|

İsimden öteye giden yolda Derrida

Yapıbozumculuk felsefesinin babası olarak adlandırılan Jacquas Derrida, farklı ama birbirini devamı niteliğindeki Çile, İsim Hariç ve Khora kitaplarında, isim kavramını ve ötesini dilin sınırlarını zorlayarak anlatıyor.

Hatice Saka
00:00 - 4/04/2008 Cuma
Güncelleme: 22:08 - 4/04/2008 Cuma
Yeni Şafak
İsimden öteye giden yolda Derrida
İsimden öteye giden yolda Derrida

Cezayir doğumlu Fransız filozof ve dilbilimci Derrida, 'Yapısalcılık' ve 'varoluşçuluk'un ardından 20. yüzyılın son yıllarına damgasını vuran yapıbozumculuk kuramının babası olarak tanınır. Yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilen Derrida'nın felsefesi anlaşılması zor olması nedeniyle tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Dilbilimci olan filozofun tüm derdi dil iledir. Bu nedenle yapıbozumculuğun temel meselesi dildir. Bu düşünceye göre dil, anlam istikrarsızlığının silinmez izlerini taşır ve bu istikrarsızlık karşısında hiçbir analiz yöntemi, metin yorumu açısından bir otorite olduğu iddiasında bulunamaz. Her metnin karmaşa ve çelişkilerle malûl olduğunu söyleyen Derrida, yazarın niyeti ne olursa olsun ortaya çıkan metnin gerçek anlamdan ve kalıcılıktan yoksun olduğunu söyler. Burada Batı düşünme sistematiğinin temel anlayışlarından birine, dilin anlamını tam olarak kavradığımız ve konuştuğumuz anda sözcükleri en saf haliyle karşımızdakine iletebildiğimiz fikrine karşı çıkılır. Derrida'ya göre bu anlayış derin bir yanılsamadır. İletişim anında boşluklar ve gedikler doğar, dolayısıyla anlam hiç bir zaman tek değildir; üstelik değişimlere tabidir. 'Öyleyse ne yapmak gerekir?' diyenlere Derrida, metinleri parçalamayı, içlerindeki farklı anlamları ayıklayıp bulmayı önerir.


ÇİLE, KHORA VE İSİM HARİÇ ÜÇLEMESİ

Kabalcı Yayınları'ndan çıkan Çile, İsim Hariç, Khora Jacques Derrida'nın yapısökümcülük felsefeni üç farklı ama biribirinin uzantısı olan denemeler halinde aktarıyor. Üç kitap da isim kavramının anlamı ve bu anlamın hayatımızdaki karşılığı sorusunun peşinden gidiyor: 'İsim' bununla neyi çağırırız? İsim ismiyle ne anlıyoruz? Bu durumda ne veriliyor? İsmi yaratan şey nedir?

Çile'de giz kavramı üzerinden bir şeye ad vermenin artık ne yapılırsa yapılsın o kavramı belirlediğini ve sınırlarını çizdiğini anlatıyor. Derrida gize ilişkin hakikatin yerine getirilmesi halinde bile onun üzerindeki giz perdesinin aralanmayacağını söylüyor ve ekliyor: “Giz ne kadar ortaya çıkarılırsa çıksın, üzerindeki örtü kaldırılırsa kaldırılsın giz vardır. Biz ona giz dediğimiz sürece de olacaktır. Bu yüzden istensin istenmesin, bilinsin bilinmesin gize saygı göstermemezlik edilemez.” Derrida giz kavramı üzerinden bir şeye adlandırmanın çilesine gidiyor. Ona göre giz olmadan çile yoktur, çile olmadan da giz yoktur. İsim Hariç, kitabında ise iki konuşmacı isim tartışması etrafında tekil olarak ismi, Tanrı ismini ve bunun negatif teoloji içinde hangi hale dönüştüğü hakkında konuşmalar yapıyor. Derrida burada takma isim kavramı üzerinden adlandırılmaz olanı adlandırma kavramını ortaya atıyor. Konuşmacılar, isimden daha fazla değere sahip, aynı zamanda ismin yerine geçecek olan bir takma isim nedir? sorusunun peşinden gidiyor ve bunun ardından birçok soru daha geliyor: Tanrı'nın arzusuna tanıklık etmek içimizdeki Tanrı'dan mı geliyor, Tanrı'dan bizim için mi geliyor? İçimizden tanrı için mi geliyor? Konuşmacılar, Tanrı'ya yönelen tüm sözcüklerin onu adlandırdığını, onu konuştuğunu, ona yöneldiğini görür ve gidilmesi imkansız yere isme doğru hatta ismin ötesine gitmeye çalışma üzerine kafa yorar. Düşünürün konuşmacılara çözümlettiği bir şiir onun felsefesini anlamak açısından önemli bir referans olarak kendini gösterir: “Dost bu kadar yeter. Daha ötesini okumak istiyorsan. Git sen kendin yazı ol ve sen kendin öz ol.” Konuşmacılar şiiri şöyle yorumlar: “Dost bir özden başka bir şey olmayan yazının içinde kendini yok etme arzusu içinde olmalıdır. Dost dosta onu okuduktan sonra dönüşecektir.” Derrida'nın iyi bir okuyucu olmadan, metinleri gerçek anlamda yapıp bozmadan iyi yazıya ulaşılmayacağı görüşü, bu şiir üzerinden anlaşılır hale geliyor. Khora' kitabında ise Platon'a ve Sokrates'in düşüncelerine göndermeler yapılıyor. Platon'a göre Khora, bir yere has olan, aralama, mevki olarak adlandırılır. Khora'yı belirli bir tanımlama ile sınırlamayan Derrida, isim kavramı üzerine yaptığı iç konuşmalara devam eder: “Khora ne duyumsanabilir, ne kavranabilir, ne bir metafor ne de düz bir adlandırma, ne bu, ne şu, hem bu hem de şu olarak bir çiftin her iki terime katılamayarak var olur. Khora, hem anneye ait, hem bakire olan ilk isme benzer ancak düşünmenin söz konusu olduğu bir deneyim içinde ona verilen takma ismi çağırır ve kendini, anneye, kadına ve teolojiye ilişkin her türlü figürün ötesinde tutar.” Eserlerinin ve fikirlerinin anlaşılması sabır, belli bir kavrama gücü ve gayret gerektiren Derrida, Çile, İsim Hariç ve Khora kitaplarında bir şeye isim vermenin ve onu adlandırmanın o şey üzerinde yarattığı etkiyi, dilin sınırlarını zorlayarak anlatıyor.



  • İsim Hariç Jacgues Derrida Çev: Didem Eryar Kabalcı Yayınları 102 sayfa

  • Çile Jacgues Derrida Çev: Melih Başaran Kabalcı Yayınları 94 sayfa

  • Khora Jacgues Derrida Çev: Didem Eryar Kabalcı Yayınları 91 sayfa






  • 16 yıl önce