlar?

Soğuk savaşta Müslümanlar, Batı'yla işbirliği içerisindeydi. İslami hareketler büyük oranda Batı'yla işbirliğine giriyorlardı. Buraya takılmamak lazım. Bunlar taktikler, yöntemler ve işbirliği. Bir de geleneksel İslami hareketlerin zayıfladığını görüyorsunuz. Soğuk savaşta oluşan siyasi gruplar, cemaatler giderek güç kaybediyor ve işbirliğine yöneliyorlar. Çok sert çizgide yeni örgütler ortaya çıkıyor. Bunlar Batı'yla, Batı'nın her yönüyle hesaplaşmayı öngören bir çizgideler. Dolayısıyla, ABD yayılmasından endişe eden bütün güçlerle işbirliği yapılabiliyor.

>> Sözünü ettiğiniz dalga kontrolsüz bir dalga gibi görünmüyor mu?

İslam dünyasının siyasi liderleri, kanaat önderleri, dini önderleri ve aydınları bu dalgayı yönetmeliler. Direniş olacaksa hakka hukuka riayet edilerek olmalı. Yönetmiyorlar, aksine bu dalgayı reddediyorlar, kaçıyorlar. Dalga da kendi kendine büyüyor. Reddederseniz, kontrol etmezseniz bu dalga ileride size de zarar verebilir. Dünya daha büyük bir çatışmalar zincirine sürüklenebilir.

>> Sözünü ettiğiniz dalga El Kaide mi?

El Kaide'yi bir tarafa bırakın. Kuzey Afrika'dan Endonezya'ya kadar kitleler örgütlenememiş olsalar da ciddi bir reaksiyon içinde. Bu reaksiyonun ileride, yeni müdahaleler yaşandığında nasıl şekilleneceğini bilemiyoruz. Ama mutlaka kendini ifade etme yolunu bulacaktır.

>> Ortadoğu'daki kaynamanın Türkiye'ye ne gibi etkileri oluyor?

Türk dış politikasına derin etkileri oldu. Türkiye ABD, İngiliz, İsrail yanlısı blokla hareket ediyordu. Bu ilişki Türkiye'ye zarar vermeye başladı. Hesaplar ve çıkarlar örtüşmemeye başladı. Türkiye, Ortadoğu'nun geneline yayılma politikası izlemeye başladı.

>> Türkiye mezhep çatışmalarından etkilenir mi?

Türkiye'nin mezhep algısı, İran'daki Şii veya Suudi Arabistan'daki Vehhabi algısı gibi değil. Bu ülkeler içerisinde en hoşgörülü ülke Türkiye. Mezhep çatışmalarının en son etkileyeceği ülke Türkiye'dir. Fakat mezhep çatışmalarının 2007'den itibaren Irak dışına taşacağından endişe ediliyor. Bölge iki kampa ayrılırsa Türkiye de her yönüyle etkilenecektir.

>> Türkiye bu kamplaşmada nasıl bir politika izliyor?

İlişkilerini bir şekilde dengede tutuyor. Ne Sünni blokta, ne de Şii blokta. Bence bu politika Türkiye'nin son yıllarda izlediği en karakterli politikadır. Böylece Türkiye'nin her iki bloğa da söyleyeceği sözler oluyor. Sünniler de Şiiler de Türkiyesiz adım atamıyorlar. Türkiye'nin Ortadoğu'daki popülaritesinin sebebi de bu. Sanıldığı gibi sempatinin sebebi sadece 1 Mart tezkeresi değil.

>> Mezhep çatışmaları önlenebilir mi?

Mezhep krizini önlemenin tek yolu Türkiye, İran ve Suudi Arabistan'ın bir araya gelmesidir. İslam Konferansı Örgütü'nün olağanüstü çaba göstermesidir. Aksi halde kontrol edilemez bir duruma gelebilir, çatışmalar yayılır. Yalnız burada bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum: Osmanlı - Safevi kavramı yeniden gündeme getiriliyor.

>> Kim getiriyor?

Batı... Büyük Ortadoğu Projesi'ni üretenler, Osmanlı'nın Sünni, İran'ın da Şii eksenli bir devlet olduğunu gündeme getirerek çatışmaya zemin oluşturma çabasındalar. ABD'nin İran'ı istikrarsızlaştırma süreci geliştikçe Türkiye'de Osmanlıcılık tezleri daha da güçlenebilir. ABD'nin Suudi Arabistan veya Ürdün üzerinden İran'a bir şey yapabilmesi söz konusu değil. Türkiye'nin de eksen içerisinde yer alması gerektiğini biliyorlar.

>> CIA'nın bütün dünyayı kapsayan gizli uçuşları, işkence merkezleri ve cezaevlerini ilk gündeme getirenlerdensiniz. CIA uçuşları halen devam ediyor mu?

Devam ediyor. Güneydoğu Asya'da, Ortadoğu'nun bazı ülkelerinde, İsrail'in Negev Çölü'nde, Afrika'da, AB üyesi ülkelerde ve demokrasi şampiyonu İskandinav ülkelerinde bile CIA'nın gizli sorgu merkezleri var. Pasifik'teki hayalet yerleri saymıyorum. Ben buna esir ticareti diyorum ve bu ticarette pekçok ülke rol aldı. Türkiye de bu ticaretin içerisinde. Mekanizma aynı şekilde işletiliyor.

>> Bu uçuşlara toplumsal bir duyarlılık olmaması şaşırtıcı değil mi?

Bilgi eksikliği var. Kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor. CIA uçakları ve gizli merkezler geçen yıl ortaya çıktı. Oysa 2001 yılında başladı. İngiliz ve Alman hava sahasını yüzlerce kez kullanmışlar. Her uçuşta sadece bir insan bile taşınsa yüzlerce insan taşınmış olur. Detaylarsa bilinmiyor.

>> En mahrem anlaşmalar sızıyor. Bu denli geniş ve hükümetlerin, askeri ve istihbarat birimlerinin haberdar olması gereken operasyonlar nasıl oluyor da sızmıyor?

Avrupa'da böyle oldu. Bakanlar arasındaki koordinasyonsuzluktan bilgiler sızdı. Birbirlerini suçladılar. Gerçekten de bir bilinmezlikler dünyası bu. Bu işin altında imzası olan herkes susuyor. Fakat 3 - 5 sene sonra bir şekilde patlayacak. O zaman nasıl bir insanlık suçu işlendiği, bu suça kimlerin ortak olduğu ortaya çıkacaktır. Birçok insan ciddi anlamda sorgulanacak, belki de insanlık suçundan yargılanması gündeme gelecek. Dünyanın gördüğü en kapsamlı askeri istihbarat operasyonu bu. Bu operasyonda hukuk yok, kanun yok ve adalet yok.


17 yıl önce