|

İstanbul: ''Sen hep beni mazideki halimle tanırsın''

Son günlerde gündeme gelen şehrin silüeti tartışmalarından hareketle İstanbul'un 'gören gözü' olmak için Selim İleri'nin kitabı iyi bir başlangıç. Şehrin yalnızca insanın, 'doğduğu' ve 'doyduğu' bir yer olmasının dışında ve çok ayrı olarak, bir kimlik, kültür ve karakter meselesi olduğu da yavaş yavaş insanların gündemine girmeye başladı.

Halil Solak
00:00 - 19/12/2012 Çarşamba
Güncelleme: 16:44 - 19/12/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
İstanbul: ''Sen hep beni mazideki halimle tanırsın
İstanbul: ''Sen hep beni mazideki halimle tanırsın

Ne zaman 'Sen hep beni mazideki halimle tanırsın' şarkısını dinlesem, aklımın bir köşesine İstanbul düşüverir. Şehrin şimdiki halinden çok, 'mazi'deki hâlini merak ettiğimden, şehri anlatan neşriyatı olabildiğince yakından takip etmeye çalışıyorum. Eski İstanbul'u anlatan hatıratlardan monografilere, inceleme-araştırma eserlerinden ansiklopedi maddelerine kadar pek çoğunu büyük bir heyecanla takip etmeye gayret ediyorum. Bana kalırsa bir şehrin izi en iyi, o şehir etrafında yazılmış yahut şehrin sahne ya da aktör olarak yer aldığı edebî eserlerden sürülebilir.

Bir şehri hatırlamak

Selim İleri'nin İstanbul serüvenine ilk olarak beş yıl önce İstanbul: Laleler ve Sümbüller adlı kitabında tanık olmuştum. Büyük bir hayranlıkla okuduğum bu kitabı uzun zaman yanımdan ayırmadım; tekrar tekrar, döne döne okudum, okudum...

Yakın bir zamanda, alışılmışın dışındaki boyu ve harika kapak tasarımıyla Everest Yayınları tarafından yeniden neşredilen Yıldızların Altında İstanbul'u da aynı iştiyakla okudum. 1949 doğumlu Selim İleri ile çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının İstanbul'unu merkeze alarak başlıyoruz şehri adımlamaya. Mevsimlerden söz açıyor ilkin yazar. Uzun süren sonbaharlardan... Karlı kış günlerinde okumaktan usanmadığı çocuk romanlarından, bunaltıcı sıcağın insanı bezdirdiği yaz günlerindeki öğle uykularından, akşamüstü içilen buz gibi limonatalardan... Tam bu satırları okuyup yüzümüzde oluşan tebessümü hissedip şaşırdığımızda, okuduğumuz cümlelerle garip şaşkınlığımız yerini hüzne bırakıyor: 'Bir şehrin mevsimleri değişebiliyor.'

Sonra belleğinde kalan İstanbul'a geçiyor yazar. 'Hatırında' kalan, 'hatıralarında' kalan İstanbul'a... Moda, Pendik, Beşiktaş, Cihangir, Çapa, Tarabya, Boğaziçi semtlerinden Kadıköy'e geldiğimizde hemen her yazının satır aralarında hissettiğimiz sitemkâr cümleler, bir serzenişe dönüşüyor:

'Kırkı aşkın yıl öncesinin Kadıköy/ü, besbelli, büsbütün silinecek. Oysa o Kadıköy''ü kendisinden önceki Kadıköyü'ne tıpatıp benzerdi. Henüz tarihî siluetini olduğu gibi koruyordu. Henüz yüzyılın başından, hattâ geçen yüzyılın sonundan izler taşımaktaydı. Şurada bir sokaktan geçerken, cumbalı ahşap evler çıkardı karşınıza. Yalnız cumbalı mı? Bu ahşap evlerin her birinin âdeta kişiliği vardı, her biri ayrı mimarî özellikleriyle bize kendi hikâyesini söylerdi.'

Edebiyatçı olup da romanlardaki, şiirlerdeki ve mektuplardaki İstanbul'dan bahsetmemek olmaz. İleri de öyle yapmış. Yahya Kemal'den Abdülhak Şinasi'ye, Tanpınar'dan Halide Edib'e Yakup Kadri'den Cahit Sıtkı'ya kadar, usta kalemlerin eserlerinden kendi aynasına yansıyanlara yer vermiş kitabında.

Bakmak ve görmek

Son günlerde İstanbul bağlamında gündeme gelen şehrin silüeti tartışmaları da hiç şüphe yok ki bu okumamı etkiledi. Malum, uzunca bir süredir 'şehir' gündemimizde ve öyle de kalacağa benziyor. Tartışmalar bir sonuca bağlanır mı bilinmez ama kültür hayatımız açısından faydalı olacağı kesin gibi. Zira insanların dikkati çok başka bir surette İstanbul'a, yani 'şehre' çekilmiş durumda. Şehrin yalnızca insanın, 'doğduğu' ve 'doyduğu' bir yer olmasının dışında ve çok ayrı olarak, bir kimlik, kültür ve karakter meselesi olduğu da yavaş yavaş insanların gündemine girmeye başladı.

Şehir kültürü ve estetiği üzerine ufuk açıcı yazıları ve konuşmaları ile tanınan mimar Sadettin Ökten, 'Belki ruhumuzun bir ihtiyacını gidermek üzere içinde yüzyıllardır yaşadığımız İstanbul'u görme aşamasına zorunlu olarak geldik. Bu gizemli şehirde büyük kitleler halinde yaşayan insanlar şehre sadece baktılar. Görselerdi gözlerindeki mana ve hız ışıltılarını herhalde fark ederdik' diyor. İstanbul'un 'gören gözü' olmak için Selim İleri'nin kitabı iyi bir başlangıç.

Yıldızların Altında İstanbul

Selim İleri

Everest Yayınları

2012

205 sayfa.


11 yıl önce
default-profile-img